Rafet Ulutürk


Sokağın Siyasete Etkisi Üzerine: Bulgaristan’dan Bir Gerçeklik Dersi


Bulgaristan’da sık sık şu tartışma gündeme gelir: Sokak siyaseti değiştirebilir mi? Parlamenter demokrasinin bataklığa saplandığı, kurumların işlevsizleştiği, devletin çürümeyle tehdit edildiği anlarda sokağın enerjisi “normalliği” yeniden kurabilir mi? Peki ya devletin ele geçirildiği dönemlerde onu geri almanın yolu gerçekten sokaktan mı geçer?

Bu tartışmayı boş bir skolastik çekişme olarak görüyorum. “Katı demokratik protokol” taraftarlarının argümanlarını anlıyorum: 
Onlara göre sokak protestoları en iyi ihtimalle gürültüdür; asıl demokratik mekanizma seçimler, güçler ayrılığı ve kurumların sağduyusudur.
Ancak bu argümanlar yalnızca ideal bir dünya için geçerlidir.
Oysa tarih bize böyle bir dünyanın hiç var olmadığını gösteriyor.

Tarih Ne Diyor?

Tarih çok daha net bir cevap veriyor: Evet, sokak siyaseti değiştirir.
İki örnek bile bu gerçeği kanıtlar:

1996–97 kışı: Videnov hükümetinin istifasından sonra BSP’nin yeniden hükümet kurma ısrarına karşı başlayan protestolar, Bulgaristan’ı bankacılık çöküşü ve üç haneli enflasyonun yarattığı uçurumdan çekip çıkardı.

2013 protestoları: Pеevski’nin DANS başkanı olarak atanmasıyla simgeleşen “ele geçirilmiş devlet” yapısı, bir yıl süren protestoların baskısıyla çöktü. Önce Pеevski, ardından Oresharski hükümeti istifa etmek zorunda kaldı.

Bu örneklerin ortak mesajı açık: Sokağın devreye girdiği an, siyasetçilerin çözemediği Gordiyon düğümü kesilir.

Bazı Ülkelerde Neden Çalışmaz?

Elbette tarihin öğrettiği bir başka şey de var:
Her ülkede protesto demokrasiyi güçlendirmez. Bazı yerlerde protestolar “kaos”, “iç çatışma” ve “kanlı zamanlar” üretir. Fakat o ülke Bulgaristan değil; Rusya’dır. Bu farkı bilmek önemli.

Bir Protestoyu Durdurmanın Artık İmkânsız Olduğu Eşik

Toplumsal hareketlerin aşılamayan bir eşiği vardır. Bu eşik geçildiğinde, protesto artık:

bastırılmaz,
yıpratılmaz,
görmezden gelinemez,
ve mutlaka sonuç doğurur.

Bu eşik nerede başlar?
Protesto yüzbinleri bulduğunda,
gerçek bir halk öfkesi taşıdığında,
farklı kuşaklar omuz omuza yürüdüğünde.

İşte 1 Aralık protestosu tam da böyle bir eşiği aştı. Sadece “klasik protestocuları” değil; hayatında ilk kez haklarını savunmak için sokağa çıkan binlerce genci de içine aldı. Böyle protestoların sonuçsuz kalması mümkün değildir.

İktidar Koltuğunun Boşalması

Bugün iktidar koltuklarında oturanların çoğu hâlâ güvende olduklarını sanıyor. Oysa koltuklar boşalmış durumda. Siyasi ağırlıkları eridi, meşruiyetleri delinmiş hâlde.

En akıllıları protestoya yanaşmaya çalışıyor. Örneğin Boyko Borisov, protestonun “harika iş gördüğünü” söyleyip protestocuları tebrik etmeye kalkıyor. Güya bu büyük protesto bütçeye karşıymış; iktidarın istifasını istemiyormuş. Sokağın “Оstavka!” (İstifa!) diye haykırdığını unutmuş gibi davranıyor. Ya da unutur gibi yapıyor.

Aynı eski numara:
Topluma korku psikozu enjekte etmek.
“İstifa gelirse kaos olur, fiyatlar uçar, euro bölgesi riske girer.”

Ama artık yemiyor.

Çünkü bu bütçeyle toplumun cebine el atan zaten kaos değil, Pеevski’nin uzun kolu. 
Ve insanlar bunun çok farkında.

Sokağa Çıkanların Asıl Nedeni

Bu protestonun arkasındaki enerji, yalnızca ekonomik kaygılar değil. 
Asıl büyük neden:

siyasetin barbarlaşması,

gerçeğin yalanla değiştirilmesi,

değerlerin ayaklar altına alınması,

küstahlığın her sınırı aşması.

Halk artık buna tahammül edemiyor.

Pеevski Sendromu

Pеevski ise olup biteni hâlâ anlamıyor. Ya da anlayıp aldırmıyor.
Aynı kibir, aynı buyurganlık, aynı kabalık…

Örneğin şu cümleler—Bulgaristan siyasetinin en çürümüş üslubunun anıtı gibi:

> “Dün yanımda oturup kahve içen, yalvaran, dizimin dibinde sürünen insanlar var…

Nerede şimdi Hristo Ivanov? Nerede bana eğilip imzalatan Mirçev?”

Bu sözler yalnızca bir siyasetçinin değil, korkunun, panikleyen bir otoritenin sözleri.
Çünkü artık ona hesap soracak olan tek bir milletvekili değil, sokaklara sığmayan yüzbinler.

Artık “kalın kapılar” da korumaya yetmeyecek.

Bundan Sonrası

Eğer bu siyasetçilerde biraz akıl kalmış olsaydı, hemen istifa ederlerdi. Çünkü bundan sonra gidecekleri yön bellidir: Aşağı.

Bulgaristan’ın yeniden bir “ele geçirilmiş devlet”e dönmesine izin verilmeyecek.
1 Aralık’ta cesaretini gösteren sivil toplumun önünde tarihsel bir görev var:
36 yıllık demokratik geçişin biriktirdiği tüm pisliği temizlemek.

Bu yoldan dönülmez.
Bu yol sokaktan geçiyor.
Ve bu sokakta herkesin olması gerekiyor.