Ahmet Yesevi yolu bizi bize ulaştıracak yoldur” dedik. “Biz” Türkleriz... Adımız başka başka olsa da... Başka soy adları alsak da... Toptan adımız, TÜRK’tür. Dünyada yaşayan iki yüz milyona yakın bir milletiz. Her bir bölümümüz de “özünce var”dır. Ama topluca da varız. Var olmalıyız.Avrupa’dayız, Balkanlar’dayız, Türkiye’deyiz, Rusya’dayız, Tataristan’dayız, Başkurtistan’dayız, Kafkaslar-’dayız, Gürcistan’dayız, Azerbaycan’dayız, Türkmenistan’da, Özbekistan’da, Kazakistan’da, Kırgızistan’da, Tacikistan’da, Afganistan’dayız, Suriye’de, Irak’ta, İran’dayız, Çin’deyiz, Sibirya içindeyiz. Çuvaşistan’da, Altay’da, Hakas’ta, Tuva’da, Saha’dayız... Amerika’da, Avustralya’da, Afrika’da, dünyadayız.
Bizi biz yapan öncelikle dilimizdir. TÜRKÇE’miz...
Türkçemiz varsa biz varız... Türkçemiz yok olursa biz de yok oluruz. Türkçemiz kadarız.Türkçemiz, ne yazık, atalarımızın kurduğu en büyük devletlerden olan Selçuklular döneminde yok olma yoluna sokuldu.
Selçuklu’yu kuranlar Türklerdi. “Selçuk” hakan soyuna adını verdi. Dukak oğlu Selçuk...
Çağrı ve Tuğrul kardeşler, devleti yerine oturttular. Alpaslan ve oğlu Melikşah büyüttüler, geliştirdiler.
1040 yılında Dandanakan Zaferi ile Tuğrul bey “Hakan” oldu. 1157 yılına kadar Büyük Selçuklu Devleti sürdü. 117 yıl... Anadolu Selçukluları 1077-1308 arasında sürdü... 231 yıl...
Selçuklu büyük ve güçlü devletti. Ne yazık... Bu büyüklük ve güç, bir dönem sonra TürklüğeAnadolu Selçukluları da Büyük Selçukluların yolundan gitti. Farsça ana dil durumuna geldi...
Türkçe ise Aşık Paşa’nın tanımladığı durumda oldu:
Türk diline kimseler bakmaz idi
Türklere hergiz gönül akmaz idi
Türk dahi bilmez idi bu diller
ince yolu ol ulu menzilleri
Gerçeği bilelim. Selçuklu Hakanlığı Türkçeyi dışlamıştır. Selçuklu Farsçayı bir edebiyat dili olmaktan öte bilim dili durumuna da getirmiştir.
Selçuklu aydınları, edebiyatçıları, yazarları Türkçe değil Farsça yazmışlardır...
Orkun, Yenisey yazılarında, Dede Korkut hikayelerinde, Kutadgu Bilik’de, Atabetül Hakayık’ta ortaya konulan Türkçenin gücü küçümsenmiştir. Karahanlı aydını Kaşgarlı Mahmut, araplara Türkçe öğretmek için Divan-ı Lügati’t-Türk’ü yazacak bir bilinç düzeyi ortaya koyarken,
Selçuklu Hakanları Türkçeyi dışlayan bir bilinçsizlik içindeydiler
Bu tarihimizin karanlık yönlerinden biridir.
Selçuklu yoğunluğunun yaşandığı dönemlere bakınız. Türkçe yazan bir şair, bir yazar, bir bilgin göremezsiniz.
Allah aşkının doruk noktalarında sözler söyleyen, Mesnevisi, Divanı, Rubaiyat’ı Fihi ma Fihi ile bir başka şaire “Ben o yüce tabiatlının nesini öveyim? Peygamber değilse de kitabı vardır” dedirten Mevlana Celalettin bütün eserlerini Farsça yazmıştır.
Büyük şairimiz, övünç kaynağımız, insan aşkının en güzel anlatıcısı Genceli Nizami de Farsça yazmıştır.
Nizami de, Mevlana da bizim kayıp değerlerimizdir. Bizim, yani Türkçemizin
O iki deha ve daha birçok dahimiz keşke Türkçe yazacak bir ortamda ve bir bilinçte olsalardı. Bakınız uzun süren Anadolu Selçuklu egemenliğinin sonuçlarına... Çağrı’nın, Tuğrul’un, Alpaslan’ın soyundan gelen Anadolu Selçuklu Hakanlarından üçünün adı Key-Hüsrev, ikisinin adı Key Kâvüs, üçünün adı Key Kubat’tır.
“Key” Türkçe’deki “Alp” sözünün karşılığıdır. Bu üç ad ise Farsların, hem de müslüman olmadan önceki tanınmış şahlarının adlarıdır. Yani, Selçuklu Hakanları çocuklarına ad ararken Fars tarihine başvuruyorlar... Bilinç kaymasının bundan daha açık göstergesi ne olabilir? Alp-Arslan değil
Key-Hüsrev
Bu gidişin sonu Farslaşma olacaktı. Tarihte örnekleri çoktur. Dilini yitiren bilincini yitirir, bilincini yitiren varlığını yitirir.
İşte böyle bir zamanda 12. Yüzyılda Ulu Türkistan’ın YESİ şehrinde Hoca Ahmet adlı bir Ulu Kişi ortaya çıktı... Farsça yaygınlığına karşı TÜRKÇE bayrağını yükseltti... Kurduğu okulda Türkçe eğitime başladı. Öğrettiği İslam’dı... İslam Tasavvufunun yollarıydı... Bilimdi... Dili Türkçe’ydi. “Türkçe şiir olur mu? Türkçe bilim olur mu? Türkçe din olur mu?” diyenlere karşılık verdi:
Sevmiyorlar bilginler
Sizin Türkçe dilini
Bilgelerden işitsen
Açar gönül ilini
Ayet hadis anlamı
Türkçe olsa duyarlar
Anlamını bilenler
Başı eğip uyarlar
Miskin Zayıf Hoca Ahmet
Yedi atana rahmet
Fars dilini bilir de
Sevip söyler Türkçeyi.
Hoca Ahmet 126 yıl yaşadı... Binlerce öğretmen yetiştirdi.
Yetiştirdiği öğretmenleri Türk dünyasının her bucağına gönderdi. Herkes görevini biliyordu.
İslam’ı anlatıyorlardı.
Doğru İslam’ı anlatıyorlardı.
İçtenlikli İslam’ı anlatıyorlardı.
Allah aşkını...
İnsan sevgisini...
İnsana hizmetin değerini...
Emeğin kutsallığını...
Bilimin yüceltici önemini...
Anlatıyorlardı. Yaşıyorlardı.
Kadına saygıyı...
Emeğin kutsallığını...
Bilimin yüceltici önemini...
Anlatıyorlardı. Yaşıyorlardı.
Ve TÜRKÇE anlatıyorlardı.
Anlatırken Hoca Ahmet ustalarının Hikmet adlı şiirlerinden örnekler veriyorlardı.
Hikmet’ler Türkçeydi...
Türkçe yayılıyordu...
Türkçe edebi değerini yeniden kazanıyordu.
Ölmek üzere olan Türkçe dirilmeğe başladı.
Öğretmenler, başöğretmenleri Hoca Ahmet’in Hik-metlerine benzeterek şiirler yazdılar...
Türk dünyasında, Farsçacı Selçuklu aydınlarının dışında, Türkçeci bir aydınlanma oluşumu başladı. Önce Ulu Türkistan’da başlayan bu aydınlanma Anadolu’ya sıçradı. Anadolu’ya Hacı Bektaş Veli geldi... Sarı Saltuk geldi... Yunus Emre ortaya geldi... Aşık Paşa onun yolundan geldi... Gazi Bürhanettin onların ardından geldi... Dehkani, Ahmet Dai, Nesimi, Hacı Bayram Veli ve daha niceleri...
On beşinci yüzyıla gelindiğinde Türkistan’ın büyük şairi Ali Şir Nevai Türkçe ile Farsçayı karşılaştıran “Muhakemetül Lûgateyn”ini yazacak ve Türkçenin üstünlüğünü ortaya koyacaktır.
Ahmet Yesevi’nin Türkçe ve Türklük üstündeki etkisi sanıldığından da büyük olmuştur.
İşte Konya’yı kısa bir dönem içine alan ve kendisini Başbakan ilan eden Karamanoğlu Mehmet Bey’in ülkenin her yerine görevliler göndererek “bundan böyle dergahta, sarayda, mecliste ve meydanda başka dil kullanılmamasıyla ilgili”
türkçe bilinci bütün beyliklerde yaygındı. Türkistan coğrafyasında Ahmet Yesevi öğrencileri Selçuklu beyliklerinde saygı görüyorlardı.
Osmanlı beyliği ise kendilerine “Alperenler” veya “Horasan Erenleri” denilen bu Yesevi bağlılarının odaklaştığı yer olmuştur.
Değerli bilgin Ö. L. Berkan “Kolonizatör Türk Dervişleri” adlı önemli eserinde Osmanlı’nın tarih içindeki büyük başarısını bu tarih gerçeğine bağlar
Osmanlı Türkçe temelinde başladı. Ahmet Yesevi çizgisinde gelişti. Kurduğu en temel kurumun Yeniçeri Ocağı’nın, Hacı Bektaş Veli yoluna teslim edilmesi en önemli göstergedir.
Sonraki yüzyıllarda Türkçeye sokulan çokça Arapça ve Farsça sözler bir başka gerçektir. Öyle de olsa artık Osmanlı’da sonuna kadar devletin bilim ve edebiyat dili Türkçe olmuştur.
Türkistan’da kurulan devletlerde devletin bilim ve edebiyat dilinin artık Türkçe olması Ahmet Yesevi’nin büyük ve doğru seçimi ile olmuştur.
Evet Yahya Kemal doğru söyledi: “Ahmet Yesevi bizim milliyetimizin yeniden kurucusudur.”
HOCA AHMET YESEVİ
HİKMET 'inden alınmıştır