Adil Hacıömeroğlu


Oğluma Mektup 7


Canım, Yüreğim, Dirimim,

Kasım ayındayız artık. Güz mevsimi, yavaş yavaş kışa dönmekte. Özellikle geceleri, serinledi iyice. Gündüzleri parlak, aydınlık, sıcak bir güneş olsa da akşama doğru serin havayı duyumsuyoruz her yanımızda. Gün içindeki ısı değişikliği insan bedenini de çok etkilemekte. Bu değişim, türlü sağlık sorunlarına neden olmakta. Bu nedenle havaya aldanıp sayrılığa yakalanma. Sayrılıklar, bu mevsimde salgına dönüşür genellikle.

“Havaya aldanmak”tan söz ettim mektubumun girişinde. Havaya aldanmak, yalnızca değişen iklim koşullarına bağlı değil kuşkusuz. Bir de değişen toplumsal, tinsel, içinde yaşadığımız koşulların sürekli olarak değiştirdiği hava vardır. Bu hava, birçok kişiyi, aldatıp peşinden sürükler. İşte, kişiyi yolundan saptırıp yanlışa götüren bu havaya aldanmadır. İnsan, kimi zaman çok güvendiği kişilerin yanlış yönlendirmesi, göz boyayıcı sözleri ve yalanı egemen kılmasıyla aldanır.  İyi niyetli, yaşama olumlu bakan, gerçekçi olmayı ilke edinen insanları bile kandırmayı başarır bu aldatıcılar.

Kişi, havaya aldanmamak için söylenen, yapılan her şeyi akıl süzgecinden geçirmesi gerekir. Akıl süzgecinden geçmeyen davranışlar ve düşünceler insanın içini kemiren kurt gibidir. Tene ve tine giren kurt, kişiyi içten içe kemirip yok eder. Yalancı, iftiracı, kandırıcı, ikiyüzlü kişiler çevresindekileri aldatmada kendince başarılıdırlar. Bu başarı, geçicidir aldatıcı bulutlar gibi. Gökyüzüne bakıldığında yağmur getirmeyen aldatıcı bulutlar görülür. Çoğu kişi, bu bulutları gördüğünde havanın bozacağını sanır. Oysa bu bulutların ömrü, güneş çıkıncaya kadardır. Güneşin aydınlığı, bu yalancı bulutları yok eder ve böylece gökyüzü ışıl ışıl olur.

Önemli olan insanın geçici, aldatıcı durumlara kanmaması. Sabır göstermeli kişi, gerçeğin ortaya çıkması için. Üstelik gerçeğin ortaya çıkması için savaşmak da gerekir. Dünyanın önemli bir kuralıdır, gerçek geç de olsa ortaya çıkar. Gerçeğin ışığı, her zaman güçlüdür. Onun karşısında hiçbir yalan bulutu sonsuza dek gökyüzünü kaplayamaz.

Dirimcanım, sanma ki yalnızca insanlar havaya aldanır. Toplumların da havaya aldandıkları tarih boyunca görülmüştür. Birden toplumu değiştiren bir hava çıkar ortaya, her yanı kaplar. Toplum; yazı, kışı, baharı, güzü unutur. Bundan böyle, havanın aldatıcı etkisiyle mevsimlerin egemenliği ustan çıkıp unutulur her şey. Mevsimlerin kendilerine özgü güzellikleri belleklerden siliniverir anlaşılmaz bir biçimde. Değişen hava, koca toplumu güzün sararıp solan ve kurumaya yüz tutmuş yaparak gibi dalından koparır. Dalından kopan solgun yaprak, esen yelin gücüne kaptırır kendini. Havada sallanıp savrularak sağa sola yalpalayarak yere düşer. Yere düştüğünde de farklı canlıların ayağının altında kalır. Çoğu kişi, bu yaprağın rengârenk güzelliğini görmezden gelir, yalnızca onun ayağının altında çıkardığı hışırtıya kulak verir. İşte, havaya aldananların sonu ayakaltında hışırdayan yaprak gibi olur. Bu nedenle hışırdayan yaprak olma, kendi toprağında köklenip boy atan ağaç ol!

Havaya aldanan toplumların büyük yıkımlar yaşadığına tanık olunmuştur tarih boyunca. Bu aldatıcı havayı yaratanlar, genellikle ortalama zekânın altındaki lider görünümlü yalancılardır. Yalanın süsüyle toplumu kandırırlar. Ayrıca bu yalancılar, topluma bol keseden vaatlerde bulunurlar. Bunlar, kişisel çıkarı, toplumsal çıkarın önüne koyan vaatlerdir. Yarını düşünmek gibi insana özgü bir nitelikten yoksundurlar. Geleceği düşünmeyen bu kişilerin en büyük özelliği, durmadan yakınmaları. Böylece toplumsal dayanışmayı, yardımlaşmayı da ortadan kaldırırlar.

Toplum; gerçeği, geçmişini, kültürünü, onu var eden değerleri bir anda unutuverir. Köklerinden kopar anlaşılmaz bir biçimde. Geçmişini, atalarını, ülkesinin kurtuluşu için emek verip özveri gösterenleri belleğinden çıkarıverir. Köksüz ağacın kuruması gibi bu toplumlar da parçalanıp yok oluşa doğru giderler.

Dirimcanım, Yüreğim, senden isteğim odur ki havaya aldanma! Suyun akışına kapılma! Hangi koşulda olursan ol, olayları kendi istencinle yönlendir. Her söylenene, her yapılana inanma! Sana söylenen sözleri, aldatıcı davranışları aklın süzgecinden geçir. Aklın kabul etmeyeceği bir şeyi, yüreğin de kabullenmesin. Akıl ve yürek bir olduğunda insan, insan olur. Aklını kullanmayıp sürü gibi davranan toplumların ve kişilerin sonu yıkımdır. Bu toplum ve kişiler, giderek kimliklerini, kişiliklerini, istençlerini yitirirler.

Bebekliğinden beri akıl süzgecini ustalıkla kullanan sen, değişen havaya aldanmazsın. Senin akıl süzgecin gerçekle yalanı iyi süzer. Yalan ne denli kabul görse de sonunda gerçeğin yengisi büyük olur.

Gerçekle, akılla, yürekle dolu; yalanın, iftiranın, aldatmanın olmadığı mutlu, erinçli, sağlıklı ve başarılı bir yaşam senin olsun oğulcuğum.

Seni, yüreğinde sönmez bir güneş olarak yaşatan baban…