Rafet Ulutürk


Tarihin Döngüsü Yeniden Başlıyor: Bulgaristan Türkleri Dönüşümün Eşiğinde


Tarih, sadece yaşananların kaydı değildir.
Tarih, milletlerin hafızasıdır. Hafıza ise halkların yönünü tayin eder.

Bulgaristan Türkleri için tarih her zaman iki şey olmuştur:
Direniş ve yeniden doğuş.

Bugün yaşanan dönüşüm, sadece bir siyasi kırılma değil; Bulgaristan Türklerinin üç asırlık serüveninin yeni bir sayfasıdır.

Osmanlı’dan Zorunlu Göçe: Kırılmanın Kökleri

Bulgaristan’daki Türk varlığı tesadüf değil, 600 yıllık bir medeniyet birikimidir.
Bu topraklarda:

şehirler kuruldu,
ekonomi inşa edildi,
kültür köklendi,
kimlik yerleşti.

19. yüzyılın sonundan itibaren Balkan ulusçuluğunun sert rüzgârı Türkleri tarih sahnesinden silmeyi amaçladı.
Ancak hiçbir göç, hiçbir baskı, hiçbir şiddet Türk toplumunun hafızasını silemedi.

1912’den 1989’a kadar yaşanan her baskı döneminde Türkler bir şey öğrendi:
Ayakta kalmayı.

1989 Büyük Göçü ve Sonrası: Yeniden Kuruluş

1989’daki Büyük Göç sadece bir kitlesel hareket değil, bir toplumsal travma ve aynı zamanda bir yeniden doğuştu.
Türkiye’nin açtığı kapı, Bulgaristan Türklerine yalnız olmadıklarını gösterdi.

Berlin Duvarı yıkılırken Bulgaristan’daki Türk toplumu da kendi duvarlarını yıkmaya başlamıştı.

1990’da çok partili sisteme geçişte Bulgaristan Türkleri ilk kez “kendi sesiyle” temsil edilme umudu taşıdı.
Fakat bu temsil zamanla halktan kopmuş, yerini bir bürokratik seçkinler sınıfına bırakmıştı.

35 Yıllık Yanlış Hesap: Tarih Kimseyi Affetmez

1990’ların başında kurulan düzen, Türk toplumunun enerjisini yanlış yönde kullandı.
Tarih bize şunu öğretir:

Halkı olmayan bir liderlik yaşayamaz,

Dış destekle ayakta duran yapılar çöker,

Toplumsal hafızaya güvenmeyen politikalar yok olur.

Bugün yaşanan kırılma bu tarihsel gerçeğin sonucudur.
Bulgaristan Türkleri artık eski düzenin prangalarını taşıyamayacak kadar güçlendi.

Türkiye’nin Tarihsel Rolü: Coğrafya Kaderdir

Balkanlar’daki hiçbir Türk toplumu Türkiye’den bağımsız düşünülemez.
Coğrafya kaderdir; fakat doğru okunduğunda kader güçtür.

Osmanlı’dan bu yana Türkiye, Balkan Türklerinin referans noktası oldu.
Cumhuriyet sonrası dönem de bu bağı koparmadı; aksine güçlendirdi.

Son 20 yılda Türkiye’nin bölgesel güç olarak yükselişi Bulgaristan Türkleri için ilk kez tarihsel bir fırsat yarattı:

Kimlik güvencesi,
Siyasi destek,
Ekonomik imkân,
Kültürel bağ.

Bu nedenle Türkiye ile zıtlaşan, Türkiye’yi yok sayan veya Türkiye’ye mesafe koymaya çalışan hiçbir yapı Türklerin desteğini artık alamaz.

Bu, tarihî bir gerçekliktir.

Yeni Nesil: Zamanın Ruhunu Taşıyan Kuşak

Tarihte her dönüşüm gençlerle başlar.
Bulgaristan Türklerinin bugünkü genç kuşağı:

Avrupa’da eğitim almış,

Türkiye’yle bağları kuvvetli,

Dijital dünyaya entegre,

Kimliğinin farkında,

Sesini yükseltmekten çekinmeyen
bir kuşaktır.

Bu gençler, 1980’lerin korkularıyla değil, 2020’lerin özgüveniyle konuşuyor.

Onlar için siyaset bir “korunma alanı” değil,
bir gelecek inşa etme alanıdır.

Tarihin Döngüsü Yeniden Başlıyor

Bugün Bulgaristan Türkleri üçüncü kez tarih sahnesine güçlü bir dönüş yapıyor:

1. 19. yüzyıl sonu: Dağılan imparatorluğun ardından ayakta kalma mücadelesi.

2. 1989 sonrası: Totaliter rejimden çıkış ve kimlik mücadelesi.

3. 2025 ve sonrası: Yeni bir siyasi bilinç, yeni bir temsil talebi, yeni bir yön.

Bu üçüncü dönemin anlamı büyüktür:
Artık kimse Bulgaristan Türklerini kendi kaderlerini belirlemekten alıkoyamaz.

Dönüşümün Zamanı Tarihen Doğrudur

Bugün yaşanan her tartışma, her kırılma, her çıkış aslında şunu gösteriyor:

Bu dönüşümün zamanı geldi.
Hem toplumsal olarak, hem siyasal olarak, hem de tarihsel olarak.

Bulgaristan Türkleri artık geçmişin gölgesinde yürümeyecek.
Tarih onlara yeni bir sayfa açtı.
Ve bu sayfada yazılacak cümlelerin sahibi artık halkın kendisidir.