Utkan Uğur


Minberin İslam geleneği ve siyasetinde yeri:


Minberin İslam geleneği ve siyasetinde yeri:

Minberin Anlamı ve Ortaya Çıkışı

 

Minber, kelime olarak “yüksekçe yer”, “basamaklı kürsü” anlamına gelir. Cami mimarisinde hutbe okunmak üzere imamın veya hatibin çıktığı merdivenli yapıdır. İslâm tarihinde minber, ilk defa Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından Medine Mescidi’nde kullanılmıştır. Başlangıçta hurma kütüğü üzerine dayanarak hutbe okuyan Hz. Peygamber, cemaatin kendisini daha rahat görüp işitebilmesi için üç basamaklı bir minber yaptırmıştır. Böylece minber, hem dini tebliğin hem de ümmetin idaresine dair mesajların verildiği sembolik bir makam haline gelmiştir.

 

Minberin Dini İşlevi

 

Minber, cami içinde sadece bir mobilya değil; İslâm toplumu içinde sözün ve rehberliğin merkezidir. Hutbe, cuma ve bayram namazlarının ayrılmaz bir parçası olarak minberden verilir. Bu nedenle minber, iman, ahlâk, toplumsal dayanışma ve adalet gibi konuların işlendiği bir kürsüdür. Hz. Peygamber döneminden itibaren minber, ümmetin eğitiminde, birlik ve bilincinin canlı tutulmasında önemli bir araç olmuştur.

 

Minberin Siyasî Anlamı

 

İslâm tarihinde minber, dini otoritenin siyasal otoriteyle birleştiği sembolik bir mekân haline gelmiştir. Hz. Peygamber’in vefatından sonra hutbelerde halifenin veya emir’in adı zikredilmesi, onun meşruiyetinin ilanı anlamına gelirdi. Bu uygulama, minberi bir tür siyasî egemenlik göstergesine dönüştürmüştür.

 

•Bir bölgede hutbe bir hükümdar veya halife adına okunuyorsa, o bölgede otorite onun adına tesis edilmiş sayılırdı.

 

•Bu yüzden yeni bir yönetim kurulduğunda, ilk yapılan işlerden biri minberden hutbe okutmak olurdu. Bu, hem dini hem siyasi hâkimiyetin sembolüydü.

 

Minberin Sembolik Gücü

 

Minber, “adaletle hükmetme” ve “halkla Allah arasında aracı olmadan hakikati dile getirme” anlamlarıyla da önem taşır. Hatip veya imam, minbere çıktığında kişisel değil, ümmetin sesi olur. Minber, bu yönüyle hakikati söylemenin, yöneticileri uyarmanın ve toplumu bilinçlendirmenin makamıdır. Hz. Ömer gibi halifeler, hutbede kendilerini eleştiren halkla açıkça konuşmuşlardır; bu, İslâm siyaset düşüncesinde minberin “kamusal denetim” işlevine sahip olduğuna işaret eder.

 

Osmanlı ve Sonrası

 

Osmanlı’da minber, hem dinî hem siyasî sembol olarak önemini sürdürmüştür. Cuma hutbelerinde padişah adına dua edilmesi, onun halifelik sıfatının tanınması anlamına gelirdi. Minberin sanatında görülen süslemeler, işçiliğin zarafeti, bu yapının sadece dini değil devlet otoritesini de temsil ettiğini gösterir. Cumhuriyet döneminde minber, siyasal gücün doğrudan bir sembolü olmaktan uzaklaşmış, ancak toplumsal ve ahlaki bilinç oluşturma yönüyle önemini korumuştur.

 

Minber Edebiyatından Esintiler

 

Minber edebiyatı (edeb el-minber) özel olarak bir camide meşhur hatipler tarafından verilen hutbe seçkilerini ifade eder. İslâm kültüründe hutbeler, nasihatler, öğütler ve ahlâkî öğretiler etrafında gelişen edebî bir gelenek olan minber edebiyatı, adını camilerde hutbe verilen yer olan minberden alır. Bu edebiyat türü, genellikle dini öğretiyi halka aktarma, ahlakî bilinç kazandırma ve toplumsal düzeni koruma amacı taşır.

 

Biz edebiyatı ikiye ayırıyoruz: Ayinsel vaaz ve popüler vaaz. Hutbe hususunda ikisi arasındaki temel fark, biçimden ziyade işlev cihetiyledir. Cuma namazı esnasında bir hutbenin biçim ve üslubu o hutbenin mukaddes bir kişinin doğum günü ya da tarihi bir olayın anılmasıyla alakalıdır. Cuma namazının ritüel bağlamı onun fıkıhtaki mecburi statüsü sebebiyle ayrı kılar.

 

Minber edebiyatının tarihsel arka planını incelediğimizde minber edebiyatının temelleri, Hz. Peygamber’in Medine döneminde minberden yaptığı hutbelere dayanır. Bu hutbeler, yalnızca dinî nasihatler değil; aynı zamanda toplumsal, siyasî ve ahlâkî rehberlik niteliğindeydi.

 

Minber edebiyatı Kur'an, hadis ve geleneksel metinler arasında bir köprü vazifesi görür. Cuma hutbesi hep bir camide irad edilir. Meşru siyasi otoritenin adının anılışının mecburi oluşu nedeniyle hutbe tarih boyunca geleneksel bir siyasi sadakat ifadesi olmuştur. Bununla birlikte İslam tarihi boyunca hatiplik yenilikçi duyguların yayılmasında başlıca bir araç olagelmiştir. Her iki durumda da Cuma hutbesi hem bir sembol olarak hem de hitabet biçimi olarak önemli bir güce sahip olmuştur.

 

Dört Halife Dönemi’nde hutbeler, hem devlet yönetimi hem toplumsal düzen hakkında doğrudan yönlendirmeler içerirken Emevîler ve Abbâsîler dönemlerinde ise minber hutbeleri daha resmî bir dil kazanarak “resmî ideoloji”nin de taşıyıcısı haline geldi. 

 

Zamanla bu hutbelerin ve minber konuşmalarının içerikleri yazıya geçirilmiş, hutbe mecmuaları, vaaz-nâme, nasihat-nâme gibi türlerle minber edebiyatı şekillenmiştir.

 

En geniş anlamıyla halka olan bir biçimde hitab etmeyi ifade eden hutbe, nevi şahsına münhasır İslam geleneği elde kutsal ve seküler işlerde kesin bir ayırıma gitmemiştir; Arapça'da dini hutbeyle genel söylevler arasında bir ayrım içermemektir. Yine de, Cuma günü cemaatle kılınan namazla özdeşleşen hutbenin onu farklı kılan birkaç biçimsel özelliği bulunmaktadır.

 

Güneş tepedeyken ezan okunduktan sonra hatip minberin basamakları üzerinden doğrulur ve yüzünü cemaate çevirir. Hutbe okunurken cemaat, hatibi dinler, konuşmaz ve başka işlerle uğraşmaz. Ancak Hz. Muhammed'in ismi anıldığında cemaat tarafından sessizce salavat getirilir. 

 

Minber edebiyatı, hem nesir hem şiir biçiminde örnekler verir.

 

•Nesir örnekleri: hutbeler, vaazlar, nasihat-nâmeler, ahlâk kitapları.

 

•Şiir örnekleri: vaaz üslubuyla yazılmış didaktik manzumeler, özellikle dinî-tasavvufî şiirler.

 

İçerik bakımından minber edebiyatı:

 

•Allah’a kulluk,

 

•Peygamber sevgisi,

 

•Ahlâk, adalet, sabır, doğruluk, tevazu,

 

•Toplumsal birlik,

 

•Yöneticilerin halka adaletle davranması,

 

•Dünya-ahiret dengesi

 

gibi temalar etrafında şekillenir.

 

Minber Edebiyatındaki Dil ve Üslup

 

Minber edebiyatının dili, genellikle etkileyici, yüksek ve veciz bir söyleyişe sahiptir. Arap hutbe geleneğinden gelen bu üslup, belâgat ve fesahat sanatlarını taşır. Cümleler kısa, ritmik ve dinleyicinin dikkatini çekici niteliktedir. Zaman zaman ayet ve hadislerle süslenir, yer yer şiir veya atasözleriyle zenginleştirilir.

 

Türk Edebiyatında Minber Edebiyatı

 

Türk-İslâm dünyasında minber edebiyatı, tasavvufî ve ahlâkî edebiyatla iç içe gelişmiştir.

 

•Yusuf Has Hâcib’in Kutadgu Bilig’i, bir anlamda “yöneticiye minberden yapılan nasihat” geleneğinin yazılı biçimidir.

 

•Ahlâk-nâmeler, siyaset-nâmeler ve nasihat-nâmeler, minber üslubunun edebî biçimlere dönüşmesidir.

 

•Vaaznâme veya Hutbeler Mecmuası gibi eserler, doğrudan cami kürsüsünden halka seslenme amacıyla yazılmıştır.

 

•Mevlânâ, Nâsıruddîn Tûsî, Kınalızâde Ali Efendi gibi yazarların eserlerinde minber dilinin etkisi görülür.

 

Osmanlı’da ise minber, yalnızca dinî değil, devlet otoritesini ve ahlâkî düzeni koruma aracını temsil ettiğinden, minber edebiyatı toplumsal ahenk ve itaat vurgusunu da taşır.

 

Modern Dönemde Minber Edebiyatı

 

Cumhuriyet’le birlikte minber edebiyatı, klasik hutbe anlayışından ayrılarak modern vaaz diline ve kamuoyu bilinci oluşturma aracına dönüşmüştür. Günümüz hutbeleri, toplumsal sorunlara değinen, dinin rehberliğini çağdaş meselelerle birleştiren bir çizgi taşır. Ancak üslup bakımından hâlâ klasik minber edebiyatının veciz, öğüt verici ve duygusal yoğunluklu niteliğini korur.

 

Sonuç olarak minberin tarihsel seyir defterine baktığımızda İslâm geleneğinde sözün, bilginin, tebliğin ve adaletin sembolü olagelmiş bir minber hakikatini ortaya koymak mümkündür. Siyasî bağlamda ise otoritenin tanınması ve meşruiyetin ilanı açısından önemli bir araç olmuştur. Günümüzde de minber, cami mimarisinde sadece bir yapı unsuru değil, aynı zamanda İslâm toplumunun ahlaki ve fikrî diriliğinin merkezi olarak anlamını sürdürmektedir. Minberin edebî yönünü inceleyecek olursak ise önümüze minber edebiyatına dair önemli hususlar çıkmaktadır. 

 

İslâm kültürünün en eski ve en etkili sözlü-yazılı anlatım geleneklerinden biri olan minber edebiyatı;

 

•Dinde rehberlik,

 

•Toplumda bilinç,

 

•Siyasette adalet,

 

•Ahlâkta ölçülülük

 

gibi ilkeleri edebî bir biçimde aktarmayı hedefler.

 

Bu yönüyle minber, sadece camideki bir yapı değil; sözün, hikmetin ve edebiyatın kürsüsü olmuştur.