Kadir Uğur Yılmaz

Tarih: 07.11.2025 13:23

10 Kasım’da Mevlit Tartışması: Büyük Ölülere Matem Gerekmez

Facebook Twitter Linked-in

Kocaeli’de 10 Kasım’da Atatürk için camilerde mevlit okutulması gündeme gelince yine klasik tartışmalar başladı. Kimileri “cihasal İslamcı” kafayla karşı çıkıyor, kimileri ise “Atatürkçüyüm” diyerek bu uygulamayı reddediyor. Kimi için bu bir “meydan okuma”, kimine göre “suistimal”, kimine göreyse “gereksiz bir gösteri.”
Peki, gerçekten bu kadar büyütecek ne var?

Bu ülkede, bu ülkenin kurucusu için camide mevlit okunsa ne olur, okunmasa ne olur? İslam’da mevlid diye bir ibadet yoktur. Kuran’da ölülerin ardından her yıl düzenli olarak yapılan bir tören ya da ritüel de yoktur. İslam’ın tanımladığı dini günler bellidir: Kadir Gecesi, Ramazan, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı. Bunların dışındakiler tarihsel süreçte toplumsal gelenek haline gelmiş uygulamalardır.

Osmanlı döneminde mevlit, dinin kamusal alanda bir kontrol mekanizması olarak kullanılmasının da bir parçasıydı. Peygamber sevgisi üzerine yazılmış bir şiirdi. Zamanla dinî duyguların ifadesi haline geldi. Ama unutmayalım: Mevlit, doğrudan İslam’ın bir şartı değil, tarihsel bir kültürel alışkanlıktır.

Ben bir Atatürkçü olarak bu konuda nötrüm. Mevlit okutulsa da okutulmasa da fark etmez. Çünkü Atatürk’ün vasiyeti, onun fikirlerini ve ilkelerini anlamaktır. Onun bıraktığı Cumhuriyet’e, devrimlere ve çağdaşlaşma idealine sahip çıkmaktır. Mevlit okunup okunmaması, bu özün yanında sembolik bir ayrıntıdır.

Bence büyük ölülere matem gerekmez.
Atatürk’ü anmanın en doğru yolu, onu ağlamakla değil; anlamakla, yaşatmakla ve onun aydınlattığı yolda yürümekle olur. Çünkü o, kendi sözleriyle “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” demiştir.
Bizim görevimiz, o payidar kalacak Cumhuriyet’i korumaktır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —