UYUYAN DEV UYANDI..!
İnsanoğlunun yer yüzünde başlayan dünya serüveninde, âlemlerin Rabbi Allah tarafından, kendisine bahşedilen en büyük nimetlerden birisi şüphesiz akıl nimetidir.
Diğer birçok mahlukatta olmayan bu nimet, bazı varlıklara kısmi olarak verilmiştir. Genellikle toplumda, akıl ifadesinin kullanıldığı yerlerde, bu faaliyetin sadece beyin fonksiyonu olduğu düşünülse de, aslında akıl, sadece bir beyin fonksiyonu değil, birçok farklı organın, kavramın ve soyut bazı durumların dahil olması ile ortaya çıkan bir düşünme, kavrama ve karar verme yetisidir.
Mesela yüce kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm’in Araf suresinde Rabbimiz, “... onların kalpleri vardır ancak anlamaz, akletmezler... “ buyurarak bu hakikate işaret etmişlerdir.
Şu halde anlaşılan odur ki, akıl işlevi sadece bir beyin fonksiyonu olmayıp birçok hassanın bir araya geldiği ve halife sırrına mazhar insanoğlunun, yeryüzünde ki hayatını ve ilahi kurallar sınırında yeryüzünü tanzim etmesi için verilmiş bir işletim sistemidir.
Aynı insanoğlunda olduğu gibi, yeryüzünde çeşitli yapılarında, bir çok farklı özelliğini ve kabiliyetini birleştirerek oluşturduğu bazı akıl organizasyonları vardır. Bu yapılar kolektif bir akıl çerçevesinde, kendi ideolojisini devam ettirebilmek ve hakim kılabilmek için, birçok farklı alanda stratejik bazı faaliyetler ortaya koyarlar.
Bu yapıların en bilineni ve yeryüzünü adeta örümcek ağı gibi her alanda saran, fakat kendini gizleme noktasında çok kabiliyetli olan; tabiki ferasetli Mü’min’ler müstesna, yeryüzünün en büyük fitnesi şeytani akıl ve onun uşakları olan şeytani kapital düzendir.
Yeryüzünde kendilerine mühlet verilmiş olan bu yapının karşısında, kıyamete kadar var olacak Hakk davanın, akıllar ötesi, idrakleri aşan, bir elleri dünyada bir elleri semada, sırrının ancak ehli tarafından bilindiği Rahmani aklı..! vardır.
Bu akıl, bazen bir kişi üzerinden, bazen bir topluluk üzerinden, bazen de bir Devlet..! üzerinden zuhur ederek, bâtılın karşısında adete yüce dağlar gibi dimdik durmaktadır.
Birçok kadim uygarlığın kuruluşunda var olduğu gibi, kökleri derinlerde, dalları göklerde olan kadim Devletimizin de kuruluşunda, tarih sahnesinde var oluşunda ve ebediyete kadar İnşaAllah var oluşunda, bu kadim ve derin aklın izleri görebilen için gün gibi ortadadır..
Bu öyle bir akıldır ki, görmek için feraset, idrak edebilmek için hikmet ile bakmak gerekir.
Bu akıl kimisi için bir efsaneden ibaretken, kimisi için var oluşun temel taşıdır..!
Maalesef çağımızda gençliğimiz, bu derin bakış açısından uzaklaştırılarak, yüzeysel ve sığ bir düşünce yapısının etkisi, şeytani aklın türlü tuzakları ile suni ve yüzeysel bir düşünce yapısına sevk edilmişlerdir.
Aynı şekilde toplumlar da hadiselere ve dünya konjonktürüne devlet aklı ile bakmaktan uzaklaşarak, siyasi kamplaşmalar ve ideolojik çatışmanın tarafları olmuş ve maalesef ki şeytani aklın adeta bir aparatı gibi tefrikaya düşmüştür.
Aslında bu konu, bir çırpıda anlatılacak ve izah edilecek bir konu olmayıp, birkaç yazı dizisi ile belki de sadece bir zerresi anlatılabilir.
Lakin, feraset ve insaf ehli için bir tefekkür vesilesi olması niyeti ile şu örnek belki de biraz açıklayıcı olabilir.
Devleti bir makam aracına benzetirsek, maalesef bizlere hep şoför koltuğunda, aracı süren gösterildi. Kimi bu şoförü beğendi, kimi nefret etti. Böylece toplum bir tefrikaya sürüklendi. Hatta yeri geldi şoföre olan kin sebebi ile arabanın, yani devletin uçuruma dahi düşmesi göze alındı. Halbuki bir parça devlet aklı ve feraset ile bakılabilseydi, her ne kadar arabayı şoför sürüyor olsa da her dâim rotayı ve menzili arka koltukta oturan AKIL..! belirliyordu.
Bu akıl, devletin bekâsı ve devamı için tarih sahnesinde var olduğundan beri çıkarlar neyi ve kimi gerektiriyorsa şoför koltuğuna onu oturtmuş ve Devleti menziline ulaştırmıştır.
Bu akıl karşısında herkes, her lider, her birey ve her şey birer neferdir. Oğuz Kaan, Alparslan, Osmangazi, Sultan Fatih, Mustafa Kemal... ve daha niceleri, devletin direksiyonunda ve Devlet aklının rotasında birer neferdi..!
İşte bu hakikat zemininden hareket ile Vatan, Millet ve Mukaddesatımızın devam ve bekâsı için, yeni yüzyıla, Türk damgasını vurmak vurmak için , tüm siyasi ve ideolojik kalıplardan sıyrılıp Devlet aklı ile hareket etmenin zamanı gelmiştir.
Müjdeler olsun ki..! strateji gereği yüzyıldır dinlenme sürecinde olan bu koca dev, uykusundan uyanmış ve dünya sahnesinde boy göstermeye yeniden başlamıştır. İster gözü kör, ister kulağı sağır olsun pek yakında herkes bu akıl ile müşerref olacaktır... Devamı gelecek...
#asrıTürk