Bu bir söz değil, asırlardır gök kubbede yankılanan bir yemindir:
"Viyana’da buluşacağız, Çin Seddi’nde buluşacağız!"
Bu iki coğrafi hat, sadece bir harita üzerinde değil; milletlerin kolektif bilinçaltında, korkuyla karışık bir umutla çizilmiş sınırlardır. Bize "imkânsız" diyenler, bu hayalin sadece coğrafyayı değil, zamanı da aştığını göremiyorlar.
I. Esaretin Duvarı ve Türk’ün Feryadı
Doğu’da, Çin Seddi denen o acı duvar... O duvar, sadece atalarımızın akınlarını durdurmak için değil, bir milleti ikiye bölmek, bir kimliği hapsetmek için örülmüştür.
Bugün dahi o seddin gölgesinde, Doğu Türkistan’da kanayan bir yara var. Oradaki her gözyaşı, her zincir sesi, Viyana’dan Çin Seddi’ne uzanan birlik yeminimizin ne kadar hayati olduğunu haykırıyor.
Bizim için o ebedî duvarda buluşma vaadi, esaret altındaki kardeşlerimize verilen bir kurtuluş sözüdür. Bu, sadece fiziki bir kurtuluş değil; o toprakların tarihini, dilini ve onurunu yeniden göğe çıkarma misyonudur.
II. Avrupa'nın Rüyaları ve Korkuları
Batı’ya gelince, Viyana...
Hâlâ Avrupa'nın bazı köylerinde, çocukların yaramazlık yaptığında "Sus, Türkler geliyor!" diye uyutulduğu söylenir. Bu bir masal değil; bu, asırlar önce Türk’ün Batı kapılarına dayandığında bıraktığı derin psikolojik izin yansımasıdır.
Avrupa, Türk'ü hem bir tehdit hem de kaçınılmaz bir kader olarak zihinlere kazımıştır.
Türk beklenendir. Düşman, Türk'ün gücünü ve disiplinini hatırladığı için korkuyla bekler. Dost, Türk'ün getireceği adaleti ve düzeni (Nizam-ı Âlem’i) özlediği için umutla bekler. Bu nedenle, Viyana’da buluşmak, sadece bir zafer değil;
Avrupa’nın kadim zihnindeki Türk imajını yeniden hakkaniyetin ve törenin simgesi olarak inşa etmektir.
III. Gök Bayrak ve Yüreklerin Yemini
Bozkurt'un ayağa kalkması, sadece fiziki bir orduyla olmaz. Bu, öncelikle ruhumuzda ve vicdanımızda ayağa kalkmaktır.
Dilinde, kültüründe, sanatında ve siyasetinde birleşen; Viyana'daki kardeşinin acısıyla Çin Seddi’ndeki yoldaşının feryadını aynı yürekte hisseden bir milletin dirilişi demektir.
Biz biliyoruz ki, Gök Bayrak, tüm Türk illerinin üstünde dalgalandığında, bu sadece toprakların birleştiği anlamına gelmeyecek; dünyanın iki zıt ucundaki gönüllerin de birleştiği anlamına gelecektir.
İşte o gün, o ebedî duvarda, Avrupa’nın korkuyla beklediği, Doğu’nun umutla beklediği o millet gelecektir. Ve yeminimiz gerçekleşecektir:
Viyana’daki yiğitler, Çin Seddi’ndeki bağımsızlık meşalesini tutanlarla buluşacaktır.
Bu bir hayal değil, bu, tarihin bize yüklediği kutsal bir borçtur.




