Osmanlı dönemi mahallecilik anlayışı

Osmanlı dönemi mahallecilik anlayışı, günümüz şehir sosyolojisi açısından son derece önemli bir toplumsal örgütlenme biçimidir. Mahalle yalnızca bir yerleşim birimi değil; bir kimlik, bir denetim mekanizması, bir dayanışma alanı ve sosyal ahlakın üretildiği temel mekân olarak işlev görmüştür.
Osmanlı mahalle sisteminin unsurları ise aynen şu şekildedir:
1. Mahallenin Temel Niteliği: Bir Sosyal Topluluk
Osmanlı’da mahalle, modern devlet yapılanmasından önce toplumun kendini düzenlediği en küçük sosyal birimdir.
•Coğrafi sınır değil, sosyal bağ belirleyicidir.
•Mahalle sakinleri birbirini tanır, göç eden bile zamanla mahallenin parçası olurdu.
•“Komşuluk hukuku” mahallenin omurgasıydı.
Bu yönüyle mahalle, birey ile devlet arasında ara bir sosyal kurumdu.
2. Dinî ve Kültürel Yapı
Mahalleler çoğunlukla dinî yapılar etrafında şekillenirdi:
Müslüman mahallelerinde cami merkezli bir yerleşim olurken gayrimüslim mahallelerinde ise kilise veya sinagog merkezdeydi.
Bu merkezî yapı yalnızca ibadet yeri değil; ihtiyaçların konuşulduğu, yardım kampanyalarının düzenlendiği, eğitim verilen ve toplumun kendini organize ettiği bir alandı.
3. Mahalle İmamı, Kethüdası ve Esnaf Ahi Teşkilatları
Mahallede resmî idareci yoktu; mahalle kendi kendini yönetirdi.
Üstlenen başlıca roller şunlardı:
İmam (Müslüman mahallelerde), dinî liderliğin yanı sıra toplumsal düzenin ve ahlakın korunmasında sorumluydu. Yeni gelenleri tanır, mahalle defterine kayıt ederdi. Evlenme-ölüm bilgilendirmeleri, kefil olma gibi görevleri vardı.
Kethüda / Muhtar benzeri yerel temsilci ise devlet ile halk arasında köprü görevi görür, ayrıca vergi, güvenlik, asayiş konularında da devlete karşı mahalleyi temsil ederdi.
Ahi / Lonca yapıları ise esnafın düzenini korur, fiyat istikrarı ve kalite denetimi sağlar, mahalle dayanışmasına katkıda bulunurdu.
4. Sosyal Kontrol ve Ahlaki Düzen
Mahalle, yazılı olmayan kurallar üzerinden güçlü bir sosyal kontrol alanı oluşturuyordu.
Bu çerçevede ev ve dükkân açma için komşuların rızası aranır, yeni taşınan biri için “mahallenin kefaleti” önem taşır, suç ve asayiş meseleleri çoğu zaman mahallenin kendi içinde çözülebilirdi.
Bu durum, Osmanlı’nın merkezî bürokrasisinin yükünü hafifletmiş ve yerel düzeni pekiştirmiştir.
5. Dayanışma Kültürü
Osmanlı mahallesi, sosyal dayanışmayı kurumsallaştırmış bir yaşam alanı olup Osmanlı usulü mahallecilikte sadaka taşı, askıda ekmek, mahalle sandığı gibi uygulamalarla fakirler korunurdu. Ölüm, düğün, hastalık gibi durumlarda topluluk birlikte hareket ederdi. Yabancıyı gözeten, ihtiyaç sahibini koruyan güçlü bir komşuluk kültürü vardı.
6. Fiziksel Yapı ve Mimari Özellikler
Mahalle mimarisi, sosyal ilişkilerin yoğunluğunu artıracak şekilde tasarlanmıştı. Dar sokaklar, birbirine yakın evler, yüksek duvarlar gizliliği ve güveni korurdu. Avlu düzeni aile mahremiyetini güçlendirirdi. Çeşme, fırın, hamam, sebil gibi ortak kullanım alanları toplumsal hayatın kalbini oluştururdu.
7. Çok Kültürlü Yapı
Osmanlı şehirlerinde mahalleler etnik ve dinî açıdan homojen, şehir ise heterojen bir yapıya sahipti. Zira Müslüman, Rum, Ermeni, Yahudi mahalleleri ayrı olsa da pazar yerleri, çarşılar ve şenlikler ortak alanlardı. Komşuluk ilişkileri, karşılıklı ziyaretler ve ticaret günlük yaşamda iç içeydi.
8. Devlet-Mahalle İlişkisi
Mahalleyi bir “resmî birim” olarak değil, toplumsal düzenin doğal parçası olarak gören devlet; vergi, nüfus tespiti, askerlik gibi konularda mahalle örgütünden yararlanırdı. Asayiş olaylarında ilk sorumluluk mahalleye verilirdi. Bu, merkezi yönetimin güçlü olmasına rağmen yerelin kendini yönetebilmesini sağlamıştır.
İlber Ortaylı "Osmanlı'yı Yeniden Keşfetmek" eserinin bir bölümünde mahallenin öneminden bahsediyor. Osmanlı dönemi mahâllecilik anlayışında bir mahalleden başka bir mahalleye göç eden kimseler, göçtüğü mahalleden kendisine kefâlet bulamazsa, oraya taşınamazmış. Kefâlete rağmen taşınıp daha sonra uygunsuz hareketlerde bulunup, ahâlinin asayişini bozarsa, mahalleli toplanıp kadı efendiye gidip arzuhâl verince, derhâl o kişi derdest edilip, mahalleden atılır.
Mahallenin sosyal açıdan birçok faydası olduğu kadar ekonomik açıdan da faydası olur. Olağanüstü durumlarda mahallesen "avarız vergisi" alınırdı.
Mahalleli alt ve üst yapı hizmetlerini kendi aralarında hâlleder ve mahalleyi dış tehtide karşı birlikte muhafaza eder.
Apartman hayatına geçiş, bütün bu üstün meziyetleri ve birlikteliğimizi kaybetmemize neden oldu.
Turgut Cansever şehircilik anlayışını izah ederken "Osmanlı'nın mahalle birim ve teşkilatlarına benzer hiçbir durum başka devletlerde yoktu" mealinde ifade eder. Osmanlı'da son dağılan kurum mahalle olmuştur. Son mahalle örnekleri de Arnavutluk'ta kalmıştır. Enver Hoca zamanından sonra, orası da Türkiye gibi olmuştur.
Sonuç olarak Osmanlı mahallesi demek aslında bir kültür dünyası demektir.
Osmanlı dönemi mahallecilik anlayışı, bugünkü kent kimliği tartışmalarında örnek alınabilecek nitelikte bir sosyal örgütlenme modelidir. Mahalle hem kimlik, hem dayanışma alanı, hem ahlaki düzen, hem de yerel yönetişim mekanizması olarak işlev görmüştür.




