Rafet Ulutürk


“Geçmişi unutmak, geleceğe ihanet etmektir.”


Bu yazıları okuduğunuzda elinde sadece bir metin değil,
bir milletin susturulmuş tarihine dair bir yüzleşme tuttuğunu bilmelisin.
Çünkü bu satırlar, ne sadece geçmişin acısıdır,
ne de bir dönem hikâyesi…

Bunlar bizim unutmakla unutturulmak arasında sıkışmış gerçeklerimizdir.
80 yıl boyunca: — Dillerimiz susturuldu, — Kimliklerimiz yok sayıldı,
— Mezarlıklarımız taşlandı, — Camilerimiz sessizliğe gömüldü, 
— Aydınlarımız yalnız bırakıldı, — Gençlerimiz köksüz büyütüldü…

Ama artık her şey değişebilir. Yeter ki geçmişi örtmek yerine, üstüne eğilelim. 
Yeter ki susmak yerine konuşalım. Yeter ki beklemek yerine yürüyelim. 
Çünkü her sessizlik, yeni bir ihanete zemin hazırladı.
Her unutulmuş mezar, bir kimliksizlik nesli doğurdu. 
Ama her hatırlayan insan, bir ışık gibi parladı karanlıkta. 
Bugün hâlâ geç değil… Bu kitapçığı okuyan her yürek, yeni bir başlangıç için bir adımdır.

Unutma:
Adını geri aldın ama sesini hâlâ arıyorsun. 
Şimdi o sesi yükseltme zamanıdır. 
Çünkü tarih affetmez, Gelecek beklemez.
Ve biz artık susmayacağız. 
Çünkü biz artık sadece geçmişi anlatmayacağız, geleceği kuracağız. 
Bu son söz değil… Türk’ün yeniden kendine dönüşüdür.