Ortadoğu, yüzyıllardır kardeşin kardeşe kırdırıldığı, emperyalizmin haritaları cetvelle çizdiği bir coğrafyadır.
Ama tarih bir kez daha dönüyor; Türk Milleti’nin sesi, adaletin, kardeşliğin ve bağımsızlığın sesi yeniden yankılanıyor.
Türkiye ile Mısır…
Bir zamanlar ayrı düşen, ama kalben aynı kıbleye yönelen iki büyük millet.
Bugün, Dışişleri Bakanlarının ortak bildirisiyle, aslında sadece diplomatik bir metin değil; Türk’ün ve Arap’ın yeniden el sıkıştığı bir tarih sayfası açılmış oldu.
Bu bildiride en dikkat çekici vurgu, 1967 sınırları temelinde, Doğu Kudüs’ün Filistin Devleti’nin başkenti olması çağrısıdır.
Bu yalnızca bir diplomatik temenni değil; ümmetin onurunu, mazlum Filistin’in varlığını ve Türk dünyasının vicdanını temsil eden bir duruştur.
Kudüs bizimdir; çünkü Kudüs, imanımızın mihrap taşıdır.
Sudan’ın toprak bütünlüğü, Libya’nın egemenliği, Doğu Akdeniz’in istikrarı…
Bunlar sadece bölgesel meseleler değildir; Türk diplomasisinin merkezinde insan onuru vardır, adalet vardır.
Bu topraklarda barış da savaş da hep dışarıdan kışkırtılmıştır.
Ama bugün Türkiye, bölgeyi yeniden kendi evlatlarının masasında şekillendirmek istemektedir.
Anadolu’nun sözüyle söyleyelim:
“Birlik varsa bereket vardır.”
Türkiye ve Mısır’ın ortak vizyonu, sadece iki ülkenin değil, Turan’dan Nil’e kadar uzanan kardeşliğin yeniden canlanışıdır.
Kudüs özgür olana dek, mazlum milletler ayağa kalkana dek, Türk milleti adaletin yanında durmaya devam edecektir.
Çünkü biz biliyoruz ki; kardeşlik diplomasisi sadece kelimelerle değil, kalple yazılır.
Gökalp Şentürk
Strateji Uzmanı, Gazeteci – Yazar