Ve ne yazıktır ki Erzurum bir değerini daha kaybediyor!
Cennetten geldiğine inanılan, buz gibi soğuk ve halen daha çözülemeyen sırrına bağlı olarak içerisinde tek bir canlının dahi yaşayamadığı bir su. Berraklığından ve soğukluğundan eşi ve benzeri bulunmayan, içilmeye kalkıldığında birkaç yudumdan sonrası olmayan ve lezzetiyle alakalı olarak kesinleşmiş bir belge bulunmayan şehirde efsaneleşmiş ve yöreye ismini veren bir su… Önümüzde çıkması muhtemel ve adım adım yaklaşılan su savaşlarının sebeplerinden birisi olarak katil devletin gözde listelerinin arasında olduğu tahminiyle, içimizde o devletin maaşlı olarak uşaklığını yapanlar tarafından bilinçli olarak unutturulmaya ve sanki de yok olup gidecekmiş hissiyle birilerine el altından mülk edinilmesine çalışılan bir değerimiz daha.
Dumlu’nun suyu.
Yani Dumlu Baba suyu…
(O su; önce küçük bir dere olur, sonra Karasu ardından 2 bin 800 kilometre uzunluktaki Fırat nehri olur. Suriye, Irak ve ülkemize can suyu olur. Hz. Ali'nin ''Fırat'a cennetten iki oluk akar'' dediği bu su, İncil, Tevrat ve Kur'an-ı Kerim'de bahsedilen Fırat nehrinin kaynağı olan Dumlu Babadır.)

Tum1haber/medya/gündem/yerel/özel-yorum-haber/Erzurum

Tıpkı diğer yaylalarımız gibi Dumlu Baba suyunun bulunduğu alan da yıllardır göçerlerin veya Türkiye’nin dört bir yanından gelen, bilhassa Karadenizli avcı ve balcıların kullanımında olan bir yer. Ara ara halkımızın da su doldurmak veya görmek için ziyaret ettiği ve hep birlikte kendi ellerimizle çöp alanı olarak kullandığımız, çöplüğe dönüştürdüğümüz ve başka ülkelerde olsa damlasını dahi kaybetmeden değerlendirerek, katkıya çevrilecek olan bir değerimiz gözümüzün önünde, göz göre göre yok edilmektedir.
Dinler tarihine göre, maneviyatı olan sulardan birisi olması bilenlerin hafızasındadır. Bilmeyenlerin öğrenmemesi açısından, normal her hangi bir su konumuna sokulmaya çalışılan bu manevi su, Karasu nehrimizin ve dolayısıyla Fırat’ın başlangıç noktasıdır. Fırat’ın nerelerden geçtiği ve tarih içerisindeki konumu detaylı olarak incelendiğinde sözümüzün nerelere gidebileceği de ortaya rahatlıkla çıkmaktadır.

Erzurum’un değerleri arasında bulunan ve bilinçli olarak sırasıyla bir bir elden ve gözden çıkarılan bu manevi değerlerin, maddi imkânlar çerçevesinde turizme ve ekonomiye kazandırılması ilimizin kalkınması açısından elzemdir. Her hangi bir önlem alınmaması durumunda birkaç yıl sonra konuşulacak bir Dumlu Baba suyumuzun dahi olmayacağını anlatmak için başka ne yapılabilir ki?