‘’Ah benim körler ülkesinde ayna satan kalbim.’’
Sezai Karakoç
Körler ülkesinde ayna satmak belki de umudun adıdır. Hayat çoklu bilinmeyenli bir denklem döngüsün değil mi? Bırakın bazılarımız körler ülkesinde ayna satsın. Kime zararı dokunur ki? Kim bilir belki de ilk aynayı siz alırsınız.
En sevdiğim birine göre bu bir sahtekarlık. Bana göre ise körler ülkesi duyguların körlüğüdür. Hepimiz duygu körlüğü yaşıyoruz. Hepimiz hırslarımızı ve egomuzun kölesi olmuşuz. Sevmeyi, sevilmeyi ve mutlu olmayı unutmuşuz. Ben körler ülkesinde umut satmayı tercih ediyorum.
Yaş olarak ömrüme yeni bir sayı daha eklenmesine az kaldığı şu günlerde, hayatımın kitabını yazarken sanırım sayfaların çoğunu hep başkalarını mutlu etmekle doldurmuşum. Kendime dürüst olmam gerekirse bunun farkına varmam çok zamanımı aldı.
Hayata gözlerimi açtığımda hastane koridorlarından sabah ezanı duyuluyormuş. Adımı da o gün görevli bir hemşire koymuş. ‘’Adı Serpil olsun’’ demiş annem de hiç itiraz etmemiş. Acaba bu ismin o hemşirede ne gibi bir anısı vardı, diye de hep merak etmişimdir. Kim bilir belki de serpilip büyüsün diyedir. Belki de kaybettiği sevdiği birinin adıydı. Bunu hiç öğrenemedim. Nüfus cüzdanına Serpil yazılmış ama nedenini hala bilemediğim bir şekilde köyde herkes bana ‘’Sermin’’ diyordu.
Sermin mi yoksa Serpil mi daha şanslıydı bilmiyorum. Sermin olarak yaşadığım çocukluğum ve Serpil’e dönüşen adım gibi hayat hikayem de kökten değişmişti. Kendi hayatının muhasebesini yapmak hiç kolay olmuyor.
Hepimizin hikayesi kendimize büyük. Bazen sınav dedik bazen kader bana göre ise seçim: Yeni yaşıma girerken geriye dönüp baktığım da bazı seçimlerimin bedeli çok ağır olmuş sanki. Her seçimin sonun da kendinden ve inancından da pek çok şeyi götürdüğünü öğrendim. Mesela insana olan güvenimi, umudumu yitirdim. Kimseden bir şey beklememeyi öğrendim. Bu sınavın en zor ve ağır olan bölümü de sanırım güven kısmıydı. Birine güvenmeden nasıl yaşanırdı ki?
Bütün bunları öğrenmemeyi tercih ederdim. Hala çocuklar gibi ‘’küstüm’’ deyip barışmak için parmağımı açmalarını isterdim.
Yaşam dediğimiz şu süreçte çok canımızın yandığı gerçeğini de unutmamak lazım. Yaşadığımız her olay bizi bu günlere hazırladığı gerçeğini de göz ardı edemeyiz. Toprak bile pişmeden hayat kaynağımız suyu taşımak için testiye dönüşmüyor. Bizim de pişmemiz gerekiyor ve piştik. Ömrümün rakamlarına bir sayı daha eklerken dünyada mavi diye bir renk olduğunu da fark ettim. Mavi umuttu, mavi güvendi ve mavi bana göre Tanrının en sevdiği renkti ki; dünyayı yaratırken bu kadar çok mavi kullanmıştı.
Yeni yaşımı karşılarken beni şimdi ki ben yapan her şeye ve umdun rengi maviye teşekkürlerimle.
Serpil TEKİN




