Rafet Ulutürk


Bulgaristan'ın Siyasi Boşluğu ve Radev’in Önündeki Tarihsel Yol Ayrımı


Bulgaristan siyaseti, uzun zamandır çözülemeyen krizlerin ve derinleşen toplumsal güvensizliğin ağırlığı altında eziliyor. Parçalanmış partiler, sürekli tekrarlanan seçimler, kurumlara duyulan düşük güven ve yolsuzluk algısının her geçen gün güçlenmesi… Bütün bunlar, ülkede çıplak gözle görülebilen devasa bir siyasal boşluk yarattı.

Bugün Bulgaristan’da en büyük eksiklik yeni bir siyaset değil — inandırıcı bir liderlik.
Ve toplumun geniş kesimlerine baktığımızda, bu boşluğu doldurma potansiyeli taşıyan tek figürün Cumhurbaşkanı Rumen Radev olduğu görülüyor.

Liderlik Boşluğu: Halk Kime Güveniyor?

Bugün Bulgaristan’da siyasi liderlere duyulan güven neredeyse sıfır seviyesinde. Eski yapılar tükendi, partiler kendi iç çekişmelerinin esiri oldu, birçoğu halkın yıllardır biriken adalet ve eşitlik talebine yanıt vermeyi başaramadı. Böyle bir ortamda Radev’in toplumsal karşılığı, klasik bir parti liderinin ötesine geçiyor. Çünkü halk, Radev’i sadece bir siyasetçi olarak değil, mevcut düzenin dışında, “yıpranmamış” bir güç olarak görüyor.

Eğer Radev kendi siyasi projesini resmileştirir ve Mart ayında yapılması muhtemel erken seçimlere katılırsa, Bulgaristan’da kartların yeniden dağıtılması kaçınılmaz olur.
Birinci parti olması çok yüksek ihtimal.

Bu, artık siyasi bir tahmin değil; toplumsal kırılmaların ve yıllardır biriken öfkenin mantıklı bir sonucudur.

Ancak Birinci Parti Olmak Yetmez: İktidarın Gerçek Mimarlığı

Bulgaristan gibi çok parçalı bir siyasi yapıda birinci çıkmak tek başına iktidar getirmez. Radev’in karşı karşıya kalacağı asıl soru şudur:
Kimi kapsayacak, kimlerle yürüyebilecek?

İşte kritik nokta burada başlıyor.

Bulgaristan’ın sosyal yapısında Türk ve Müslüman nüfus, yalnızca bir seçmen kitlesi değil, doğrudan siyasi istikrarın anahtarlarından biridir. Bu gerçeği bugüne kadar birçok parti görmezden geldi ya da yalnızca oy devşirmek için araçsallaştırdı — ama asla gerçek bir ortak olarak kabul etmedi.

Eğer Radev yeni hareketine:

Türklerin yaşadığı bölgelerde sevilen,

ahlaklı, temiz sicilli, toplumda karşılığı olan,

yerel sorunları bilen,

gerçek temsil gücüne sahip Türk adaylar yerleştirebilirse,

o zaman Bulgaristan’da siyasetin dengeleri kökten değişir.

Bu senaryo gerçekleştiği takdirde:

Radev tek başına iktidara çok yaklaşır, hatta bunu başarabilir.

DPS/HÖH gibi yıllardır Türk oylarını tekeline alan yapılar çöker.

GERB’in yıllardır sürdürülen siyasi düzen üzerindeki hakimiyeti kırılır.

Seçmen davranışı köklü bir dönüşüme uğrar.

Oligarkların siyasi manipülasyon alanı ciddi biçimde daralır.

Türk seçmenin desteğini alma potansiyeli, Bulgaristan’da seçim kazanmanın değil — sistem değiştirmenin anahtarıdır.

HÖH ve GERB’in Baraj Altı Senaryosu: Bir İmkân mı, Bir İhtimal mi?

Eğer Radev bu geniş tabanlı projeyi doğru kurgularsa, Bulgar siyasetinde bugüne kadar “dokunulmaz” görülen bazı güç merkezleri gerçekten baraj altında kalabilir. Çünkü:

GERB, yıpranmış devlet yönetimiyle özdeşleşmiş durumda.

HÖH ise Türk toplumunun temsilcisi olmaktan çok uzak; uzun süredir halktan kopuk, kapalı bir elit yapıya dönüştü.

Türk seçmen, yıllardır kendisine gerçek bir temsil değil, siyasi bir gölge sunan bu yapılara karşı artık daha yüksek beklentilere sahip.
Radev’in projeye bu toplulukları katması, bir seçim hesaplaması olmanın ötesinde, ülkenin demokratik yaralarını iyileştirecek bir adım olabilir.

Radev İçin Tarihsel Bir Soru: Cesaret mi, Geleneksel Güvenlik mi?

Soru şudur:

Radev gerçekten tarihe geçecek bir siyasi lider olmayı mı seçecek,
yoksa geleneksel Bulgar siyasi yapısının sınırlarına hapsolmayı mı?

Eğer geniş, çok kültürlü, çok toplumsal bir hareket inşa ederse, Bulgaristan’da yalnızca hükümeti değil, sistemi değiştirebilir.

Yapmazsa, ülke eski partilerin bitmeyen kısır döngüsüne mahkûm kalır.

Bu yüzden bugün Bulgaristan’ın geleceği Radev’in atacağı adımda düğümlenmiş durumda.

Son Söz: Değişim İçin Kapı Açıldı — Şimdi O Kapıdan Kim Yürüyecek?

Toplum, yeni bir yol arıyor.
Eski partiler bu yolu sunamıyor.
Halkın sabrı tükendi.
Kurumsal kriz derinleşti.

Böyle bir ortamda Radev’in kuracağı bir siyasi proje, Bulgaristan’da yıllardır görülmemiş ölçekte bir toplumsal yeniden yapılanma doğurabilir.

Eğer bu yeni hareket:

adalet,

şeffaflık,

eşit yurttaşlık,

gerçek temsilcilik

üzerine kurulursa, Bulgaristan sadece bir seçim değil — yeni bir başlangıç yapabilir.

Ve belki de ilk kez, Türklerle Bulgarların ortak iradesi, ülkeyi oligarkların ve eski yapıların gölgesinden çıkarabilir.

Bulgaristan’ın kaderi, ilk kez bu kadar açık bir şekilde bir liderin cesaretine bağlı.
Şimdi tek soru kaldı:
Radev bu tarihi fırsatı görecek mi?