DÜNYA YENİDEN KURULURKEN
Türkiye, bugün sadece bölgesinde değil, dünyanın yeniden şekillendiği bir dönemde oyun kuran aktör olma yolunda kararlı adımlarla ilerliyor. İşte o adımlardan biri dün Dolmabahçe’de atıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Macaristan Başbakanı Viktor Orban arasında imzalanan 16 kritik anlaşma, aslında bir diplomatik imza töreninden çok daha fazlasını ifade ediyor.
Bu imzalar; jeopolitiğin yeniden çizildiği, Avrupa’nın güvenlik açmazlarına sıkıştığı, enerji koridorlarının yeniden tanımlandığı bir süreçte Türk devlet aklının sahaya sürdüğü bir stratejidir.
Macaristan neden önemli?
Macaristan, Avrupa Birliği içinde Türkiye'nin tezlerini en açık şekilde savunan tek ülke.
Evet, Avrupa bir süredir Türkiye’nin yükselişinden rahatsız…
Ama Orban yönetimindeki Budapeşte, bu yükselişin farkında ve bunun yalnızca bir Anadolu gerçeği değil, tarihî bir diriliş olduğunu biliyor.
Bugün imzalanan anlaşmalar; savunmadan enerjiye, ulaştırmadan teknolojiye, dezenformasyonla mücadeleden kültürel işbirliğine kadar geniş bir alanı kapsıyor. Bu ne demek?
Bu, Türkiye’nin artık yalnızlaştırılamadığı; tam aksine ittifaklarını kendi belirleyen bir merkez güç hâline geldiği anlamına gelir.
Avrupa’nın Türkiye korkusu, Orban’ın Türkiye saygısı
Brüksel’in, Berlin’in, Paris’in yıllardır görmek istemediği gerçek şu:
Türkiye artık başkalarının belirlediği oyuna giren değil, oyunu kuran devlettir.
Macaristan da bunun farkında olduğu için Ankara ile aynı masada geleceği planlıyor.
Bölgesel güvenlik mi?
Enerji arz güvenliği mi?
Orta Koridor’un geleceği mi?
Savunma sanayii işbirliği mi?
Hepsi Türkiye’nin elinde. Macaristan, bu gerçeğin üzerine strateji inşa ediyor.
Bu anlaşmalar neyi gösteriyor?
Birincisi: Türkiye’nin Batı dışı ittifak çeşitlendirmesi güçlü şekilde sürüyor.
İkincisi: Türk devlet aklı, Göztepe’den Edirnekapı’ya, Hazar’dan Belgrad’a kadar uzanan geniş bir hattı jeopolitik etki alanı hâline getiriyor.
Üçüncüsü: Avrupa Birliği içinde Türkiye’ye karşı yürütülen sessiz kuşatma, Macaristan üzerinden gedik veriyor.
Ve en önemlisi:
Turan bilincinin diplomasi masasında yeniden görünür hâle gelmesi.
Türkiye, artık masada değil; masanın kendisi
Dolmabahçe’deki 16 anlaşma, kâğıt üzerindeki birkaç imzadan ibaret değildir.
Ekonomi büyüyor.
Savunma sanayii ortaklıkları gelişiyor.
Enerji koridorları Türkiye üzerinden şekilleniyor.
Ulaşım, teknoloji, kültür ve güvenlikte yeni kapılar açılıyor.
Bunların her biri, Türkiye’nin jeopolitik yükselişinin kilometre taşlarıdır.
Bu imzalar geleceğin dünyasında Türk milletinin söz sahibi olacağının bir işaretidir.
Ve unutmayalım: Tarih bir kez daha bizi çağırıyor.
Türkiye bu çağrıya cevap verecek güce, iradeye ve stratejik derinliğe sahiptir.
Strateji Uzmanı
Gazeteci – Yazar
Gökalp Şentürk




