Ulaştırma denilince lütfen önce biraz empati…
özel/yorum/haber
Duraktayız ve gideceğimiz yere ulaşmak için belediyemizin ulaştırma hizmeti için sağlamış olduğu toplu taşıt aracını bekliyoruz.
Aracımız bir müddet gecikti, hemen elimizi telefona atıp (ki ben öyle yapıyorum) hemen ilgili kurum amirine veya yetkilisine durumu bildirerek, derdimize derman arıyoruz değil mi?
Bu durum aracın durağa girmemesi nedeniyle yaşandığında, o durağın trafik sıkışıklığının verdiği şartlarda aracın durakta yolcu almaması veya başka her hangi bir sebepten dolayı da farklı bir isim altında devam etmektedir.
Yani sonuç ne olur ise olsun muhatap olanı arayıp, durumu bildiriyoruz.

Aracı kullanan personelin kılık kıyafetinin, araç içerisindeki takındığı tavır ve yolculara, yani vatandaşlara karşı sergilemiş oldukları hal ve hareketlerin hemen hepsi ortaya çıkan olumsuzlukların ana temasını oluşturmaktadır. Dinlediği ve bizlere de zoraki dinlettiği müziğin cinsinden ve ses seviyesinden tutun da, elindeki telefonla uğraşmasına varana kadar, pek çok olumsuzluktan bahsedebiliriz.
Sigara içmesi de bu duruma dâhildir…
Toplu taşıt araçlarını kullanan hemen hepimizin bu durumu yaşaması doğaldır, normaldir ve hatta gereklidir de…
Gereklidir, çünkü insanın olduğu her yerde bu saydığımız şeyler için bilim adamları da zaten “normaldir” diyor…
Ortada yapılacak tek bir şey var, o da lütfen ama lütfen; kimseyle muhatap olmadan, ortamı germeden ve hatta mümkün ise belli dahi etmeden kurum amirine telefon açarak durumu izah eder, plakayı verir işin içinden çıkarsın.
Ama Allah rızası için iftira atmadan, yalan katmadan, kan davasına çevirmeden ve intikam almaya kalkmadan.
Sadece ve sadece yaşanılan durumu izah ederek…
Elbette ki başka bir deyişle şikayet etmek vatandaşlarımızın en doğal hakkıdır.
Bu hakkın kullanılması da gayet normaldir, olması gerekendir…
Ancak;
Gelelim madalyonun öteki tarafına!
Allah aşkına empati denilen kavramdan haberi olan var mı?
Nedir bu empati?
Mesela neye yarar ve özellikle de kimlerin kullandığı bir iletişim aracıdır?
İnanın büyük bir çoğunluğumuz empatinin ne olduğunu sadece ve sadece kendi işimize geldiği zaman kullandığımız için unutmuş durumdayız.
Kısa ve net bir önerim olacak, ben dâhil hepimize…

Günün özellikle de güneş gören her hangi bir saatinde, sadece 10 dakika bir camın önde oturalım. Pencere açmak yok, su içmek yok, her hangi bir serinletici malzeme yok ve sadece camdan ilerisini izleyeceğiz. Pür-dikkat ve devamlı olarak da ellerimiz ve ayaklarımızla da hareket ederek.
Birileri ne var bunda yaparım diyecek, farkındayım. Ama kimse kusura bakmasın hiç birimiz bu olayı gerçekleştirecek kadar o güneşin alnında pencere önünde oturamayız. O hareketleri de yapmamız mümkün değil.
Nedeni de gayet basit,
Çünkü mecbur değiliz.
Ama o camın önünde oturmak zorunda olanlarımız var; sırf ekmek parası için yazın o sıcağında ve hatta tam tersine kışın da yine aynı şartlarda o soğukta pencere kenarında oturmak zorunda olanlarımız var.
Zoraki mecbur olanlarımız var…
Saatlerce direksiyon sallayan, yazın kliması olmayan; kışın kaloriferi çalışmayan araçlarda insanlıktan çıkmış bir vaziyette, hem de saatlerce araç kullanan ve canımızı emanet ettiğimiz ama birçoğumuzun hiç ama hiç farkında olmadığı, bizden ve bizim gibi insan olanlardan bahsediyorum.
Kimisi kardeşimiz, kimisi komşumuz veya kimisi de aşina tanıdık, dost-arkadaş olanlarımızdan!
Hani az önce yukarıda bahsettiğim; sırf birkaç dakika geç geldiği veya durağa girmediği için ve üstelik el kaldırdığımız halde bizleri almadığı için hatta ve hatta sergilemiş oldukları lakayt hareketlerden dolayı ağzımıza geleni haykırarak savurduğumuz olanlar var ya, işte onlardan bahsediyorum.
Onların da insan olduğunu, yapay zekâ veya robot olmadıklarını, yukarıda saydığımız olumsuzlukları çoğu zaman sırf insan olduklarından dolayı bilinçsiz ve istem dışı yaptıklarını hatırlatırım…
Kaldı ki yukarıda bahse konu saydığımız olumsuzlukları yaşatan sadece birkaç kişi veya birkaç örnek varken, faturanın tamamını; tüm bu saydıklarımız özelliklerden dolayı kurumunun tümüne aksettirdiğimiz gerçeği de ortadadır.
Sadece tek bir seferinin bile saatler sürdüğü bu ortamda, yaşanılan iklim olumsuzluklarından sadece vatandaş olarak biz mi etkileniyoruz ki?
O direksiyon başında oturanların insan olduğu gerçeği neden kimsenin aklına gelmiyor?
Dilediğimiz yerde, özellikle de durak dışında; kafamıza göre araca binip inmeye kalktığımızda sırf isteğimiz yerine gelmediği an, ağzımıza geleni saydığımız bu insanlar da bizim insanımız, unuttunuz mu?
Bizler oturduğumuz yerde kafamızdaki binlerce soru işaretiyle bir şekilde yolculuğumuzu yaparken, bizi sağ salim gideceğimiz durağa götüren bu insanların robot olduğu düşüncesine nereden kapıldık ki?
Onların acıktığını, susadığını ve hatta direksiyon başındayken anlık gelişen ihtiyaçlarının olduğunu, onlardan bir şeyler bekleyen ailelerinin olduğu gerçeğini neden aklımıza getirmek istemiyoruz ki?

Suçlu olan, kusurlu olan veya meydana gelen olumsuzlukların tek sorumlusu olarak onların görülmesi hangi aklın mantığıdır, bir düşünebilirmiyiz?
Mesela o aracın gecikmesi özellikle de trafiğin sıkışık olduğu saatlerde oluyorsa, bunun suçu direksiyon başında oturanın mı, yoksa sırf o saatte caddeye gezmek için çıkan, amaçsız bir şekilde başı-boş gezenlerin meydana getirmiş olduğu kargaşamıdır?
Rastgele sağa sola park edilen araçlarımızın hesabını yapmıyoruz ama…
Yolun ortasında kafamıza göre sürdüğümüz ve bizden başkasını tanımadığımız yollarımızın durumu aklımıza gelmiyor ama…
Özellikle durakların önüne park ettiğimiz aracımızdan dolayı yaşanılan sıkıntılar umurumuzda bile olmuyor ama…
Yollarımızın kapasite durumunu ise dile bile getirmiyoruz.
Mesai başlangıç ve bitiş saatleri yanı sıra, okul saatleri aklımızda zaten değil.
Biz ambulans hizmeti veren araçlara toplum olarak yol verme durumunda bile "lütfen" davranırken, belediye otobüsüne kim yol verir ki? insaf edin…

Oysaki
Bizi ilgilendiren ve kan davasına dönüştürmeye çalıştığımız tek şey araç neden gecikmiş, miş, neden durakta durmamış, mış ve neden o yolcuyu almamış, mış…
Elbette haklısınız ama biraz sabır ve biraz da sükûnet lütfen.
Ortalama bir buçuk saatlik yoldan gelen ve her 30-40 metrede oluşturulmuş olan duraklarda dur-kalk yaparak, ortamın gerektirdiği duruma göre sıcaktan ekmek misali pişmiş bir beyin ile hizmet etmeye çalışan bu bizden birilerine yardımcı olmak asıl vazifemiz, gerçek vatandaşlık görevimizdir.
Önce bu adımı atalım, sonrasında hizmet almak kolay.
Önce kendimize ve birbirimize saygı gösterelim, sonrası zaten kendiliğinden gelir.
Nasıl mı?
Mesela yaşlılara, hastalara ve özellikle de kucağında çocuğu olan hanım kardeşlerimize yer vererek ilk adımı atabiliriz.
Mesela bir koltukta kendimiz otururken, başka koltuklarda hem de ücretsiz oturan ve kimselere saygı gösterme nezaketinde dahi bulunmayan çocuklarımıza sahip olarak bu adımı devam ettirebiliriz.
Bu toplu taşıt içerisinde bulunan her bireyin inancına, düşüncesine ve hatta ahlak kurallarına saygı göstererek yerine getirebiliriz.
Yüksek sesle telefonda konuşmayarak, hakaret etmeden ve özellikle de bel altı ifadelere girmeden bunu gayet net ve güzel bir şekilde yerine getirebiliriz.
Bizim vatandaş olarak o aracı kullananlardan daha çok ve daha sıkıntılı durumlarımız varken, çuvaldızı sadece onlara batırmamız insanlık veya hak aramak değil, düpedüz ego tatminidir…
Lütfen biraz empati ve biraz da insanca yaklaşım.
Olmuyor mu?
Kurumun her araçta görebileceğimiz bir yerde olan telefon numarası var, sessizce arayın ve plakasını vererek durumu anlatın, bu sizin en doğal hakkınız; neden tartışıyorsunuz ki?
Arayın ve “amir bey ben işime geldiği yerde durak dışında inmek istedim, senin bu şoförün de, dedi ki durak dışında yolcu indirme-bindirme yapamıyoruz, durakta durayım inin dedi… Bende ağzıma geleni sövüp, saydım” diyiverin…
Kul hakkı ne imiş o zaman görün.

Sırf cebinde “serbest” kart biniş var diye bir durak sonrası için yolculuk edenleri, sırf can sıkıntısını gidermek için günde defalarca araçlarda yolculuk yapanlarımızı ve hatta akşama kadar eve gitmemek için bir araçtan inip, başka bir araca binenleri dile bile getirmiyoruz.
Evinizde kendi öz evladınıza veya eşinize sözünüz geçmezken, sırf ekmeği için bize hizmet etmek açısından, bizlere katlananlara nasıl da rahat hakaret edebiliyoruz değil mi? Pes doğrusu!
Düzelmiyor mu?
Olmuyor mu?
Şikâyet makamı var… Açın ve sizi dinleyen insanlara durumu bildirin.
Ama
Allah aşkına önce empati.