Uçakta yaşanan bu küçük hikâye, aslında büyük bir toplum tablosunun minyatür hâlidir. Hikâyede bir milletvekili, yanında oturan genç kıza üstten bir dille “öğretmenlik” taslar. Kendisini bilgili, donanımlı, ülke meselelerini bilen biri olarak gösterir. Ancak birkaç saniye içinde, Boğaziçili genç kızın sorduğu tek bir basit soruyla bütün “otorite maskesi” düşer:
“Bir eşek, bir inek, bir keçi; üçü de ot yer değil mi?
Ama eşek kestane gibi, inek kayısı marmelatı gibi, keçi ise siyah zeytin gibi sıçar. Neden acaba?”
Milletvekili bu soruya cevap veremez. Çünkü doğayı, biyolojiyi, hatta hayatın basit mantığını dahi bilmeyen, buna rağmen konuşmayı seven bir zümreyi temsil eder.
Kızın verdiği mesaj nettir: “Bir boktan anlamıyorsunuz ama konuşuyorsunuz.”
Not: Buraya kadarı alıntıdır.
Bu hikâye yalnızca mizahi bir taşlama değildir; aynı zamanda toplumun entelektüel çürümesine ve yüzeysel bilgi çağının bir yansımasına da işaret eder. Çünkü bugün birçok “karar verici”, tıpkı o vekil gibi, bilmediği konularda ahkâm kesmekte; bilimden, gerçeklikten ve doğrudan kopmuş bir biçimde “bilge” rolü oynamaktadır.
Gerçek Cevap:
Evet, üç hayvan da aynı besini — otu — tüketir.
Ama sindirim sistemleri, metabolizma yapıları ve bağırsak floraları tamamen farklıdır.
• Eşek: Basit mide yapısına sahiptir, sindirimini hızlı yapar; lifli besinleri tam parçalayamaz, dışkısı bu yüzden iri ve kuru olur.
• İnek: Dört bölmeli mideye (işkembe sistemi) sahiptir. Otu fermente ederek parçalar, sindirimi yavaştır; bu nedenle dışkısı yumuşak ve ezilmiştir.
• Keçi: Yine geviş getiren bir hayvandır ama metabolizması çok daha aktiftir; lif oranı yüksek otları tüketir, dışkısı küçük ve sıkıdır.
Aynı gıdayı alıp farklı sonuçlar çıkarmalarının nedeni; “farklı yapı, farklı sistem, farklı düzen” içinde olmalarındandır.
İşte toplumlar da böyledir.
Aynı bilgiye ulaşabilirler ama o bilginin sindirilme biçimi, anlayış düzeyi ve yorum kabiliyeti her bireyde farklı sonuç verir.
Kimisi bilgiyle üretir, kimisi aynı bilgiyle yanlış kararlar verir, kimisi ise sadece “konuşur.”
Hayatın Dersi:
Bir insanın bilgeliği çok konuşmasından değil, çok anlamasından belli olur.
Kızın uçaktaki tepkisi; kibirle “öğretme” arzusuna, alaycı ama haklı bir cevaptır. Çünkü bilgi, sadece kelime bilmek değil, doğayı, insanı ve gerçeği okuyabilme sanatıdır.
Bugün ülke yönetiminde, akademide, medyada ya da sokakta karşımıza çıkan en büyük sorun; bilmeden konuşanların, bilenleri susturmasıdır. Herkesin her şey hakkında fikri var; ama kimsenin fikrinin bir temeli yok.
İşte bu yüzden toplum olarak bazen eşek gibi inat ediyor, inek gibi geviş getiriyor, keçi gibi sıçrıyoruz ama hâlâ nedenini anlayamıyoruz. Çünkü anlamaya değil, konuşmaya hevesliyiz.
Son söz:
Aynı otla beslenen üç hayvanın dışkısı farklıysa,
aynı bilgiyle beslenen üç insanın düşüncesi de farklı olur.
Farkı yaratan bilgi değil, onu sindiren akıldır.
Necat KACAN
Eğitimci Araştırmacı Yazar




