HAARP yoktur diyenlere: Hava durumu, Depremler ve Zihin Kontrolü - HAARP ve sırları…
www.dzen.ru/a internet sitesinden bulduğum Rusça kaynakta HAARP teknolojisi şöyle tanımlanıyor:
HAARP sisteminin resmi misyonu iyonosferi incelemek ve bu radyo dalgalarının etkisi altındaki tepkisini ölçme araştırmasıdır. HAARP üzere bilim insanları iyonosferi inceleyerek uzay hava olayları, radyo yayılımı ve iletişim sistemleri hakkındaki anlayışımızı ilerletmeyi hedeflemişler.
Ve soru: çoğunluk insanlar neden nesnenin içinde önemli bir şeyin saklı olduğunu düşünürler? HAARP ile ilgili iddiaların doğruluk payı var mı?
Makalede HAARP hakkında dikkate değer düşünce ile fikir ortaya atılıyor: Sema atmosferinin incelenmesi diye açıklanma amacına rağmen HAARP, hava durumu manipülasyonundan doğal afetlere ve zihin kontrolüne kadar uzanan komplo teorilerinin odak noktası haline geldi. İktidardakiler bu tür teorileri genelde reddederken, HAARP sisteminin Avrupa Parlamentosu'nun da öncülük ettiği uluslararası bir soruşturmanın konusu olması dikkat çekiyor.
HAARP nerde ve nasıl bir teknolojik kurulumdur?
HAARP-Alaska'nın ücra bir köşesinde, çok sayıda gizem ve tartışmaya konu olan bir araştırma tesisi olarak yerleşmektedir. Yüksek Saldırı Hava Araştırma Programı (HAARP) 1993’ten başlayarak ortaya çıkan bu sistem birçok soruyu gündeme getirmektedir.
Makalede soru nitelikli –“ Bilimsel proje mi, yoksa süper- silah mı?” –sorulu yarım başlıkla anlatılanlar:
Söz konusu İyonosfer Araştırma Tesisi, Alaska’nın Gakona bölgesinin engebeli arazisinde bulunmaktadır. Sıkı muhafaza ile saklanmayan bu kurulum geniş bir alana yayılmakla İyonosfere- Yer’in üst atmosferine yüksek güçlü frekansı olan radyo dalgaları gönderen birçok anten takımından ibarettir.
Son zamanlarda art-arda ortaya çıkan depremlerden sonra bu teknoloji sık-sık gündeme gelmekte ve birçok kafa karıştıran soruları ortaya koymaktadır. Ülkemizde HAARP teknolojisinin mevcut olmadığı ve uydurma bir algı olduğunu savunan bir çok ilgili kamu yetkilileri bile ısrarla bu sistemin varlığına inanmazken, daha 1997 yılında bu Teknolojinin “tehdit ve tehlike oluşturan yeni silah” türü olduğuna dikkat çekmeğe çalışan ve Nick Begıch adlı dünyaca ünlü HAARP uzmanı bu sistem hakkında “Jeolojik Savaş Silahı” tanımı ile bu teknolojinin dünyaya bir tehdit olduğuna dair ikaz niteliğinde “HAARP bir melek değil” adlı ( Angels Don't Play This HAARP. Nick Begıch)kitap yazmıştır.
Bu teknoloji toprağın derinliğindeki yer altının, denizin altının tomografisini çeke biliyor, hava koşulları üzerine iyonosferde bir takım deneyler yapmak için tesis edilmiştir.
Son günlerde Ege ve Akdeniz’de artan sarsıntılar yeniden HAARP konusunu gündeme getirdi. Araştırmacı –Yazar Murat Akan, “Ege’de neler oluyor” video analizi ile değerli bilgiler paylaşarak ülkemiz yetkililerinin HAARP üzerinden ülkemize karşı tehdit oluşturula bilecek durumlara dair gerekli tedbirler ve önlemlerin alınması için uyarıda bulunmuştur.
Bu sistemin yeni savaş silah türü olduğuna inanan bir çok askeri yetkililerimiz ve konunun uzmanları 6 Şubat depreminden sonra 4 üst düzey generalimizin, çok sayıda askeri yetkili ve yüksek seviyeli bürokratlarımızın, konu uzmanlarının Ankara’da “4. Sınır Güvenliği ve Radar Sistemleri” adlı konferansa katılmışlar ve HAARP konusunun bazı askeri yetkililerimizin doktora tez konusu olduğu bile bir gerçek iken hala HAARP teknolojisinin sadece korku pompalamak için uydurulmuş komple teorisi olduğunu savunanlar için belirtmek isterim ki, bu tesis dün kurulmadı ve teori değil Avrupa Parlamentosunda sırf bu konu üzerine oturum düzenlenmiş, 1998 yılı 9 Şubat tarihinde ve aynı yılda ikinci kez toplanarak ABD-den HAARP konusunda detaylı bilgilendirme talep etmişler. Fakat her hangi yanıt alamamışlar. Bu durum üzerine Avrupa Parlamentosunda konu uzmanları ile tekrar geniş çapta konu değerlendirilmesi yapılmıştır. Oturumda bu sistem üzerine uzmanlaşmış profesörler- Rosalia Bertel ve Nick Bergıch gibi birçok bilim insanları HAARP için: 5 şiddetinden daha yüksek şiddetli deprem ürete bilme kapasitesinin olduğuna dikkat çekerek, bu sistem ile isterlerse bütün bir bölgeyi tamamen yok ede bileceğini endişe ile belirtmişler.
Dahası Rus Devlet Duma’sı 9 Ağustos 2002 tarihinde 90 milletvekilinin , “HAARP için- Yeni bir silah türü olarak nitelendirip, bu sistemle elektrik şebekelerinin, petrol ve doğal gaz bor hatlarının patlatıla bileceği iddiasını ileri sürerek, HAARP-ın dünya için tehlikeli silah türü olduğu yönünde resmi rapor düzenlenmişler ve imzalayarak V. Putin’e sunmuşlar.
Bu sistem hakkında taam 110 kez ABD Kongresinde oturum düzenlenerek tartışmalar yapılmış, hava modifikasyonlarının yönlendirilmesi üzerine konuşulmuştur.
Fizikçi Bernard Eastlund, HAARP ile sadece havayı kontrol etmek değil, aynı zamanda uyduları devre dışı bırakmanın mümkün olduğunu söylemiştir. Son yıllarda bu sistemin birçok felaketin sorumlusu olarak şüphe çekmesi ile şiddetli fırtınalardan geniş alanda elektrik kesintilerine, hatta Trans World Airlines’ın 800 sayılı sefer uçağının düşürülmesine kadar gizemini hala da koruyan birçok olay için bu tesis ile yapıldığı iddiaları mevcuttur.
Rus internet sitesinin ileri sürdüğü bir iddia da Körfez Savaşı Sendromunun, Kronik Yorgunluk Sendromlarının da bu teknolojiden kaynaklandığını, yakın zamanda Türkiye ve Suriye’de on binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olan 2023 yılındaki depremlerin de HAARP teknolojisinden kaynaklandığı fikrini ilerini sürmüştür. Site tüm bu iddialar için somut ve güvenilir delilin yeterli olmadığını tüm bu iddialar için tatmin edici açıklamaların gerektiğini belirtmiştir.
Şahsi düşünceme göre ise, bu sistemin yukarıda özetlediğim hava koşulları, deprem sarsıntısı oluşturma işlevine sahip olduğu gerçekliğinin var olduğudur. Nihayetinde konvansiyonel silahlı savaşların maliyetlerinin yüksek olması ve ABD gibi ahlak çöküntüsü ile boğuşan devletlerin yürekli, cesur, azimli, dayanıklı asker savaştırma gücünün gittikçe azaldığı gerçeğini kabullendikleri için yer altı ve yer üstü zengin servetlere sahip olan, fakat tüm yaşantısını “kadere” bağlayarak bilimsel, teknolojik gelişmelere çok ta vakit, maliyet ayırmayan ülkeleri baskı ve korku altında tutmanın en az maliyetli ve etkin yöntemini bu şekilde bulduklarından hiç şüphem yok. Biz ilim- bilim dururken öğrenilmiş çaresizliği benimsedikçe onlar sürekli teknolojik araştırmalarla maalesef hala bizden öndeler.




