Sıradaki "oy"unun adı ne?
Hakan kardeşim bu sabah güze bir yazıyla gündeme biraz dikkat çekerek, bana da bu haftaki yazımda ilham oldu diyebilirim.
"İstihdam yerine söz verildi" yazısı, aslında bütün gerçeklikleri hem de tüm çıplaklığıyla gözler önüne sererken, bende aynı doğrultuda ama başka bir yoldan devam etmek istiyorum.
Yani Hakan'da ben de kralın çıplaklığını seslendirirken, içimizde ki bazı İrlandalıların, Arnavutların hatta şehrin tüm problemlerine Fransız kalmış çakma Fransızların sayesinde; ısrarla ve bile isteye, gündem kasıtlı olarak ve birileri tarafından ısmarlama bir şekilde başka taraflara yönlendirilerek, duyumunun halk tarafından işitilmesi olayının engelleneceğini de biliyoruz.
Hatta bu engellemelere yazımızdan çok, çok, çok daha öncelerin de aylar öncesinden başlanıldı da diyebiliriz.
Bu konuyla alakalı olarak küçük bir anımdan bahsetmek istiyorum;
Bundan çok seneler öncesiydi. Devletimizin yönetiminde bulunan o günkü hükumetimiz, yaşanılan ekonomi dalgalanmaları sebebiyle sıkıntılı günler geçiren iş insanlarının bir nebze olsun rahat nefes alması amacıyla, bir teşvik paketi yürürlüğe koymuştu.
Bu paketten hemen her iş insanımız faydalansın diye de, katılma şartlarının arasına caydırıcı şartlar yerine rahat ulaşılması açısından kolay şartlar yerleştirerek; kamu bankalarından da birisini işaret ederek, kapıların tamamını açmış, müracaat almaya başlamıştı.
Elbette ki bizde o kamu bankasıyla çalıştığımız için hemen her gün de bankaya uğradığımızdan dolayı da, ister istemez etrafı kolaçan ettiğimiz olmuştur. İşte o esnada iş insanlarımızdan birisinin elinde dosyasıyla bekleme sırasında, sırasını beklediğini gördüğümüzde; içimizden "iyi, en azından müracaat eden birileri var" düşüncesiyle teşvik paketine olan umudumuzu pekiştirerek, günlük rutin işlerimizin halli için oralıklı olmadan, diğer iş insanlarımızın da bu imkândan faydalandığı düşüncesiyle bankadan ayrılmıştık.
Ertesi gün ve sonraki gün de aynı iş insanının, elinde dosyasıyla yine aynı sırada olduğunu gördüğümüzde, canımız sıkılmış ve hemen banka müdürünün yanında kendimizi bulmuştuk. Banka müdürüne "özellikle de kolaylaştırın emri varken, neden iş insanlarına sıkıntı çıkarıldığını, aynı adamın günlerdir bankada sırada beklediğini ve bunun sebebini sorduğumuzda" aldığımız cevap, aradan neredeyse çeyrek asır geçmesine rağmen halen daha kulaklarımda çınlamaktadır…
Müdür bana o şahsın elindeki dosyanın gerek şahsı adına ve gerekse aile fertleri adına düzenlenmiş olan işletmelere ait 7. Dosyası olduğunu, zaten ondan başka kimselerin de müracaat etmediğini ve onun da her hangi bir sıkıntı yaşamadan teşvikten faydalandığını anlattığında küçük dilimi yutmuş, kimselerle bir şey konuşmadan hemen bankadan ayrılmıştım.
Sonrasında yaptığım araştırmalarda bu şahsın para karşılığı birilerinden de yardım alarak iş insanlarının arasına soktuğu "fısıltı gazetesi" aracılığıyla, teşvikten faydalanmak isteyenleri kararlarından geri çevirmek amacıyla; verilen maddi desteğin en az beş katı ipotek istendiğini, şartlarının çok ağır olduğunu ve faiz oranların ise söylenildiği gibi değil, bankanın istediği şekilde ayarlandığı sözde "bilgisini !" yaymıştı…
İşin ilginç olan tarafı ise bu durumu öğrenip bu şahsın yanına gittiğimde ve neden böyle bir şey yaptığını sorduğumda aldığım cevapta saklıydı.
Bana dönüp "müdür, müdür baksana; ben öyle bir çalışma yapmasam, 7 dosyayı sıkıntısız nasıl teşvik kapsamına sokacaktım. Şartların böyle kolay olduğunu bir anlasalar, hemen hepsi müracaat etmeye kalksa, o kadar dosyadan bana sıra mı gelirdi?"
İşte bu yıllar öncesinde de böyleydi, bugün de böyle ve ne yazıktır ki yarın da böyle olacak…
Daha birkaç gün öncesinde ve birkaç ay öncesinde, güya Erzurum'u düşünerek (!); falan adaylık için filanca şahsın karşısına aday olarak çıkanlar, bu şehire ihanet ediyor bilinçli "safsata"sını hem de ısmarlama bir şekilde durup dururken ortalığa yayanlar ile çeyrek asır önce "şartlar çok ağır müracaat etmeyin" fısıltısını yayanların aynı insanlar olduğunu, aynı kandan geldiğini ve aynı zihniyetin acı meyvesi olduğunu anlamamak için çokça saf olmak lazım değil mi?
Ki, bu tür varlıkların tarzları hiç ama hiç değişmedi.
"Aman efendim falanın karşısına aday olarak sakın kimse çıkmasın."
"Filanın başkanlığı süresince bakınız şu şu şu durumlar cereyan edecek gibi yönlendirme hareketlerine dikkat edin."
"Şu başarıyı elde ettik."
"Yapılan bu çalışmadan şehrimizin adı duyuldu…"
……..
……..
La fontaine den masallar tarzında masal anlatmaya sakın kimse kalkmasın!
Bu topa sakın ha;
Sakın, sakın sırf menfaat açısından bu müdahil olma durumuna girmeyin derim.
İşte meydan burada, hem de hodri sinden...
O çizgiye, o topa girecek olan benim ve bu kadim şehrin insanının kırmızıçizgisini aşmıştır demektir ki, ağzının payını alır bilesiniz.
Önümüzdeki aydan itibaren başta odalar olmak üzere, birçok dernek ve odanın ve hatta sırasıyla başka kurumların da seçim süreçleri başlayacak, hatta ve hatta başlamış bulunmaktadır.
Yıllardır aynı koltukta oturan ve bu şehire ne verdiği ve bu şehirden ne aldığını sorgulayamayacağımız hiçbir çalışmanın içerisine ne girdik, ne de gireriz.
Bu prensip, sakın yanlış algılanmasın.
Biz kimsenin, kimsesi olmadık; olmayız da…
Ama projesi olanın, bu şehrin yarınları için gece-gündüz çalışanın, önce Erzurum deyip, Erzurum'un ve Erzurumlunun derdiyle dertlenenin de, başımızın üstünde yeri vardır.
Hizmet edenin hizmetçisiyiz…
Yok; şayet dün ne yaptığı belli olmayanın, adı olup kendisi kayıplarda olanın ve sadece sözüm ona temsil noktasında tabela arkasında bulunanların da karşısında biz varız.
Önce proje, sonra icraat ve daha sonra da bu kadim şehire sadakatle bağlı liyakat…
Koltuk isteyenlerin dikkatine, bu şartlar ön tercih meselesi…
Biliyor musunuz?
Artık bu şehirde hiçbir şey öncesi gibi kolay olmayacak.
Bu arada bazı arkadaşların "falan adayın karşısına aday çıkarmayın, çıkmayın" imasını taşıyan türkülerinin notaları bizim mahlede duyulmuyor. Benden onlara tavsiye olsun, sözde başkan adaylarını da yanlarına alarak, başka bir tepeye geçip orada ki kumlarda oynasınlar.
Ve bizde açılan bu perdeden bakalım ki sahnede başka neler, hangi oyuncular, hangi oyunlar var?
Pardon, anlamadım; biz kim miyiz?
Gir o topa, öğrenirsin…