Rafet Ulutürk

Tarih: 16.11.2025 09:16

Altaylardan Tuna’ya Uzanan Hayal: Haritadaki Birlik mi, Zihindeki Dayanışma mı?

Facebook Twitter Linked-in

Zaman zaman sosyal medyada karşımıza çıkar: Türkiye’den başlayıp Kafkasya’yı aşarak Orta Asya’nın bozkırlarına, oradan Avrupa’nın ortasına dek uzanan devasa bir “Türk Birliği” haritası…
300 milyonu aşan nüfusuyla, 20’nin üzerindeki bağımsız ve özerk Türk topluluğunun tek çatı altında toplanması fikri…
Kimine göre gurur verici bir ihtimal, kimine göre romantik bir hayal.

Ama haritalar bazen gerçekleri değil, hayalleri anlatır.

Türk dünyası bugün Altay Dağları’ndan Tuna boylarına uzanan geniş bir coğrafyada yaşıyor. Diller farklı aksanlarla konuşuluyor, tarih farklı defterlere yazılmış; ama kültürel melodi aynı, kök aynı. Bu yüzden birlik fikri cazibesini büyük bir güç tasavvurundan değil, ortak hafızadan alıyor.

Öte yandan siyasal anlamda tam bir birleşmenin bugünün uluslararası düzeninde pek gerçekçi olmadığını da kabul etmek gerekiyor. Her devletin kendi öncelikleri, dış ilişkileri, ekonomik bağımlılıkları var. Yani bir haritaya bakıp “birleşelim” demek kolay; fakat siyasetin matematiği romantizme pek alan bırakmıyor.

Fakat işte tam burada fark edilmesi gereken bir gerçek var:
Türk dünyasının en büyük gücü, aynı anda hem farklı hem de birbirine bağlı olabilmesinde saklı.

Son yıllarda artan ticari iş birlikleri, Türk Devletleri Teşkilatı’nın güçlenmesi, Karabağ sürecindeki dayanışma ve kültürel projeler… Bunlar bir “tek devlet” hayalinin değil ama “ortak ufuk” fikrinin mümkün olduğunu gösteriyor.

Belki de aradığımız birlik, siyasi bir dev proje değil; dilde, fikirde, işte bir ortak ritimdir.
Ziya Gökalp’in bir asır önce çizdiği bu üçlü bağ bugün hâlâ geçerli:
Birlik, sınırlarla değil; zihniyetle kurulur.

Haritada çizilen dev blok etkileyici görünür, kabul.
Ama tarihin öğrettiği şudur: Kalıcı güç, coğrafyanın genişliğinde değil; güven, iş birliği ve ortak akılda saklıdır.

Hüzün için nasıl yalnızca samimiyet yetiyorsa;
gelecek için de niyet, irade ve adım yeter.

Türk dünyası belki aynı bayrak altında birleşmeyecek.
Ama aynı ufka bakmayı, aynı kökten filizlendiğini hissetmeyi sürdürecek.
Ve belki de en güçlü birlik, tam da budur.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —