ADNAN ALBAYRAK ŞİMŞEK


Yazıklar Olsun O Kimselere


Kur'ân-ı Kerîm’in Maûn Sûresi 4 ve 5. ayetlerinde Yüce Allah şöyle buyuruyor:

 “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar.”

 

Yani Allah Teâlâ şöyle bir gruptan söz ediyor: Namaz kılıyorlar ama...
İnsanları aldatıyorlar.
Namaz kılıyorlar ama yalan söylüyorlar.
Namaz kılıyorlar ama kul hakkı yiyorlar.
Namaz kılıyorlar ama harama el uzatıyor, rüşvet alıyor, hırsızlık yapıyorlar.
Namaz kılıyorlar ama Allah’ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram gibi yaşıyorlar.

İşte Rabbimiz bu kimseler için açıkça şöyle diyor:

 "Yazıklar olsun size! Hem de ne yazıklar olsun!"

 


Müslüman Ne Demektir?

“Müslüman” kelimesi, “teslim olmuş kimse” demektir.
Peki gerçekten Allah’a mı teslim olduk, yoksa:

Hevâ ve heveslerimize mi?

Makam ve mevkilere mi?

Çıkar ve menfaatlere mi?


Bir an düşün…

Eğer kişi Allah’ın değil, nefsinin emirlerini yerine getiriyorsa; eğer kalbini değil, cebini Allah sanıyorsa; Allah böylelerinin hâlini de Kur’an’da açıklıyor.

 


Câsiye Suresi, 23. Ayet

 “(Ey Rasûlüm!) Şimdi o kimseyi gördün mü? Hevâsını (arzularını) kendine ilah edinmiş… Allah da onu bir bilgi üzere (bile bile) saptırmış, kalbini ve kulağını mühürlemiş, gözüne de perde çekmiştir. Artık onu Allah’tan başka kim yola getirebilir? Hâlâ düşünmüyor musunuz?”

 

Bu ayet, bugünün fotoğrafıdır.
İnsanlar her gün birilerini kandırıyor, dolandırıyor.
Ama ağzında Allah’ın adı…
Yani Allah’la aldatıyorlar.

Eskilerin dediği gibi:

 “Doğru söze yemin gerekmez.”
Ama ne yazık ki bugün yalan bile kutsallaştırılmış durumda.

 

 

Sahabe Peygamber’e Soruyor

Bir gün bir sahabe Allah Resûlü’ne şöyle sorar:

— Ey Allah’ın Resûlü, Müslüman zina yapar mı?
— Yapar.

— Müslüman hırsızlık yapar mı?
— Yapar.

— Müslüman yalan söyler mi?
— ASLAAAAA!

Çünkü yalan, sadece söz değil bir karakter zafiyetidir.
Yalan söyleyen bir insan, Allah’la aldatır. Hele bir de yemin ediyorsa, seni Allah’ın adıyla kandırıyordur.

Bugün toplumumuzda bu duruma öyle çok rastlıyoruz ki…
Ne hacısı kalmış, ne hocası…
Önüne gelen “yalan makinası” olmuş!

 

Namaz Niçin Var?

Yazıklar olsun o kimseye ki, namaz kılıyor ama hâlâ yalan söylüyor…
Namaz kılıyor ama hâlâ zulmediyor…
Namaz kılıyor ama hâlâ harama el uzatıyor…

O hâlde o namaz, namaz değildir. Boşunadır!

 

Yunus Emre Ne Güzel Söylemiş

 “Bir kez gönül yıktın ise,
Bu kıldığın namaz değil.
Yetmiş iki millet dahi,
Elin yüzün yumaz değil…”

 

Bir kez…
Yalnızca bir kez bile bir kalbi kırdıysan,
O namaz seni Allah’a yaklaştırmaz.
Çünkü Allah kalbi kırık kulun yanındadır.

 

Yanlış Yerde Aranan Doğrular

Son 150 yıldır bu milletin ruhuna sinsice sokulan bir proje yürütülüyor:

İslam içi boş bir şekle dönüştürülüyor.

Gerçekten “dindar” değil, dindar görünen insanlar öne çıkarılıyor.

Hak adına haktan uzak, Allah adına Allah’tan uzak kimseler, dinin temsilcisi gibi sunuluyor.


Böyle bir ortamda insanlar da Sırat-ı Müstakim’i yani doğru yolu bulmak için çıkmaz sokaklarda dolaşır hâle geldi.

 

Nasreddin Hoca’nın Fıkrası Gibi

Bir gün Nasreddin Hoca parasını kaybetmiş.
Gelmiş geçmiş, mahalle lambasının altında arayıp duruyormuş.
Komşular merak edip sormuş:

— Hocam, her akşam aynı yerde bir şeyler arıyorsun, hayırdır?

— Paramı kaybettim, onu arıyorum, demiş.

— Peki, burada mı kaybettin?

— Hayır.

— O zaman niye burada arıyorsun?

— Çünkü burada ışık var.

Biz de öyle yapıyoruz…
Nerede kaybettiğimizi bilmeden, ışık olan her yerde çözüm arıyoruz.
Ama unutma:
Işık görmekle hakikati görmek aynı şey değildir.

 


Son Söz

Bugün neye teslim olduğumuzu, kime yöneldiğimizi bir daha düşünelim.
Namazımız, orucumuz, hacımız bizi insan kılmıyorsa, bunlar sadece kalıp ibadetlerdir.

Gerçek ibadet ahlaktır.
Gerçek Müslüman dürüst olandır.
Gerçek dindarlık merhamettir.

 


Selam ve dua ile.
Hakikatin izinde olanlara selam olsun.
Gerçeği arayanlar mutlaka bulacaktır.
Yeter ki aradıkları yer karanlık değil, doğru yer olsun.