Esin Kaya
8.08.2025 17:23:18
Merhaba, çok acı bir paylaşım olmuş. Bir anne olarak, çok güçlü bir yürek ve sabır diliyorum Asya'nin ebeveynlerine.Rabbim cennetine alsın, orada beklesin Asya sevdiklerini. Bence bu yeryüzünde en acı imtihan, en zorlu olan evlattir. Güzel dualarınıza amin diyorum. Acıyı veren rabbim, sabrını da versin inşallah.


Tülay Dikmen ile Cuma Köşesi


EVLAT ve VEFAT....

İKİSİ YAN YANA ÇOK ZOR!


 

Bu hafta yazım, geçen haftaki yazının devamı niteliğindeydi aslında.. 

Ama müsadenizle onu erteleyip biraz özel alanda yazayım... 

Zira dün içimin dolup taştığı bir gün geçirdim.. 

Hani babası vefat etmiş olana "YETİM" annesi vefat etmiş olana "ÖKSÜZ" derler ya.. 

YA EVLÂDI VEFAT EDENE?? 

Bir sıfat yahut isim yok bu konuda..
Çünkü kelimelere, cümlelere sığmayacak, tarifi olmayan bir acıdır..


"Evlat" ve “Vefat”
Bu iki kelimenin tarifini bırakın, yan yana gelince bile ürpertici! 

Ama, oluyor malesef.. 

Dün oldu..
Eşimin akrabası sıfatı olsa da, benim içinde çok değerli iki insan olan; Serap ve Murat kardeşlerimizin 15 yaşındaki evlatları vefat etti.. 

Yaklaşık 1,5 yıldır malum hastalıkla mücadele ettiler..
Kızları için tüm tedavi yollarını denediler, pamuklara sardılar sarmaladılar..
İçlerindeki ızdarıbı, gözlerinden akan yaşları kızlarına göstermeden Rablerine sığınarak güç buldular... 

Ama olmadı.. 

Yani bize göre olmadı..
Aslında olması gereken buydu demek ki.. 

Rabbim günahsız kızımıza da, ailesine de rahmetiyle muamele eylesin.. 

İşte bugün, bu ruh hali ile yazıyorum.. 

Evet..
Bazı acılar vardır ki dile gelmez, anlatılamaz; yalnızca yaşanır. 

Evlat acısı da işte o acılardandır. 

O minik can öyle bir candır ki; kendi canımızdan can katarak, gözünün içine baka baka büyüttüğümüz... 

Böyle bir varlığı toprağa vermek! Yeryüzünde sabrın belkide en zoru.. 

"İçim yandı" deyiminin gerçekte hissedildiği..
Kalbinin içi acıyarak en zor sınavlardan biri ile sınandığı... 

İşte bu noktada insanın dili susar, kalbi konuşur..
Ne söylese azdır..
Kimse anlamaz!
Yaşayan onu anlayacak tek güce, Rabbinin merhametine sığınır..
Sığınmalıdır... 

Acı dedik..
Gerçekten çok büyük bir acı. 

Peki bu acının bu kadar büyük olmasının sebebi nedir?

Neden ana-baba vefatından daha ağırdır evlat kaybı insan için? 

Sebebi sahiplenme içgüdümüz... 

Anne-babamız bizim sahibimiz yani koruyan kollayan, besleyip büyüten..
Onları kaybetmek kimsesiz hissettirir sadece.. 

Biz ise evlatlarımızın SAHİBİYİZ!  ?
Onlar BİZİM!
Bizim olan gidemez, gitmemeli.. 

Diye baktığımızdan, sahiplendiğimizden dolayı çok ağır bu ayrılık acısı.. 

Kul olarak, yaratılmış mahluklar olarak, nefis taşıyan varlıklar olarak unutuyoruz.. 

Nefsimizle hareket edip "BEN" diyoruz!
"BENİM" diyoruz! 

Halbuki biliyoruz "BEN" de, "BENİM" olanda Rabbimizin yarattığı kullarız.. 

Anne-babamızı vesîle kılarak bizi yarattığı gibi, bizleri vesîle kılarak "EVLÂDIM" dediğimiz kulları yaratan da O! 

Unutuyoruz... 

Bu dünya, kalmak için değil; geçmek için var ve biz bunu da unutuyoruz.. 

Unuttuğumuzu, unutacağımızı bilende yine Rabbimiz olduğundan; bize unuttuğumuzu da şöyle hatırlatıyor: 

“Biz yeryüzündeki her şeyi, insanların hangisinin daha güzel amel işleyeceğini sınamak için bir süs kıldık.” 
"Doğrusu biz, yeryüzünde bulunan her şeyi vakti gelince kupkuru bir toprak hâline getirmekteyiz."
(Kehf Sûresi- 18/7-8) 

Evet "HER ŞEYİ" !! 

Dolayısıyla evlatlarımızı da.. 

Evlat da bize verilen bir dünya nimeti, bir dünya süsü değil mi? 

O bize emanet; biz onun sahibi değiliz ki..
Değildik ki... 

Demek, diyebilmek burada yazmak kadar kolay olsaydı keşke.. 

Keşke nefsimize söz geçirebilsek ve diyebilse ki:
"Sahip olmadığımız bir şeyi kaybetmiş değiliz aslında, sadece emanet aldığımız yere geri verdik!" 

Aslında o emanetin sahibi olan Rabbimiz, bu şekilde sabreden, "sabredebilen"  kullarına büyük karşılıklar da vaat ediyor: 

"Mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan vesîlesidir. 
Onları (Allah’ın sevgi ve itaatini mal ve evlat sevgisine tercih edenleri) Allah katında büyük bir mükâfat beklemektedir" 
(Teğabün Sûresi-64/15) 

Velhasıl-ı kelam..
Bu hayat, bizim sandığımız yahut hayâlini kurduğumuz gibi dünya adına bir mükâfat yeri değildir.. 

"Bu dünya imtihan yeri!" Der dururuz ya hep.. 

İşte başımıza geldiğinde de düşünmeliyiz ki; bu dünya, gerçekten ayetlerle sabit olarak bir imtihan yeridir! 

Ve her nimet, aslında bir sorumluluk ve sınanma vesîlesidir.. 

Kaybı yaşayan gönül, bu ayetin gölgesinde dinlenebilir.. 

Bu ayetle dinlenmelidir.. 

Biz henüz dünyadayız, onlar menzile vardılar. 
Bize düşen, sabırla yürümeye devam etmek ve ardımızdan gelen dualar gibi, önümüzde bizi bekleyen rahmet kapılarını ummaktır. 

Allah sabreden kalplerin yanındadır.. 

Her bir damla gözyaşımızı gören, her zerremizde kalp sızımızı duyan bir Rabbimiz var! 

Ve O’nun katında hiçbir acı boşa gitmez. 

Bir vefat haberi duyduğumuzda söylediğimiz bir cümle vardır.. 

"İNNÂ LİLLÂHİ VE İNNÂ İLEYHİ RÂCİUN" 
Halk arasında bilinen mânası "Allah'tan geldik, Allah'a döneceğiz" 

Bu cümle Bakara Süresi'nde 156'ncı ayetin son bölümüdür.. 

Ve bu ayet aslı derki: 

"Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde şöyle derler: ‘Biz Allah’a aidiz ve sonunda yine O’na döneceğiz.’" (Bakara Sûresi-1/156) 

Hepimiz Allah'a döneceğiz.. 

Öyleyse  şimdide biz evladımızı Allah’a emanet ettik. 
Muhakkak O’nun rahmeti bizim sevgimizden büyüktür. 

Biz onu belki birkaç yıl koruyabildik, kollayabildik; ama şimdi o, rahmetin ve kudretin asıl sahibinin yanında... 

Bizim gözümüzden sakındığımız evladımız, artık hiçbir acının ulaşamayacağı, hiçbir fâni endişenin dokunamayacağı bir yerde... 

Kalbimiz buruk, gözümüz yaşlı olabilir ama kalbimizin bir yanı da bilir ki; Allah’ın emaneti, Allah’a döndü.. 

Ve hiçbir emanet, sahibinin yanında zâyi olmaz, kaybolmaz.. 

Zamanla eksilmeyecek, tam aksine artacak bir özlemle hatırlayacağız onu belki.. 
Ama bu özlem bir boşluğa değil, bir buluşma ümîdine dayanmalı! 

Çünkü Rabbimiz, sabreden kullarına “onlar için cennetler vardır” derken; orada sevdiğimizle yeniden karşılaşacağımızı da müjdeliyor değil mi? 

O hâlde şimdi bize düşen, gözyaşını secdeye, duaya karıştırmak; "sabredenlerden olun" hitâbına kulak verip, dimdik durmaktır. 

Her sabır ânı cennette evlâdımıza atılan bir adım, her dua ona gönderdiğimiz bir selamdır. 

Biz Asya'mızı gerçek sahibine, Allah’a emanet ettik. 

Rabbimiz onu emanet vermişti, şimdi ise anne-babasına tekrar kavuşturacağı güne kadar emanet aldı. 

Kavuşmak nasip olduğunda ne mi olacak? 

Bu kez geçici değil, ebedî..
Ölümlü değil, sonsuz bir hayatta.. Bu kez gerçekten "BENİM" diyebilecekleri bir şekilde sarılacaklar inşallah..


Ez cümle...
Bu imtihanı yaşayanlar; bu acının içinden sabırla, teslimiyetle geçebilirse o gün geldiğinde, Rabbimiz cennette sizleri yeniden buluşturacaktır.. 

"Evlat ile İmtihan" olan ailelere, hepimize teselli, güç ve sabır vesilesi olsun diye yazdım...


Rabbim tüm ölmüşlerimize berzah âleminde..
Geride kalan bizlere dünya hayatında..
Ve hesap günü geldiğinde ahirette ise cümlemize rahmet ve merhamet eylesin.. 

Her musîbette, her acıda "Sabr-ı Cemîl" (Güzel Sabır) ihsân eylesin... 

                                                                        VESSELÂM...