Sevgili zeki insan,
Bugün seni bir savaşın ortasına götüreceğim; ne top sesi var ne de kan kokusu... Ama en derin yara burada açılıyor: zihinde. Çünkü artık savaş, tanklarla değil, düşüncelerle yapılıyor. Silah değişti, cephe değişti; artık hedef kalp değil, kanaat.
Rusya, “kardeşlik” diyerek başlar söze; ama bu kardeşliğin kucağı soğuktur.
Anlatısı basit ama etkili: “Ortak tarihimiz, ortak dilimiz var; Moskova doğal merkezdir.”
Bu söylem, tıpkı eski bir melodinin kulağa hoş gelişi gibidir ama altındaki nota bağımlılıktır.
Sputnik ve RT ekranlarında, Türkiye’nin her hamlesi “neo-Osmanlı” olarak çerçevelenir. Kazakistan’da Sputnik’in Ukrayna’da savaşan bir Kazak’ı övmesiyle başlayan haber, aslında bir şeyin itirafıdır: Bu alan, bir haber odası değil, bir cephedir.
Rossotrudniçestvo’nun tiyatro, film, eğitim ağlarıyla kurduğu “kültürel kardeşlik”, bir yumuşak kuşatmadır. Göçmen işçilerin, boru hatlarının, kredilerin içinde bir zihin zinciri örülür.
“Rusya’nın kardeşliği kış güneşi gibidir; ışığı var, ısıtmaz.”
Çin, “Yol, köprü, fiber, 5G…” derken aslında bir imparatorluk ağı döşüyor: görünmez ama her yerde.
Safe City projeleriyle yüz tanıyor, veri topluyor, zihinleri haritalıyor. Harvard’ın Davis Center raporu boşuna yazılmadı: Bu sistemler, kalkınma değil, gözetim altyapısıdır.
Kazakistan’da kameralar, Özbekistan’da Safe Tourism; hepsi güvenlik adıyla başlar ama hepsi algı kontrolüyle biter.
Ve Uygur dosyası… Çin’in en sert mesajıdır: “Kimlik talep edersen, seni sessizlikle cezalandırırım.”
Bu mesaj Türkistan’ın her köşesine fısıldanır; herkes duyar ama azı konuşur.
“Çin, altyapıyı kurarken geleceğin ‘algı trafiğini’ de döşer.”
Batı cephesi, savaşın en parlak ekranında gizlidir. “Özgürlük”, “çeşitlilik”, “açık toplum” derken genç zihinleri Netflix’in öneri kutularında biçimlendirir.
Algoritma artık kültürün generali olmuştur.
TikTok’ta 15 saniyede şekillenen beğeniler, yeni kimlik inşasının malzemesidir.
UNESCO projeleri, burslar, gençlik ağları; hepsi iyi niyetle başlar, kimlik dönüşümüyle biter.
Batı’yı şeytanlaştırmak kolay, ama anlamadan savunma olmaz. Çünkü zeka bilir:
“Gerçeği bilmeyen yalanla savaşamaz.”
Batı, sahayı değil; zihinleri yönetiyor. Bizim cevap vermemiz gereken yer, ekranın tam karşısındaki sandalyedir.
Türkiye’nin Türkistan’daki her adımı, hemen etiketlenir:
“Neo-Osmanlı”, “NATO’nun Truva Atı”, “Yumuşak nüfuz tehdidi.”
Türk dizileri, yardımları, okulları hepsi “kimlik aşındırma” olarak gösterilir.
Oysa Türkiye’nin en büyük gücü, sınırında değil, Türkistan’ın hafızasındadır.
Bu yüzden yaftalar çoğalır, çünkü kimliklerimiz uyanmaya başlamıştır.
“Türkiye’nin gücü sınırında değil, Türkistan’ın hafızasında büyür.”
Zihin harp sahasında silah bilgi, mühimmat içeriktir.
Türkiye artık savunmada değil, sahayı kuran aktör olmalıdır ki oluyorda...
İşte akıl dolu 12 adım:
“Harita sınırı çizer; müfredat kaderi.”
Rusya kardeşlik diyor, ama bağ kuruyor.
Çin kalkınma diyor, ama gözetliyor.
Batı özgürlük diyor, ama algoritmayla şekillendiriyor.
Ve Türkiye…
Eğer aklıyla duygusunu birleştirirse ki birleştirmeye başladı, sadece haritada değil, hafızalarda da yer kurar.
“Silah toprak alır; fikir zihin.
Zihin kimdeyse, gelecek ondadır.”
Gürkan KARAÇAM