Filistin’de olan artık sadece bir bölgesel çatışma değil, insanlığın topyekûn imtihanıdır. Orada dökülen her damla kan, aslında dünyanın vicdanına damlıyor. Artık mesele Filistin değil; mesele, insanlık onurunun, merhametin, adaletin ve vicdanın ayakta kalıp kalamayacağı meselesidir.
Yıllardır kan, gözyaşı, açlık ve kuşatma altında bir halk yaşam mücadelesi veriyor. Evler yerle bir, hastaneler bombalanmış, su kuyuları kurutulmuş, insanlar ilaçsızlıktan ölüyor. Şimdi artık öyle bir noktadayız ki, beşikteki bebekler bile hedef alınır oldu. Bebeklerin ağlama sesiyle susturulmak istenen bir direniş, insanlığın utanç hanesine yazıldı.
Ama artık bu sessizlik bitmeli! Dünya, çıkarların ve petrol varillerinin gölgesinde değil, insan onurunun ışığında ayağa kalkmalıdır. Çünkü Filistin’deki zulüm sadece Filistinlilere değil, hepimize yapılmaktadır. Giden insani yardım gönüllüleri bile tutuklanıyor, darp ediliyor, gözaltına alınıyor. Vicdan taşıyan herkes potansiyel suçlu ilan edilmiş durumda.
İsrail bilmelidir ki, bizim bir atasözümüz vardır:
“Devlet küfür ile abad olur ama zulüm ile abad olmaz.”
Evet, zulümle ayakta kalınmaz. Çünkü zulüm, eninde sonunda kendi sahibini yutar. Adalet er ya da geç gelir; mazlumun duası ise hiçbir duvarı tanımaz.
Bir gün biz iktidara gelirsek, dünyada hiçbir devlet hiçbir halka zulmedemeyecek. Hangi imkânımız varsa onunla, hangi gücümüz varsa onunla mücadele edeceğiz. Mazlumun yanındayız, zalimin karşısında durmaktan da asla çekinmeyeceğiz.
Bu bir siyaset meselesi değil, bir insanlık meselesidir. Çünkü insanlık ya birlikte kurtulacak ya da birlikte yok olacak. Biz bu çağda, insanlığın onurunu savunmanın adıdır Türk milleti demeye devam edeceğiz.
Adalet için, hak için, halklar için...
Ve en çok da insanlık için!