Vedat Kan

Tarih: 17.07.2025 10:13

Ben “genel af” bekliyordum!

Facebook Twitter Linked-in

Ben “genel af” bekliyordum!

Pandemi bizden neler götürmedi ki?

İlk sırayı ahlaka ayırmak şartıyla; akrabalık ilişkilerimizi, arkadaşlık ilişkilerimizi, iş ilişkilerimizi ve hatta aile hayatımızda süregelen birçok alışkanlığımız da sildi süpürdü diye biliriz.

Adam sendecilik aldı başını gitti.

Komisyonculuk denilen bir kavram başladı halkımız arasında. Eşler arasında dahi komisyonsuz alış/verişler olmaz oldu, evlat babayla çalıştığı zaman komisyondan bahseder hale geldi. Ev sahipleri bile kendi evlerini sanki de emlakçıdan kiraya veriyormuşçasına, kiracılarından artı komisyon almaya başladılar. 

Hem zaten deprem olduğu zaman, her hangi bir doğal felaket olduğu zaman ilk etapta kiraya ve ekmeğe zam yapan ve halkına zulmeden ve bu duruma da seyirci kalan yöneticilerin yer aldığı kaç millet kaldı ki yeryüzünde!

Elbette ki bütün bunlar sadece küçük ve basit görünen ama çok derin yaralarımızın başlangıcı olacak adımların sadece bir kaçıydı.

Raflarda oynanan oyun, gıda maddeleri üzerinde estirilen terör ve kıtlık adımlarının başlangıç çalışmaları da yukarıda bahse konu ettiğimiz adımların devamı niteliğindeydi.

Fiyat artışlarındaki önlenemez yükseliş, insanlığımızın sadece ve sadece maddiyat ile birlikte menfaate dayalı olarak yeniden güncellenmesi ve ortaya bilinçli olarak çıkarılan, ahlaki çöküntü adımları ise yaraya bastırılan tuz olarak karşımıza çıkmış bulunmaktadır. 

Toplumumuzda ki 7 den 70 e varana kadar tüm unsurlarımızdaki bu çöküntü 01 yaş aralığına kadar inmiş durumdadır.

Gözümüz aydın…

Artık bu saatten sonra çocuklar doğar doğmaz ellerine bir telefon verilerek başlanılan oyalama taktiği sayesinde, yeni yetme tüm annelerimiz tüm ahlaki değerleri rafa kaldırarak birer robot yetiştirme yarışına başlamış bulunmaktadır. 

Ve sonrasında,

Sonrasında; ahlak bilgisinin sıfıra düştüğü, insanlığımızın yok edildiği, birlik ve beraberlik kavramlarımızın sıradanlaştığı ve sadece görsel medya üzerinden tıklanarak desteklendiği, akla hayale gelmeyen şekillerde ve tahmin edilemeyecek derecede, yeni hastalıklar icat edilerek vatandaşlarımızın büyük bir çoğunluğunun icra dairelerinin yanı sıra; hastane kuyruklarında açılan dosyalarına da ömür boyu mahkûm edildiği gerçeği ise sadece bir yarım basamak değerindedir. 

Basamaklarımız o kadar çok ki; hangisini anlatmaya kalksak, yüreğimizden başka bir sıkıntı damarı açılacakmış gibi daralma yaşıyoruz.

Velev ki;   

Bu durumların izahının ispatını da en son Maraş Depreminde bizzat yaşadık.        

Vatanımıza, milletimize hayırlı uğurlu olsun vesselam…

Aslında Cumhurbaşkanımızın tarihi olarak lanse ettirilen ve o yönde de ciddi manada beklenti içerisinde olduğumuz konuşmasında, doğrusunu ifade etmek gerekirse ben bir “genel af” müjdesi çıkar diye tahmin ediyordum. 

Hatta yalnız kaldığım anlarda kendimle yapmış olduğum söyleşilerde, soru cevap tahminlerimde ve hatta hatta kendimle tartıştığım zamanlarımda bu müjdenin artılarını ve eksilerini dahi ortaya çıkararak çözüme kavuşturmuştum.

Çok basitti.

Birileri bana gerçek manada kızacak ama inanın çok basitti.

Belki o birileri “devletin hesaplamadığı o basit olayı, sen kıt aklınla nasıl hesapladın” diye mantık yürütebilir ama unutulmamalıdır ki, mecliste oturanlar aramızdan özenle seçilmiş ve gökten zembille indirilmiş ayrıcalıklı kişiler değiller. O yüzden onların konuşmakta veya düşünmekte zorlandıkları(!) hemen her şeyi biz kıt aklımızla bu köşelerde (elbette ki kaidesine uyulmak şartıyla)  rahatlıkla düşünebiliyoruz.

O yüzden diyorum ki çok basit, ti…

Mesela; Türkiye Büyük Millet Meclisinin tamamında, tüm koltuk sayılarında hodri meydan denilerek, meclisi tatil havasına dahi sokmadan anayasanın bazı maddeleri değiştirilerek ve uygulanma süreci öne alınarak çıkarılacak bir kanunda, bu durum ele alınabilirdi.

Mesela; çıkarılacak bu kanunda bahse konu genel affa uygulanacak “af” hususları sadece “ son bir defaya mahsus olmak üzere” ve “şartlı olmak üzere” ibaresiyle garanti altına alınarak, ileri dönemlerde aynı şahısların suç işleme potansiyelliklerine karşılık, caydırıcı özellik olarak eklenerek oylamaya sunulabilirdi. Örneğin affedilen suç miktarı, kenarda bakiye olarak şahsın dosyasında tutularak; o şahsın ileri bir tarihte işleyebileceği veya karışabileceği her hangi bir olayda ve suçta alacağı cezaya eklenerek ve yine aynı kanun maddesiyle belirlenecek bir orandaki mislisi de artırılarak uygulamaya konulabilirdi. Ve en önemlisi de huzurun tesisi açısından mevcut kanunlardaki cezalandırma oranlarında ciddi oranlarda artırıma gidilebilirdi.

Bu sadece basit bir beyin jimnastiğinin sesli düşünme örneğidir. İstenildiği takdirde akil yürütenlerimizin bu konuda elbette düşünecekleri olacaktır. Mesela zamanında bitmemiş/bitirilmemiş her hangi bir işin yapım çalışmasına, ceza yerine ödül verircesine var olan ihalelerine ilave veya ek ödenek çıkararak, yeniden aynı kişi veya şahıslara ihale eden zihniyet; buna da bir çözüm yolu bulabilir diye düşünüyorum.

Kaldı ki mevcut durumda Yeni Türkiye Yüzyılında birlik ve beraberliği sağlayacak, atılması gereken son çare adımda budur.

Daha bir kaç gün öncesinde çeşitli etkinliklerle yıldönümünü icra ettiğimiz ihanet gecesinin sıkıntıları henüz taze ve unutulmamışken, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni yüzyılında atacağı en etkin çalışmanın adı, toplumumuzda hiçbir ferdin itiraf dahi etmeye cesaret edemeyeceği tek kelimeyle “genel af” tır…

Pandemi ve sonrasında ki yaşanılan şu son 5-6 yıl içerisinde Dünyada ve özellikle de ülkemizde yaşanılan ekonomik dengesizliklerin sonucunda her geçen gün bankaların ve tefecilerin elinde köleleşen toplumumuzun, sadece icra dosyalarını yan yana dizdiğimiz zaman en yakın gezegene bu dünyadan çıkış yolu yapabileceğimizin acaba farkındamıyız! 

Diğer dosyalara ise zaten sıra bile gelmiyor. 

Genel af; toplumumuzu ekonomik olarak, psikolojik olarak, yarınlara daha bir umutla bakış açısı olarak atılacak tek adımdır.

Bunu elbette ki geçmiş dönemlerde olduğu gibi bugün de ve hatta yarın da birileri sesli düşünerek teklif edeceklerdir. 

Çünkü görünen noktada başka bir çare ve başka bir alternatif kalmamıştır.

Bir kaç yıl öncesine ait rakamların hayali bile bir masal gibi beynimizde kazılı olarak dururken, bugün rakamlarına kavuşamadığımız ve telaffuzunda zorlandığımız durumun adına, kimin nasıl hitap ettiği bu saatten sonra önemli mi?

Değil mi ki enflasyon rakamlarını diledikleri şekilde halka lanse ettirerek, kamu alacaklarının veya kurumsal alacakların tahsili konusunda atılan adımlarda ki oranlarda sınır tanımayanların; halkın alacağına sıra geldiği vakit, tek haneli rakamları terennüm etmesi ise komedinin başka bir boyutu olarak karşımızda dururken, başka bir şey düşünmenin manasının olmayacağını düşündüğümüz gibi. 

Ki daha birkaç ay öncesinde kira artış oranını % 45 bilmem kaç olarak açıklayanların, işin içerisine vatandaşın alacağı karıştığı vakit açıkladığı % 15 tezadı da bunun örneği olsun.

Elbette ki çok zor bir dönemden geçiyoruz.

Elbette ki kazanımlarımızın da farkındayız.

Ve 

Elbette ki ülkemizin gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışındaki geldiği noktanın da bilincindeyiz.

Dünya ve ülkemizin konjonktür açısından sergilemiş olduğu görünüm her ne kadar olumlu yönde görünüp ve o oranda da ciddi bir yavaşlamayla ilerleme kaydetse de, toplumların; özellikle de bizim toplumumuzun ayakta kalmasını sağlayacak düzeyde bir ilerleme sağlayamadığını çok iyi görmekteyiz. 

İşte örneği ülkemizde göz önünde ve mevcut!

Asgari geçim şartlarının ve bu şartlara bedel biçilen rakamların dahi tutarsızlığı bunun en bariz örneği olarak karşımızda durmuyor mu? 

Tabiî ki bizler bu vatanın fertleri olarak devletin bekası açısından yüreğimiz de dâhil olmak üzere tüm varlığımızı ortaya koyabilmekteyiz, ancak birilerinin bu gayreti karşısında başka birilerinin sadece ve sadece kendi menfaatlerini ön planda tutması ve başkalarının hayat hakkına bırakın saygı duymasını, önem dahi vermemesini nasıl açıklanır merak ediyoruz. 

İşte kadim ve gazi meclisimiz orada!

Bir öğlen vakti gidin ve sandıklara isimlerini bırakarak oraya gönderdiğimiz olanların bir öğünde yedikleriyle ödedikleri fiyata bakarak, aynı yemeğin ve malzemenin halka yansıyan durumunun kısa ve öz bir değerlendirmesini yapın. Ekmek bulmakta zorlanan ciddi rakamlara ulaşan bir kesime, saçma bir saflık içerisinde “ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin” zihniyetiyle bakanların, başta İstanbul olmak üzere turistik bölgelerde ve tüm yurtta yaşanan saçma fiyat uygulamalarına Fransız kalanların, halkı gerçek anlamda soyan bir başka kesime karşı her hangi bir uygulamaya girişmemesi ise başka bir algı operasyonudur diye düşünmekteyiz.  

Her şeyin çözüm noktası TBMM değil mi?

Atılması elzem olan adımın adını değiştirin ve bu halkları artık aynı coğrafya üzerinde huzura erdirin.

Aslında ne yalan söyleyeyim, ben genel af bekliyorum. 

Cumartesi günü Cumhurun Reisini dinlerken böyle bir ifade ağzından çıkacak diye çok bekledim ama olmadı.

Bari şu son atılan ve bizce de doğru adım olan Terörsüz Türkiye adımını sonuçlandırın da kadim halkımız huzur bulsun. 

Huzurun yanında ekonomik rahatlığa ersin, ekonomik rahatlık yanında da insan gibi yaşamanın farkına varsın!

Tıpkı onlarca yıldır bu iş üzerinden dünyaları götürenlerin halkın hakkını sömürerek yaşadığı refah gibi… 

Hiç kimse kusura bakmasın.

Bu ülkede çok değil daha dün birileri genel af veya kısmi af ilan edip, en azılı teröristleri veya suçluları sokağa salıverdiği zaman sesini çıkarmamış olanların; bugün kalkıp ortalığı galeyana getirmesini de samimi bulmadığımızı ifade etmekte fayda var. 

Mademki bu coğrafyada halkların varlığını ve tek bir bayrak ve tek bir devlet olgusunu kabullenerek çıktık bu yola o zaman açın bu halkın gazi ve yüce meclisinin tüm arşiv kayıtlarını da, halkların bizzat kendisi bu kadim topraklarda neler yaşandığını öğrensin.

Hem de 

Halkın kendisi varken, vekiline falan gerek kalmadan.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —