Hiç düşündün mü zeki insan…
Gerçekten kendi hayatımızı mı yaşıyoruz, yoksa bize biçilen rolleri mi oynuyoruz?
Biz “özgür bireyler” miyiz, yoksa “yönetilebilir kaynaklar” mı?
Bir telefon ekranına hapsolmuş milyarlarca insanın sessizliği, tarihin en büyük esareti değil mi?
Dijital zincirler görünmez olduğu için mi fark edilmiyor, yoksa fark edenler susturuluyor mu?
Küresel şirketler neden artık devletlerden güçlü?
Teknoloji devleri kimden izin alıyor, kimse onlara “dur” diyemiyorsa asıl hükümet kim?
Para mı yönetiyor insanı, yoksa insan mı hâlâ parayı yönettiğine inanıyor?
Bir avuç lobi, neden milyonların oyundan daha etkili?
Bir fon, bir seçim sonucunu nasıl şekillendiriyor?
Bir yasa tasarısının arkasında hangi markaların logosu gizli?
Ekonomik krizler neden hep aynı ülkelerde başlar, ama tüm dünyayı etkiler?
“Piyasa güveni” denen şey, aslında bir manipülasyon ritüeli değil mi?
Altın çağ biterken, kimler elindeki veriyi yeni altın yaptı?
Gizli cemiyetler neden hâlâ var?
Küresel kararlar neden seçilmişlerce değil, “seçilmişlerin seçtiklerince” alınır?
Bir locada kararlaştırılan şey, neden bir kıtada savaş olarak patlar?
Semboller sadece süs mü, yoksa yüzyıllık kodların sessiz dili mi?
Dini tarikatlar neden “maneviyat” anlatırken servet toplar?
Bir şeyhin parmak izinde hangi istihbaratın gölgesi vardır?
İnanç, ne zaman kontrol aracı hâline geldi?
Ve bir dua, kaç farklı ajandanın stratejisine malzeme edildi?
İstihbarat servisleri gerçekten “ulusal çıkarlar” için mi çalışır,
yoksa ulusları “küresel çıkar”a uygun hale getirmek için mi?
Bir casus sadece bilgi mi taşır, yoksa ideoloji de taşır mı?
Ulusal güvenlik kimin güvenliğidir; milletin mi, sistemin mi?
Psikolojik harp artık cephede değil, cep telefonunda değil mi?
Bir haber başlığı kaç milyon insanın ruh hâlini yönlendirir?
Bir etiket, bir toplumun bilincini nasıl teslim alır?
Ve biz, her bildirimde biraz daha mı köleleşiyoruz?
Medya kimin elinde zeki insan?
Gazeteciler gerçeği mi arıyor, yoksa verilen brifingleri mi yayıyor?
Bir manşet, bir ülkenin moralini nasıl çökertebilir?
Bilgi çağında bilgi neden silah, cehalet neden sığınak oldu?
Küresel sağlık şirketleri hangi virüsleri tedavi ediyor, hangilerini tasarlıyor?
Bir ilaç, hastalığı mı iyileştirir yoksa müşteriyi mi üretir?
İnsan bedeni artık biyolojik mi, yoksa ekonomik bir yatırım mı?
Bilim, hakikati mi araştırıyor, yoksa kimin fonu ağır basıyorsa onun gerçeğini mi?
Kültür endüstrisi neden “özgürlük” adı altında kimliksizliği yayıyor?
Hollywood filmleri bilinçaltımıza hangi mesajları işliyor?
Pop kültür, neden düşünmeyi değil, hissetmeyi pompalıyor?
Sanat hâlâ insan ürünü mü, yoksa sistemin süsü mü?
Teknoloji bizi birbirine mi bağlıyor, yoksa her birimizi ayrı ayrı mı hapsediyor?
Yapay zekâ öğrenirken biz neden unutmaktan mutlu oluyoruz?
Veriler kimdeyse geleceğin sahibi oysa, biz hâlâ neyin efendisiyiz?
Makine öğreniyorsa, insan neden artık sadece tüketiyor?
Lobiler kanun yazar, gizli cemiyetler sınır çizer, tarikatlar kitleleri yönlendirir, istihbaratlar zihinleri programlar…
Peki insanlık ne yapar?
Diziler izler.
Trendlere kapılır.
Ve “özgürüm” sanır.
Ama asıl soru şu zeki insan:
Biz gerçekten uyuyor muyuz,
yoksa uyandırılmamak için mi uyutuluyoruz?
Aklında olsun!
“Gerçek artık gizlenmiyor sevgili zeki insan, sadece gürültünün içine gömülüyor.”
Gürkan KARAÇAM




