"Düşüncenin mecrası"


Çıplaklık, Medeniyet ve Özgürlük İddiası Üzerine.. .


Elif Lale Kırcaoğlu


Modern ve seküler dünyada çıplaklık, bireysel özgürlük ve medeniyetin bir göstergesi olarak sunulmaktadır. Moda endüstrisi, medya ve popüler kültür aracılığıyla çıplaklık, adeta bir yaşam biçimi haline getirilmiş ve kadının kimliği çoğunlukla cinsel bir obje olarak tasvir edilmiştir. Bu yaklaşım, insan onurunu ve özellikle kadının değerini daraltan bir anlayışın sonucudur. Oysa İslam düşüncesinde tesettür, sadece bireysel bir tercih değil, aynı zamanda toplumsal düzen, ahlaki denge ve insan fıtratına uygun yaşamın bir gereğidir.

Çıplaklık ve Özgürlük İddiası

Batı merkezli modern ideolojilerde çıplaklık, bireyin bedenini özgürce teşhir etme hakkı olarak tanımlanır. Bu bağlamda özgürlük, sınırların ortadan kalkması ve insanın kendi arzularını sınırsızca gerçekleştirmesi şeklinde anlaşılmaktadır. Ancak bu anlayışın çelişkili yönleri vardır:

Çıplaklığın özgürlük olarak sunulması, kadını moda ve tüketim kültürünün bir parçası haline getirmektedir.

Kadının bedeni, reklam ve medya aracılığıyla metalaştırılmakta, “özgürleşme” söylemi altında daha derin bir esarete dönüşmektedir.

Bu durum, bireyin değil piyasanın ve kapitalist ideolojilerin özgürlüğünü artırmaktadır.

Dolayısıyla ; 
çıplaklığın özgürlük iddiası, yüzeysel ve ideolojik bir söylemden ibarettir.

İslam düşüncesinde tesettürün anlamı'na değinecek olursak;

İslam tasavvurunda tesettür, yalnızca giyimle ilgili bir düzenleme değil, insanın mahremiyetini ve onurunu koruyan bir ilahi ilkedir. Kur’an-ı Kerim’de Nur Suresi (24/30-31) ve Ahzab Suresi (33/59) ayetlerinde tesettürün hem erkekler hem de kadınlar için bir edep ve korunma aracı olduğu belirtilmiştir.

Tesettür:

İnsanın değerini beden üzerinden değil, ahlak ve takva üzerinden tanımlayan bir yaklaşımdır.

Kadını toplumda cinsel obje olmaktan çıkarıp özne konumuna yükseltir.

Toplumsal ilişkilerde iffet, saygı ve nezaket zeminini güçlendirir.

Kadının Metalaştırılması ve Modern Paradoks perspektifinden konuya bakarsak ;

Modern seküler anlayış, “kadın özgürlüğü” söylemiyle aslında kadının metalaştırılmasına hizmet etmektedir. Reklam panolarında, dizilerde ve sosyal medyada kadının bedeni bir tüketim nesnesine dönüştürülmektedir. Bu durum, kadınların toplumsal hayattaki rollerini daraltmakta ve onları yalnızca bedenleriyle değerli kılmaktadır. Oysa İslam’ın öngördüğü tesettür anlayışı, kadının aklı, iradesi ve ahlaki kimliğiyle ön plana çıkmasını hedefler.

Çıplaklık, medeniyetin veya özgürlüğün bir göstergesi olamaz!  bilakis insanı fıtratından uzaklaştıran, kadını bir tüketim aracı haline getiren bir yaklaşımdır. İslam’ın tesettür anlayışı ise insan onurunu koruyan, kadını metalaşmadan kurtaran ve gerçek özgürlüğün kapısını açan bir ilkedir. 

Gerçek özgürlük, arzuların sınırsız tatmininde değil, insanın kendi değerlerini, fıtratını ve ilahi iradeyi gözeterek yaşamasında mümkündür.