Fakir Yılmaz


EKLE, AL PARAYI KALDIR HABERİ!..


27 Ekim'de İngiltere Başbakanı Keir Starmer ve sonra 30 Ekim'de Almanya Başbakanı Friedrich Merz Türkiye'ye gelen ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile kapsamlı ve önemli görüşmeler yaptığı ekonomisi zorda olan ama Trump'un 'Silah alın' dedikten sonra dolarla alınan silahları, uçakları almaya başladığı görünen ülkelerin başını çeken ülkenin diğer bir gündemi cumhuriyet yetmedi adaletle yönetilip, yönetilmediği de en çok tartışılan konuların başında gelmekte.
Son olarak İmamoğlu'nun da sorulduğu bir toplantı da Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in 'Hukukun üstünlüğünü, İnsan Haklarını, Azınlıklara saygı gösterilmesi ve korunmasını, İşleyen bir piyasa ekonomisinin varlığını ve Birlik içinde piyasa güçleri ve rekabetçi baskı ile baş edebilecek kapasiteyi garanti eden kurumların istikrarını sağlamış olmalıdır.' diyerek yıllardır kapısında beklediği Avrupa Birliğine girmek isteyen Türkiye'nin Kopenhag kriterlerin uymadığını belirtirken, Cumhuriyet'in 102. Yıl Dönümüne davet edilmeyen ve benim içine helwacıların sızdığı iddia ettiğim DEM heyeti ile 3. kez daha görüşen Erdoğan'ın, 'Terörsüz Türkiye'  derken başında olduğu devletinin bir hukuk devleti olduğu belirtmesi yeniden tartışılırken dün gördüğüm bir haber dikkatimi çekiyordu.
Bahsi geçen ve bir siyasiyi ilgilendiren o yerel haberi benden önce görüp, okuyan ve haberin linkini bana da atan gazeteci arkadaşımın bana attığı linki tıklayıp, haberi okuduktan sonra,  'ÖNCE EKLE SONRA YAZ, YAYINLA AL PARAYI, SONRA DA KALDIR HABERİ!.. mi abi!..' diyordum.. Çünkü o haberin diğer birçokları gibi ya bir saat yada bir gün veya birkaç saniye sonra kaldırılacağını biliyordum.. Ve öylede oldu..
Evet, Adalet'in, hukukun ve özgür basın değil, Kopenhag kriterli AB'ye üye dünyanın en Özgür ülkeleri diye googele amcaya yazdığınız da karşımıza çıkan Norveç, Finlandiya, İsveç hatta Urugay'dan daha iyi olduğunu belirttiği bir zamanda asıl özgürlüğün ve sorunun demokrasinin 4. kuvveti diyerek övündüğümüz basın ve medya ile bu duruma geldiğimizi bir kez daha 'söylemek, anlatmak ve bir gazeteci olarak haykırmak gerekir..' diye düşünenlerdenim..
Çünkü, 13 yıl önce ele aldığım  'TRT 1'e Mahkum Olmak..' adlı yazımı hatırlayıp, arşivimde arayıp bulurken suçun sadece TRT'nin, A Haberin yani havuz a atıldığı söylenen basın medya da yada besleme denen yakadan olmadığını da anlıyordum.
Buna nedense 13 yıl önce ele aldığım ve bugün bile güncelliğini kayıp etmeyen 'TRT 1'e Mahkum Olmak..' başlıklı yazımı bir iki güncellemeyle 'EKLE, AL PARAYI KALDIR HABERİ!..' olarak yeniden yayınlamanın daha uygun olacağını düşünüyordum.
Evet, yine var mı yok mu diye çokta yazılmayan, gündeme taşınmayan ama sadece siyasi mahkûm yada tutuklular değil, normal suçlardan dolayı 400 binin üzerinden insanın olduğu söylenen ve af bekleyen cezaevlerinde 13 yıl önce yaşanan açlık grevlerini kırmak için Adalet Bakanının KCK'lılarla görüştüğünü kısacık bir haberle geçiştiren basının içinde bulunan devletin değil, hükümetin televizyonu haline gelen TRT'nin haberlerini 'zorunlu olarak' izliyordum..
Çünkü bir çoklarımız gibi benimde kemiğime dayanan ekonomik sorunlar nedeniyle Dijitürk'e olan borcumuz dolaysıyla tv yayınlarımızın kesildiğini eve gittiğimde öğreniyorum..
Elime aldığım kumandayı zaplarken açılmayan diğer kanallar üzerine takılıp, kaldığım TRT'yi izlerken matbaayı bulanlara, özel televizyonları kuranlara, interneti insanlığın hizmetine sunanlara ve tüm imkansızlıklara karşın gazete çıkaran, kitap yazan hatta siyasal denerek yazarları içeri atılanların, Nazım Hikmet, Ahmet Kaya misali sürgün edilenlerin ele aldığı şiir, şarkı, türkülere bir kez daha teşekkür ediyorum..
Çünkü Allah göstermesin bunlar olmazsaydı ve biz TRT gibi yayıncılara mahkum olsaydık acaba ne olurdu diye düşünürken bunun cevabını zorunlu olarak izlediğim TRT'nin haberlerinde buluyordum..
Haberler başladı Erdoğan, haberler bitti Erdoğan..
Erdoğan ile başlayıp Erdoğan ile biten pardon yetmedi aslında aynı zamandan AK Parti Genel Başkanı da olan Recep Tayyip Erdoğan'ın basın danışmanı da olan İletişim Başkanı de 'ele dedi..' diyen TRT haberleri arasında Allah rızası için niye bir muhalefet partisiyle yada 81 kentin 75'nin arka mahallesiyle ilgili haberler olmaz, Ankara ve İstanbul dışında başka yerde haber yok gibi dönüp, dolaşıp, 'Erdoğan böyle dedi, bakanlar şöyle..' diyerek 45 dakika boyunca aynı haberleri pişirip, pişirip izleyicilerine izleten TRT devletin mi, hükümetin özel kanalı mı alamadım gitti..
Hepimizden kesilen vergilerle beslenen yetmedi yüksek ücreti elektrik faturaları ile kaymaklanan ve çoğu hükümetleri kuranların yakınları ile doldurulmuş olan 27 bine yakın kadrosuyla haber bulmaktan zorlanan değil, zorlanmayan ve 'her iktidarın borazanı..' diye suçlanan aynı TRT'nin, CHP'nin ve diğer partilerin alternatif cumhuriyet bayram kutlamalarını kısa kısa karelerle, 'Ülke genelinde cumhuriyet coşkusu' başlığı altında vermesi ise tam bir rezalet, gülünç ve kendisini zorunlu olarak izlemek zorunda kalan bir gazeteci adına utançtı..
Evet dün akşam zorunlu olarak TRT'ye mahkum oldum..
Benim olduğu gibi herkesin belini kıran ekonomik sıkıntının getirdiği yayın kesintim dolaysıyla zorunlu olarak izlemek zorunda kaldığım TRT'yi ve TRT'den, havuz medyadan aşağı kalmayan ulusal ve yerel basın diye 'ÖNCE EKLE SONRA YAZ, YAYINLA AL PARAYI, SONRADA KALDIR HABERİ!' şeklinde gazetecilik yapanları bir gazeteci, bir okur, bir vatandaş olarak bura da bir kez daha alenen, açıkça kınıyor, protesto ediyorum..
Halbuki; Son 21 yılda elektrik payı ve bandrollerden milyarlarca lira aktarıldığı söylenen aynı TRT’ye bu yılın ilk yarısında, yani geride kalan Mayıs ayna kadar 10 milyar 901 milyon dolara yani bugünkü kurla yaklaşık 419 milyar 323 milyon TL’ye ulaşmış ve bu hesaba göre, 4 kişilik bir aile elektrik ve bandrol üzerinden TRT için yaklaşık 20 bin liraya yakın ödeme yapmıştı. Ve aynı TRT'nin İstanbul'da ki boğaz manzaralı arsasının da türkücü başkanın yönetiminde olan yoksul Ardahan Belediyesince satılmak istenen Karagöl mezarlığı arsası gibi her an satılacağı söylenmekte..
Çünkü dönemin 'ÖNCE EKLE SONRA YAZ, YAYINLA AL PARAYI, SONRA DA KALDIR HABERİ!' diyerek kırpıntı kemik peşinde olanlar yüzünden onurlu bir iş olan ve şeref duyarak yaptığım gazeteciliği ayağa düşüren ve 86 milyonluk ülkede hakemleri bile yönettikleri maçlar öncesi bahis oynadığı iddia edilen futbolunda içinde olduğu spor, magazin, bulmaca, at yarışı olmak üzere 800 bin günlük gazetenin ancak satıldığı gibi bu işi gerçek anlamda yapan insanların toplumda olan güvenleri de zarar görmekte, özgür gazetecilik adına reklam almakta bile zorlananlar olduğunu en iyi bilen ve 'tüm imkansızlıklara rağmen yaşanan olumsuzluklara meydan okumak özgürlüktür, mücadele mutluluktur' diyen bir gazeteci ve gazeteciler cemiyeti başkanıyım..