BASIN BAYRAMI VE TOPLUMSAL GERÇEKLİĞİN İNŞASINDA GAZETECİLİĞİN ROLÜ
Basın, toplumsal hafızanın taşıyıcısı ve kamuoyunun şekillendiricisidir. 24 Temmuz, Türkiye’de "Basın Bayramı" olarak kutlanmakta; bu gün, sadece gazetecilerin mesleki çabalarının değil, aynı zamanda demokratik toplumun temel taşı olan ifade özgürlüğünün de sembolüdür. Sosyolog kimliğimle yıllardır medya alanına duyduğum ilgi, bu alanın toplumsal işlevini ve dönüştürücü gücünü daha yakından anlamama vesile oldu. Bugün, sahada gece-gündüz demeden halkı doğru bilgilendirme uğraşında olan gazetecileri kutlarken, bu mesleğin Türkiye’deki tarihsel, toplumsal ve etik boyutlarını değerlendirmek istiyorum.
1. Basının Toplumsal İşlevi: Habercilikten Kamu Vicdanına
Sosyolojik olarak medya; bireyler ile sistem arasında bir köprü görevi görür. Habermas’ın kamusal alan teorisine göre, özgür basın; bireylerin siyasal karar alma süreçlerine katılmasını sağlayan en önemli araçlardan biridir. Bu bağlamda gazetecilik, sadece haber aktaran bir meslek değil, aynı zamanda demokrasinin uygulayıcı gücüdür.
Basın, bireylerin gündelik yaşamdaki yönelimlerini, kanaatlerini, hatta eylemlerini belirleyen güçlü bir aktördür. Medya içerikleriyle toplumda hangi konuların önemli olduğu belirlenir (gündem belirleme işlevi), hangi bakış açılarının geçerli olduğu şekillenir (çerçeveleme etkisi). Bu yüzden gazetecilik; yalnızca bir meslek değil, toplumsal yönlendirme gücüne sahip bir kamusal aktördür.
2. Türkiye’de Basın Özgürlüğü ve 24 Temmuz’un Anlamı
24 Temmuz 1908 tarihi, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra sansürün kaldırıldığı ve gazetelerin ilk kez sansür memurlarına gönderilmeden yayımlandığı gündür. Bu tarih, Türkiye basın tarihi açısından bir milattır. Ancak ne yazık ki o günden bu yana basın özgürlüğü mücadelesi kesintisiz devam etmektedir.
Modern Türkiye’de medya çoğu zaman siyasal iktidarların baskısı altında şekillenmiştir. Ekonomik bağımlılıklar, hukuki tehditler ve otosansür, gazetecilerin haber üretiminde karşılaştığı başlıca engellerdir. Basın Bayramı’nı bu koşullarda kutlamak, aynı zamanda bir farkındalık ve direnç günüdür.
3. Gazetecilik Etiği ve Meslek Onuru
Gerçek gazetecilik; doğruluk, tarafsızlık, bağımsızlık ve kamu yararı ilkelerine dayanır. Sahada çalışan muhabirler, kamera arkasında emek veren editörler ve her gün bir başka baskı altında haber üreten kalemler; yalnızca bir meslek değil, etik bir duruş sergiler. Bu açıdan gazetecilik, “iş” olmanın ötesinde bir “ahlak” meselesidir.
Sahadaki gazeteciler, zaman zaman sansüre, zaman zaman fiziksel saldırıya uğrasalar da kamuoyunun gerçekleri öğrenme hakkı için mesleklerini sürdürmektedirler. Bu, gazeteciliğin salt teknik bir uğraş değil, aynı zamanda bir vicdan görevi olduğunun göstergesidir.
4. Dijital Medya ve Yeni Gazetecilik Pratikleri
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte medya alanı da dönüşüme uğramıştır. Dijitalleşme, haber üretimini demokratikleştirmiş gibi görünse de dezenformasyon, algoritmik manipülasyon ve sosyal medya kutuplaşması yeni sorunları beraberinde getirmiştir. Bu noktada etik gazetecilik, her zamankinden daha fazla önem kazanmıştır.
Aynı zamanda, yurttaş gazeteciliği kavramı ile birlikte sıradan bireylerin de haber üretimine katkı sağladığı bir döneme girilmiştir. Bu da basının tekelleşmesini kırma açısından önemli bir fırsattır; ancak bu alanın da etik ilkelere oturtulması şarttır.
Sonuç
Basın Bayramı, sadece bir kutlama değil; bir muhasebe, bir mücadele ve bir gelecek tasavvurudur. Gerçek gazetecilik, toplumun sesi olmayı sürdürecekse, hem devletin hem halkın bu mesleğe gereken saygıyı ve desteği göstermesi gerekmektedir. Basın; toplumun aynası, vicdanı ve belleğidir. Bu nedenle, sahada çalışan her bir gazeteciye minnet borçluyuz.
Kendi adıma, yazmanın ve düşünce üretmenin değerini bilen bir sosyolog olarak, kalemiyle toplum için mücadele eden tüm basın emekçilerinin 24 Temmuz Basın Bayramı’nı kutluyor; her türlü baskıya rağmen gerçeği savunmaya devam eden gazetecilere selam duruyorum.