Adil Hacıömeroğlu


SINIRLARINI BİLMEYEN BİREYLER


Son yıllarda hamuru bencillikle yoğrulan bireyler, toplumsal dokumuzu giderek bozuyor. Bozulma, önce ailede başlıyor. Bencillik virüsü, kapıdan içeri girdiğinde evin düzeni bozuluyor, sonrasında ise toplumun her yanını sarıyor. Evdeki kişilerin konumları çok da önemli olmuyor bencilliğin egemenliğinde. Çekirdek aileyi oluşturan anne, baba ve çocukların sorumluluk sınırları ortadan kalkıyor. Bu da ev düzenini altüst ediyor. Kısaca söylemek gerekirse evde anne, anneliğini; baba, babalığını; evlat da evlatlığını bilmiyor.

Bencillik, toplumsal sınırlarını kendine göre çiziyor. Aslında sınır çizmiyor, tüm sınırları kaldırıyor. Bu kişiler, sınırsız ve kendi çıkarlarına uygun sonsuz bir özgürlük anlayışını, kendi yaşamlarına uyguluyor. Özgülüklerinin başkalarına zarar vermesi, onların haklarını kısıtlaması umurlarında bile olmuyor. Bencillere göre dünyada her şey onlar için. Ne yedikleriyle doymayı ne içtikleriyle kanmayı ne de elindekilerle yetinmeyi biliyorlar. Böyle düşündüklerinden başkalarının haklarına, hukuklarına saygı göstermeleri de olanaksız oluyor. Başkalarının sınırlarını çiğnemek, haklarını hiçe saymak onlar için çok olağan.

Bencillik virüsünün bulaştığı kişi, toplumun çıkarlarını savunur görünse de bunları hiç umursamaz. Çevresinde yaşayanlar, kendine hizmet ederse onlarla barışık yaşar. İlişkileri hep kendi çıkarları üzerine kuruludur.

Televizyon dizilerine, sosyal medyaya bakıldığında bencilliğin vurgulandığını görmekteyiz. Buralarda ne olursa olsun yüksel. Bu, başkalarının sırtına basarak da olsa kötü bir şey değil, düşüncesi aşılanmakta. Her iki yayın alanındaki ortak mantık, benden sonrası tufan… Ben varsam her şey var, düşüncesi kalın çizgilerle öne çıkarılmakta.

Ekranlara kilitlenen kişiler; giderek doğadan, toplumsal uyumdan, insan olmanın erdeminden, aktöreden, birlikte yaşam kültüründen kopuyor. Yaşamın gerçekleri, insan olmanın ülküleri, birlikte yaşamanın yararları onlar için önem göstermiyor. Çünkü o; sanal dünyanın kuralsızlığını, kural olarak benimsemiş.

Toplumların, ülkelerin çözülme ve çökme dönemlerinde her şey yozlaşır. Böyle zamanlarda bireycilik, toplumculuğun ününe geçer. Herkes, kendini kurtarmaya çalışır. Çünkü toplumun çözülmekte olduğunu görür birçok kişi. Görünce de selden kütük kapmaya, yangından mal kaçırmaya çalışır. Bu dönemlerde bu kişilerden “Gemisini kurtaran kaptan” sözü sıkça işitilir. Bencil kişi kendi gemisini kurtarmaya çalışırken toplumun gemisinin batmasına göz yumar. Toplumcu kişi ise ülkeyi tümden düze çıkarmanın uğraşı içindedir büyük bir özveriyle.

Üzülerek söyleyeyim ki toplumuz, hızlı bir çözülme içinde. Bunda uygulanan ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel politikalar belirleyici durumda. Neredeyse bütün televizyonlar iktidarın denetiminde. Ailenin yozlaştırılmasını amaçlayan dizilere göz yuman iktidar, kendi sorumluluğunu yok sayamaz.

Eğitim sistemi, çağdaş ölçülerde değil. Ulusal özelliğini çoktan yitirdi. Bilimsellik özde değil, sözde. Öğrencilerin ezici çoğunluğu çoktan ekran bağımlılığının kucağına terk edildi. Öğrencileri, öğretmenlerden daha çok ekranların yönlendirdiği yadsınamaz bir gerçek. Sanal dünyanın büyülü soyutluğuna kapılan bir öğrenciyi, bilimin gerçekçi ortamına yönlendirmek oldukça zor. Okullarda gücü, gücü yetene… Akran zorbalığının önü alınamıyor. Bu zorbalık giderek evlerin içine girip aile üyelerine yansıyor. Son günlerde basın yayın organlarında bizleri üzüntüye boğan birçok insan kıyımına tanık oluyoruz. Cana kıyanların çoğunun çocuk yaşta olması hem üzücü hem de düşündürücü... Bu çocukların kurbanları ya aile içinden ya da arkadaşlarından… Bunda sanal ortamın aşıladığı sınırsız özgürlük, kural tanımazlık ve bencilliğin belirleyiciliği oldukça yüksek…

Özgürlüğün sınırlarının olduğu küçüklere de büyüklere de iyice kavratılmalı. Başkasının özgürlüğünün başladığı yerde senin özgürlüğünün bittiği gerçeğini benimsemeli, benimsetmeli. Özgürlüğün en değerlisi, sınırları belli olandır. En iyi özgürlükse toplumsal dokuyu güçlendirendir. Başkalarının haklarını gözetip koruyan özgürlük anlayışı, en güzeli. Toplumun özgür olmadığı yerde, birey nasıl özgür olsun ki?

                                               Adil Hacıömeroğlu

                                               11 Aralık 2025