Yürüme mesafesinde bir cennet…
Bir yanda Ağustos ayının zamana inat süregelen alışılmadık sıcakları, diğer bir yandan da günlük yaşantımızın vermiş olduğu yorgunluğun meydana getirdiği hararet, bedenimizle birlikte yüreğimizi yakıp kavururken; sıcaklarla aramın hiç iyi olmamasından dolayı, buharlaşıp ortadan kaybolmadan önce, saatlik dahi olsa bir an önce serin bir yerlere kaçmam gerektiğine kendimi ikna etmem hiç de zor olmadı.
tum1haber/özel-yorum-tanıtım haber…

Bu konuda da şanslı bir ilde olduğumuzdan, Rabbime şükürler olsun; kadim şehrimin hemen her bir köşesi ayrı bir güzellik ve ayrı bir özellikte olmasından dolayıdır ki, karar vermekte zorlanırken, birden aklıma Palandöken’de bulunan Vadi geldi.

Öyle ya; “Palandöken’in en güzel noktasında, Erzurum Yaylası serinliğinde ve kekik kokularının arasında insanın kendisini dinlemesi kadar güzel bir şey olacağını hiç zannetmiyorum” diyerekten derledim yükümü, tuttum Palandöken ’in yolunu. Yanı başımızda olmasından geçtim, yürüme yoluyla dahi gidilebilecek bir mesafede olan bu yerin varlığını eleştiren ilk insanlardan birisi olmam sebebiyle olsa gerek, adım attığım andan itibaren kendimi haklı çıkarabilecek bir şeyler bulma moduna geçtiğimi de özellikle itiraf etmeliyim.

Daha nizamiye girişinde kapıdayken, görevli arkadaşın kendince haklı “çok üzgünüm, yer yok” uyarısıyla geri dönen insanları gördüğüm zaman, çokbilmişliğimizin verdiği rahatlıkla “hadi canım sende” diye iç geçirdiğime inanın ben bile şaşırdım.
Yaşayıp, öğrendim ki burası erken gelenin oturduğu , hatta sabah namazına müteakip gelinmeden kafanıza göre girilebilen öylesine bir yer değilmiş.
Özellikle de hafta sonlarında…
Yoğun ve bir o kadar da güzel…

Araç nizamiyeden girip tarif edilen bölgeye doğru yol almaya başlayınca, bir an için kendimi sahil kasabalarından her hangi birisine ışınlanmış zannederek, boyut duvarını aşmış gibi hissettim.
İşte o an, buraya “Vadi” ismin veren her kim ise ilk eleştirimi yapayım dedim. Bana göre burası bir vadi olmaktan çok daha öte bir vahaydı…
Sanki de çölün ortasında hayat veren bir yer misali…

Evet, Palandöken’in arasında bir yer gibi görünse de çocukluğumdan kalma anılarımda burasının daha önceki durumunu da hayal meyal hatırladığım zaman buraya yakışacak en güzel isimlerden birisinin de vaha olması yönünde olduğuydu. Düşünsenize çölün ortasında sizi en çok ne sevindirir ki. Palandöken Dağının heybet eteklerinin arasında saklanmış cennetten bir köşe. Sanki de yorgun ve kadim Erzurum’un misafir odası gibi nadide ve çok farklı bir atmosferi içeren yüz akıydı burası.

İlk durakta kendime gelmem bir kaç dakikamı aldı aslında. Ne yalan söyleyeyim nutkum tutulmuştu. O an için daha önceden yazdığım sözüm ona eleştiri yazısından dolayı yanaklarım kızarmaya ve hatta kendime kızmaya bile başlamıştım.
Elimizde kalem var diye nerelere ne çizgi attığımızın farkına varamamak; işte böylesi bir yara açabiliyordu, yazık…
Bazen bakar kör olmak bize de nasip oluyormuş vesselam.

Palandöken Dağının bu kadar güzel olduğunu ve özellikle kekik kokularının arasında masalımsı bir hava verdiğini ilk kez burada yaşadım dersem yalan olmaz. Yanı başımda akan minik deren çıkarmış olduğu dünyanın en güzel sesiyle bir an için kendimi Zümrüd-ü Anka kuşunun kanat çırptığı masal dünyasının bir karesinde hissettim. Ağaçların hemen içerisinde bulunan kamelyaların her biri bir köşk havasında ve her üç beş köşkün yanı başında bulunan buz gibi dağ suyunu yudumlamamanız için sebep ne olabilir ki? Küçük derelerin büyük umutları ve hayalleri oluşturduğu bu cennet mekânda insan olduğunuzu hatırlamanız size yeter de artar bile…

Ve bu masal dünyasının bir sahnesinin yaşandığı yer, benim kendi şehrim; kadim Erzurum’daydı.
Hem de yürüme mesafesinde bir cennet olarak...

Dahası mı?
İlk kez kelimelerim hedefine gitmekte zorlanırken, size tek bir tavsiyem olacak; yer ayırtarak önce gidiniz ve yaşayarak görünüz.
Sonrası elbette ki dua!
Yapana, idame ettirene, sebep olana ve hatta emeği geçen herkese…



Palandöken; aslında hem ilçe olarak hem de belediye olarak en şanslı yerlerimizin arasında gelmektedir. Palandöken halkı mesleği bir avukat olmasına rağmen, gerçek anlamda çok nazik ve çok narin, aynı zamanda şair yürekli bir belediye başkanına sahip olarak bu avantajını da fırsata çevirmiştir.
Başkanın ilçe halkıyla olan muhabbeti ve halkına olan sevgisi, her daim karşılık bulmuş ve attığı her adımda da bu iç güzelliğini, yüzüne de yansıtarak işlerine de ayna olarak aksettirmiştir. Sonuç olarak ta ortaya modern, yaşanabilir ve sağlıklı bir kent olan Palandöken çıkmıştır.

Hani derler ya ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz diye.
Sonuç ortada.
Güler yüzlü personelleri ve yeşilin hemen her renginin bulunduğu bu vadi, sanki de saklı bir cennet olarak bu bahse konumuz başkanın zihniyetinin eseri olarak halkımızın hizmetine sunulmuştur.

Ortalama çeyrek asırdan fazladır Palandöken’de ikamet ettiğim için ve az biraz da hakkımız olmadan ve haddimiz olmadan kıt aklımızca bazı şeylerin mukayesesini de yaptığımız için, eh az biraz da vatandaş olduğumuz için bizim için hizmetin ve hizmet edenin ne olduğunu anlayacak bir kapasitemiz de mevcuttur.

Eyvallah Muhammet Başkanım; sağ olasın, var olasın.
Hizmetiniz hiç bir zamana aksamaya, hizmet aracınızın önüne taş çıkmasın. Halkına istediğin ve yaptığın her daim yanında ve ardında dursun. Yaptıklarınız, yapacaklarınızın teminatı, garantisi olsun. İşinizin güzelliği yüreğinizden gelsin ki, hizmetiniz de yüreğiniz gibi güzel olsun.

Vadi tadında her hizmet bizim, adı varsın sizin olsun.
