Adil Hacıömeroğlu

Tarih: 20.11.2025 00:20

SANAL MEDYANIN LAF SOKUCULARI

Facebook Twitter Linked-in

Günümüzün en büyük sorunlarından biri, dijital bağımlılık. Bu bağımlılık, en çok çocuk ve gençlerde görülse de kaç yaşında olursa olsun herkes ekranların tutsağı olmuş durumunda.

İnsanlar; yolda yürürken, bir yerde arkadaşlarıyla oturup çay ve kahve içerken, evde otururken, toplu taşım araçlarında yolculuk ederken ve evde çoluk çocuk bir aradayken gözleri telefon ekranında. Yolda yürüyenler, karşıdan gelenlere çarpma tehlikesine karşın yine de telefondan ayıramıyorlar kendilerini.

Ne mi yapıyor insanlar telefonda? Daha çok sosyal medyada söyleşmekteler. Çocuklar ve gençler oyun oynamakta. Yaşı biraz ilerleyenler ise gülünç videolar izliyorlar kendilerince. Gülünç demişsem öyle us dolu nükteler yok izlenenlerde. Bazı kadınlar, alışveriş yapmak için sabahtan akşama dek sanal dünyada dükkân dükkân geziyorlar. Genellikle çocuk ve gençler, kimi yetişkinler sanal dünyadan para kazanma peşinde. Bu nedenle bahis sitelerinden başlarını kaldıramıyorlar.

Ekran bağımlıları, siyaseti de sanal ortamda yapıyor. Burada; beğenmedikleri siyasetçilere, toplumun önündeki ünlülere, tanımadıkları kişilere laf sokmaktalar durmadan. Günlük yaşamda genellikle pısırık olanlar, burada aslan kesiliyor. Bu kimselerin genellikle sosyal medyadaki kimlik bilgileri sahte. Bu laf sokmalar, giderek genellikle üst perdeden küfürlere kadar gitmekte. Buradan laf sokarak karşı tarafı ezmektir asıl amaç. Laf sokanların ortak özelliği, yalanları bolca kullanmaları paylaşımlarında. Yalan olur da iftira olmaz mı hiç? Zaten iftiraların bini bir para…

Üzülerek söyleyeyim ki kimi siyasetçiler, sosyal medyada sürekli asılsız bilgilerle laf sokup düşünsel terör estirenlere inanmakta. Bu siyasetçiler, zaman zaman bu kişilerin estirdikleri yele kapılıp esip gürlüyorlar. Sonrasında dedikleri yalanlanınca pişkinlik gösteriyorlar. Çünkü günümüz siyasetçilerinin çoğunun ne yazık ki siyasal birikimleri, kültürleri oldukça zayıf. Ayrıca neden sonuç ilişkili düşünme, sorgulama yetenekleri de yok! Bu nedenle sosyal medyadan beslenmekteler yetersizliklerini kendince gidermek için. Bu siyasetçilerin de dijital bağımlı oldukları söylenebilir. Bu yüzden siyaset, kumara dönüşmekte sanal medyada. Sosyal medyada bahis oynayanlar, fırsat buldukça siyasal laf sokmadan da geri kalmıyorlar.

Dijital bağımlılık, toplumun her yanına yayılmış durumda. Buranın laf sokucularını bir hedefi de ünlü kişiler. Ünlü kişiler dediğimizde usumuza tanınmış iş adamları, sporcular, sanatçılar, yazarlar, gazeteciler gibi toplumun önünde olan kişiler gelmeli. Beğenmedikleri siyasetçileri topluca linç eden bu güruh, ünlü kişilerin üstünde tepinmekten zevk alıyor. Hem siyasetçileri hem de ünlü kişileri linç etmek sosyal medyada sıkça görülen bir davranış. Bu yolla adeta yargısız infaz yapılmakta. Bu durum, sanal medyanın laf sokucularının dijital bağımlılıkları nedeniyle insanlıklarını unutup vicdanlarını körelttiklerini gösteriyor.

Dijital bağımlılık, artık bir insanlık sorunu. Ne yazık ki bu bağımlılığın ilk yok ettiği şey, duygudaşlık… Duygudaşlığın olmaması nedeniyle elseverlik de ortadan kalkmakta. Kişi, bağımlı olunca vicdan tartısı bozuluyor. Bu bağımlılık, dünya tarihinde görülmemiş bir bencilliği ve benmerkezciliği toplumda yaygınlaştırmakta. Bu da toplumun dayanışma ve yardımlaşma duygusunu öldürüyor. Bu bağımlılık sürdükçe bir kişinin başka birinin yarasına merhem olması ortadan kalkmak üzere. Bu durum, toplumsal çözülmeye neden oluyor. Toplumsal çözülme, sosyal bir yıkım olarak düşünülmeli. Bu konuda elbirliğiyle önlem alınmalı.

Sosyal medyanın laf sokucularının yol açtığı yıkımları önlemenin yolu, ekran bağımlılığını ortadan kaldırmakla olur. Dijital bağımlılık büyük bir sorun… İnsanlarımızı, bu bağımlılıktan kurtarmak, toplumun her kesiminin görevi. Bu konuda köklü çözümler, ancak ortak akılla alınabilir. Bu nedenle toplumumuzu dijital bağımlılığın yıkıcılığından korumak için her kesimle işbirliği yapmalı. Bu savaşım, bir seferberliğe dönüşmeli geleceğimiz için.

                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                       19 Kasım 2025


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —