Bütün köylü Nuri amcaların avlusunda toplanmıştık. Herkes çok heyecanlıydı; özellikle ben!. Kocaman bir masanın üstüne itina ile yerleştirilen televizyon, sanki başmisafir olduğunu anlamış gibi bütün heybetiyle karşımızda duruyordu. Hepimiz masaya dokunmaya korkuyorduk. En ön sırayı biz çocuklara vermişlerdi. Köyün bütün çocukları eksiksiz oradaydık ve yer kapmak için birbirimizi usulca itip kendimize rahat yer açma derdindeydik. İçim içime sığmıyordu. Yavaş yavaş büyükler de yerlerine oturmaya başladı. Avluyu bir uğultu kaplamıştı.
Nuri amca traktörü çalıştırdı, birkaç kabloyu televizyona, diğer ucunu da traktörün aküsüne bağladı. Nasıl yaptı bilmiyorum ama televizyon çalışmaya başladı. O dönem henüz köyümüze elektrik gelmemişti. Bütün evlerin elektrik tesisatı ve sokak lamba direkleri dikilmişti ama henüz köyümüze elektrik verilmemişti. Oysa yakın köylerin hepsinde elektrik vardı.
İnsanın kulağını tırmalayan o uğultu aniden kesilivermişti. Bütün köy halkının gözü televizyona çevrilmişti. Birkaç denemeden sonra net bir görüntüyle başlayan filmi pür dikkat izlemeye başladık.
İzleyen herkes sanki filmin gidişatına yön vermeye çalışıyordu. Bela okuyanından, Allaha şükür diyenlerin sesi yükseliyordu. O akşam hangi filmi izledim hatırlamıyorum ama unutmadığım tek şey bütün köylü çoluk çocuk hıçkıra hıçkıra ağlayarak evlerimize dönmüştük.
İlk televizyon maceramızdan kısa bir süre sonra köyümüze elektrik geldi. Yavaş yavaş bütün evlerin baş köşesinde televizyonlar yerini aldı. Biz yine komşu gezmeleri yapıyorduk ama artık kimse eskisi gibi sohbet etmez olmuştu. O dönemde televizyonun açılış saati vardı ve bir de biz çocuklar için ‘’Şeker kız Kendi’’ miz: Sokakta oynadığımız oyunları bile Şeker kıza göre ayarlardık.
Annem televizyonla tanışmadan önce kendi annesinden duyduklarını bize anlatırdı. ‘’Bir kutunun içinde insanlar konuşacak, dans edecek işte o zaman kıyamet alameti baş gösterecek’’ dediğini: O günden bu güne hala kıyamet kopmadı ama sanırım insanlardan çok şey kopardı. Belki pek çok şey kazandık ama bana göre kazancımızdan çok şeyi de kaybettik. Artık evlerde yan komşu yerine bu akşam ki dizide ki kızın akıbeti bizi daha çok ilgilendiriyor. Sorgusuz izlediğimiz programlar sayesinde her sunulanı kabul etmek işimize geldi. Artık kapı komşumuzun kim olduğu bizi hiç ilgilendirmiyor. Artık evimizin içinde bile birbirimizden haberimiz yok. Tutsaklığımız televizyonla başladı ve artık avucumuzun içine sığdı.
İnsanlar yalnızlaştı. Kimse kimsenin varlığının farkında değil. Ruhsal ilaç kullanımın çok hızla artıyor. Toplumun büyük bir kısmı bunalımda. Konuşacak birini arıyor. Çok kalabalık da yaşıyoruz ama herkes yalnızlık duygusu çekiyor. Hepimiz yorgun ve yalnızız.
Sekiz milyarlık dünyada birilerine rast gelmeniz dileğimle!
Serpil TEKİN




