"Düşüncenin mecrası"

Tarih: 16.09.2025 10:47

Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm.

Facebook Twitter Linked-in

Elif Lale Kırcaoğlu

 

Fatma Sevim Baltacı anısına...

 

" Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm. Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm” diyen, Maraşlı şair, yazar ve düşünce adamı Erdem Bayazıt ne güzel ifade etmiş.

Erdem ağabeyi de buradan rahmetle anıyorum.

 

Makalemi yazmak için masama oturup bilgisayarımı açtığımda çok zorlandığımı itiraf etmek istiyorum. 

Benim için bir ölüm yazısı yazmak hiç de kolay olmadı. 

Yüce Allah, Ankebut süresinin 57. ayetinde ; "Her can ölümü tadacaktır. Sonunda Bize döneceksiniz." Buyurmaktadır.

 

Sevdiğimizin ölümü, bize derin düşünce ayni zamanda öğüt veren bir gerçeklik sunar.  İnsan, bir gün kendisinin de ölümü tadacağı gerçeğini bilerek yaşar ama ölüm,  sevdiklerine uğradığında o vakit, ölüm gerçeğini gerçek manada anlamış olur. 

 

Peki, ölümün bir vakti ve saati var mı? 

Yok be azizim.. 

Vaktin tayini kâinatın yaratıcısına ait olduğu gibi,  dünyaya gelişimiz ve dönüş saatimiz de bizim tasarrufumuzda değildir. Hani bazen genç yaşta kaybettiğimiz yakınlarımız ve dostlarımız var ya, onlar için; " yazık oldu ya, daha gençti" diye söyleniriz. 

Ama ecel kapımıza geldiği vakit, bir saniye bile beklemez. 

Ölümün acı gerçekliğiyle de yüzleşmek çoğu zaman zordur. Bu gerçeklik, hepimizin hayatlarımızı daha derin bir perspektifle değerlendirmemizi sağlar. 

Ayrıca ölüm, özellikle inançlı, mütedeyyin insanların duygusal derinliklerinin kapılarını aralar. Ölüm, acı, öğretici, ders verici bir deneyimdir ve insanları empati, merhamet ve sevgi konusunda daha hassas kılar. Ölümün veda olduğu bir gerçek, ama bağlantı olduğu da bir hakikattir. Yani ölenlerin hatıraları, yaşayanların kalplerinde sonsuza kadar yaşar. Yaşarken örnek, prototip insanların yaşamlarından alınan dersler, bize rehberlik eder ve yaşamımızı zenginleştirir.

Okumakta olduğunuz makalenin yazarı bendeniz, hayatının çoğunu akademik çalışmalara ve projelere adamış birisidir. Siyasetle iştigal etmeme rağmen ilk kez İstanbul’un Esenyurt ilçesinden Ak Parti ilçe meclis üyeliği için başvuruda bulundum. Yaşam biçimime, hayat felsefeme en uygun teşkilat Ak Parti olduğu için hiç tereddüt etmeden müracaatımı yaptım. İl Başkanlığı’nda yapılan mülakat için gittiğimde sürpriz isimlerle karşılaştım. Bunlardan birisi de Birgül Sarı'ydı.  Bir dönem kendisiyle "kadına yönelik şiddet" alanında verimli çalışmalarımız olmuştu.  Ben bir taraftan Türkiye Yüzyılı vizyonuna yönelik hedeflerimi anlatabilecek miyim sorusunu kendime soruyordum. Bir taraftan da referans yazdığım insanları mahcup etmeden kendimi ifade edebilecek miydim tereddüttü içinde mülakata girdim. Odada iki kişilerdi. Çok samimi karşılandım. Mütevazı bir üslupla mülakat yaptığı arkadaşının biraz arkasında oturarak beni dinlemeye çalışıyordu. Gözlerinden ışıldayan muhabbet ve güven veren kişiliğiyle beni çok etkilemişti. Sonra ölüm haberini duyunca derinden üzüldüm. Görüyorsunuz değil mi, yazımın ortalarına geldim ama hala adını bile zikredemiyorum. İçim acıyor ve kabullenmek de zorlanıyorum.  Ne hazin bir gerçektir ki, o mülakattaki mütevazı dava kadını, elim bir trafik kazası sonucu aramızdan ayrılan Fatma Baltacı idi. Ölüm, onun da ensesinden yakalamış ve "dünyalık bu kadar yeter “demişti. 

 

Fatma Baltacı, Ak Parti il binasından evine gitmek için yolun karşısına geçmeye çalışırken otomobilin çarpması sonucu yaralandı. Sonrasında hastanedeki tüm çabalara rağmen kurtarılamadı ve hayatını kaybetti. 

Siyasette uzun sayılamayacak bir geçmişi vardı ama Fatma kardeşimiz de kısa zaman diliminde büyük ve başarılı projelere imza atan şahsiyetlerdendi. Tekstil sektöründen gelmesine rağmen siyasete de kısa sürede adapte olmuştu. 

Dava insanında aranan ehliyet, liyakat ve samimiyet şartlarının hepsi onda mevcuttu. Bunlara ilaveten davasına adanmışlığı ve işine olan sevgisi bambaşkaydı. Kim bilir Fatma'yı ayrıcalıklı kılan da belki de bu özelliğiydi. 

 

 Yiğit, düştüğü yerden kalkarmış.. 

 

Şimdi bize düşen, davayı tıpkı onun gibi adanmışlıkla omuzlamak ve bıraktığı yerden hedefe kadar götürmektir. 

 

 Seni asla unutmayacağız . 

 

 Mekânın cennet olsun.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —