CHP’nin 2023 sonrası oluşan yeni yönetimi, sürekli olarak demokrasi ve hukuk söylemlerine odaklanırken, Türkiye’nin asıl gündemi olan yoksulluk ve açlık konusunda neden yeterince etkin bir mücadele sergilemiyor?
AKP ve onu oluşturan zihniyet, son yirmi yılda ülkeyi yönetirken, cumhuriyetin ve Türk milletinin karşı karşıya kaldığı sosyoekonomik zorluklar ortada. Bu zorluklar karşısında, CHP’nin mevcut yöneticilerinin Atatürkçü ve Cumhuriyetçi çizgiye uygun, etkin bir muhalefet sergilememesi düşündürücüdür.
Yoksulluk: Bir Cumhuriyet Sorunu
Birleşmiş Milletler, 1992 yılında yoksulluğa dikkat çekmek amacıyla 17 Ekim'i Dünya Yoksullukla Mücadele Günü ilan etti. Oysaki devrimle kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde, yoksulluğu önlemek için gerekli tüm araçlar ve potansiyel mevcuttur.
Yoksulluğu önlemede kullanılan temel sosyal ve ekonomik politikalar şunlardır: eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim, kentlerde iş imkânlarının artırılması, meslek edindirme kursları, nakit gelir destekleri ve kırsal kesimde tarım/hayvancılığın canlandırılması. Peki, bu Cumhuriyeti kuran partinin, yani CHP’nin, neden bu hayati doğrultuda somut ve kararlı adımlarla Türk halkının yanına inmediği sorgulanmalıdır.
21. yüzyıl Türkiye’sinde, bu sorunların bilinçli ve isteyerek AKP iktidarı tarafından derinleştirildiği yaygın bir görüştür. Yoksulluğu bir yönetim aracı olarak kullanan bu zihniyet karşısında, CHP’nin neden etkin ve kararlı adımlar atmadığı büyük bir eksikliktir.
Yoksulluğun Türkiye’deki Boyutları
Ülkemizdeki yoksulluğun nedenleri sadece işsizlik, enflasyon, gelir dağılımındaki eşitsizlikler veya sosyoekonomik krizler değildir; bunlar yoksulluğun sonuçlarıdır. Türkiye’deki bilinçli ve isteyerek yaratılmış yoksulluk ve açlık sorunu, artık en üst düzeyde ve sürekli olarak gündemde tutulması gereken temel konudur.
AKP'nin zihniyeti ve bu zihniyete koşulsuz destek veren MHP'nin politikaları sonucunda, Türk milleti son yirmi yılda açlıkla ölüm arasına sıkıştırılmış ve büyük bir batağa sürüklenmiştir. Bu durumun temel sorumlusu, hiç kuşkusuz izlenen yanlış siyasi ve ekonomik politikalardır.
Özellikle:
* Tarım ve ağaçlandırmaya verilen düşük destekler,
* Sanayinin çarpıklaşması,
* Yanlış kentleşme ve çevre kirliliği,
* Eğitime verilen desteğin yetersiz olması, yoksulluğu besleyen ana faktörlerdir. Bu politikalar, ne yazık ki yoksul bir neslin yetişmesine neden olmaktadır.
Veriler ve Gerçekler
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Yoksulluk ve Yaşam Koşulları 2024 istatistiklerine göre, yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olanların oranı yüzde 29’dur. Bu, 85 milyon nüfuslu ülkemizde, rakamlar üzerindeki tartışmalara rağmen 25 milyona yakın yurttaşımızın yoksul olduğu anlamına gelmektedir.
Gıda, giyim, barınma, ulaşım, eğitim ve sağlık gibi zorunlu aylık harcamaların toplam tutarı olan yoksulluk sınırının 88.309,98 TL’ye ulaştığı bir ortamda, bekâr bir çalışanın "yaşama maliyeti" ise aylık 34.981,22 TL’ye yükselmiştir.
Böylesine derinleşen bir yoksulluk sorununu, sadece "adalet ve hukuk" diyerek ya da "tutuklu belediye başkanlarını bırakın" gibi söylemlerle ortadan kaldırmak mümkün değildir. Yoksulluk, insan enerjisini azaltan, insanca yaşamı engelleyen, bireyde çaresizlik ve kontrol kaybı duygusu yaşatan biyopsikososyal bir durumdur ve ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkileri vardır.
CHP’ye Çağrı
CHP’nin seçilmiş yöneticileri ve sözde seçkinleri olarak, 21. yüzyılda devrimle kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nde açlıkla terbiye edilmeye çalışılan yurttaşlarımızı görmezden gelmek kabul edilemez.
Son altı-yedi aydır CHP yönetiminin cezaevlerindeki tutukluları ana gündem maddesi olarak tutarak, insanlık onurunu yok eden bu yoksulluğu görmezden gelmesi büyük bir siyasi hatadır.
Bu Cumhuriyeti kuran partinin önceliği, kişiler değil, Türk milletinin huzurla ve aracısız bir gıda güvenliğine sahip olması olmalıdır.
Ali Berham ŞAHBUDAK Cumhuriyetçi Aydınlanma Partisi Kurucu Genel Başkanı