Türkiye’de İnsan Neden Solcu Olur?
Türkiye’de İnsan Neden Solcu Olur?
Türkiye’de solcu olmak için olmazsa olmazlar dan biri de toplumsal olaylara duyulan duyarlılıktır sosyal yaşam içinde her her koşulda pozisyon almaktır bu eylem günün koşullarına göre değil ”Yaşamları süresince'Türk halkını ayrıştırmadan' Renk Irk Mezhep Din farkı gözetmeksizin halkın tüm sorunlarına pozisyon almasıdır!
Dünyamızda bulunan tüm siyasi ideolojiler içinde “Kemalist devrim toplumcu toplumu siyasi tutumlarıyla yargılamayan sadece insan olarak gören bir ideoloji olmasıdır Türkiye’de solcu olmak için de olmazsa olmazların en etkin belirleyicisi Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Atatürk’ün siyasi fikri ve stratejik öngörü düzeyi çok yüksek olmasıyla da Türkiye’de solcu olmak için olmazsa olmazlarının temelini oluşturulmakta
Dünya dahisi ölümsüz Atatürk kurtuluş savaşında ki yüksek yetenek ve sayesi öngörüsü sayesinde gerek Türk halkını kurtarmış gerekse işgalci emperyalizme karşı verdiği “kurtuluştan kuruluşa” giden tam bağımsız devrimin ürünü olan T.C. Devletini kurarak Türk Halkına armağan etmiştir “ İşte en büyük eserim dediği 'Cumhuriyet' Bunu bir sol düşünceyle gerçekleştirmiş olduğunun kanıtıdır…
“Mustafa Kemal Atatürk toplumsal duyarlılıktan uzak olsaydı kurduğu cumhuriyet yönetimini “ Faşizmi veya otoriter bir yönetim getirerek yönete bilirdi yapmadı ta ki 97 yıllık cumhuriyette 18 yıllık AKP iktidarları dönemine kadar”…
Sol demek, solculara göre kabaca emekten, yoksuldan, ezilenden yana olmaktır. Solculuk insanın eşitliğini savunmayı, eşitliği bozan durum ve kurallara karşı durmayı gerektirir. Solcular toplumsal ve ekonomik konumları ne olursa olsun ezilenleri, yoksulları daha çok düşünen insanlardır. Eşitlik ve toplumsal adalet duygularına daha çok önem verirler.
Elbette genetik nitelik düzleminde solculuğu belirleyen tek etmen bu değildir.Burada da öncelikle genetik etmenler söz konusudur.
Şimdi makale başlığını oluşturan insan neden Türkiye’de insan neden solcu olur' bunu irdeleyelim? Kişi, geleneksel aşırı dinci bir ailede de yetişse onun solcu olmasını sağlayacak genetik eğilimleri çok baskınsa o insan solcu biri haline gelir.
Yineleyeceğim: Belirgin ve kuvvetli genetik eğilimler çevre koşullarından çok az etkilenir. Ama biz burada daha çok, sıradan insanlardaki belirgin olmayan genetik eğilimleri de incelemek durumundayız. Belirgin olmayan, çok kuvvetli olmayan genetik eğilimler çevre koşullarından daha fazla etkilenir. 'Burada genetik eğilim derken, yineleyecek olursak, genetik olarak kişiyi solcu yapan herhangi bir genin bulunmadığını belirtmek zorundayız'.
Ama kişide ilk bebeklik dönemlerinden başlayarak belirginleşen kimi kişilik, mizaç ve akıl yürütme özellikleri kişiyi genetik olarak sola yönlendiren bir nitelik gösterirler.
Sağcılarda da merhamet duyguları ve yoksullara acıma söz konusu olabilir.!
Ama solcularda bunun ötesinde bu yoksulluğa yol açanın toplumsal düzen, benimsenen kültür ve değer yargıları olduğuna dair kendiliğinden bir bilinç de bulunur.
Yine küçük yaşlardan başlayarak kendini gösteren sorgulayıcılık, her öğretileni hemen benimsememe, toplumsal anlamda yaygın kabul edilen değerlere bir karşı çıkış ve isyan mizacıyla birliktedir az önceki nitelikler. Solculuğu belirleyen etmen genetik anlamda karşı olmak ve süregidenden değişik olmak özellikleridir.
Bu, çoğu kez yanlış anlaşıldığı ya da birbiriyle karıştırıldığı gibi her zaman temel bir ahlak duygusundan, başka deyişle, solculuğa yol açan temel bir ahlaki eğilimden kaynaklanmaz. Yoksulluğa karşı çıkış, yoksullardan yana olmak ve toplumsal eşitlik istemek elbette güzel bir ahlaki değerdir, ama tek başına kişiyi ahlaklı ya da erdemli kılmaz. Başka deyişle, her isyancı erdemli değildir.
O yüzden, genetik anlamda temel bir muhalefet duygusu isteyen solculuk, ahlaki anlamda veya erdemler açısından temel bazı genetik eğilimleri illa ki içermez. Genetik olarak solculuğa eğilimli, başka deyişle, genetik anlamda toplumsal değer yargılarına karşı çıkışı göze alabilen akıl yapıları taşıyan kişi, erdemi oluşturan veya temsil eden başka birçok özelliği genetik anlamda yüklenmemiş olabilir.
(Kararlılık, tutarlılık, dürüstlük, öz geçicilik, gerçek adalet duygusu, gerçek insan ve emek saygısı eğilimleri gibi.) İşte, insanların çoğunu olmasa bile, önemli bir bölümünü genetik anlamda solcu yapan özelliklerin, onları gerçekten erdemli ve iyi insan yapan özelliklerle her zaman bir arada bulunmaması, güzel söylemlerine karşın solun da çoğu durumda sağdan farklı bir niteliğe ulaşamamasına yol açar.
Solculuğa neden olan etmenlerin öbür yanında çevresel etmenler görülür. Elbette öncelikle kişinin aile çevresi, yetişme çevresi, içinde yaşadığı kültür, arkadaşları, model aldığı insanların genel yaklaşımları... İşte, solu çoğu kez soldan uzaklaştıran etmenlerin ikinci ayağını da bu çevresel etmenler oluşturur.
Birçok kişi, ailesi, anası, babası solcu olduğu için ya da mahallesinde, köyünde, okuduğu okulda solcular güçlü göründüğü için ya da yalnızca mezhepsel özellikleri nedeniyle (Türkiye’de Alevilerin genellikle solcu olması gibi, İrlanda’da ve pek çok ülkede buna benzer durumlar vardır,) solcu olurlar, onların solculuğu da toplumsal bir kabul görme, kimlik bulma, yer edinme solculuğu, bir çevre ve alışkanlık solculuğudur, dolayısıyla, onlarda gerçek anlamda isyankarlık ve sorgulayıcılık, yerleşik değerlere gerçekten karşı olma tavırları bulunmayabilir.
Değişik nedenlerle milliyetçi duygulara karşı duygular besleyen ve aynı şekilde baskın dini eğilimlere tepkisel duygular gösteren gruplar içinde de çevresel etkenle solculuğa yönelenler yaygın görülür.
Ancak, bilindiği gibi, sosyalist ülkelerde solculuk diye bir kavram yoktu. Orada solcu demek, bir tür sol sapmayı, yani kötü bir şeyi ifade ediyordu. Sosyalist ülkelerde yerleşik solcu düzene geçişle solun tümüyle sağa kayması, sol ve sağ kavramlarını bulandıran gelişmeleri başlattı. Bu ülkelerde yaşayan komünist-sosyalist partilerin üyeleri ve yandaşları statükoyu koruyan sağcılara dönüştüler.
Onların, kapitalist sisteme ve o sistemin başta ABD olmak üzere, temsilcisi durumundaki güçlü ülkelere karşı olmaklıkları tablonun niteliğini değiştirmedi. Sosyalist ülkeler ve onların değişik ülkelerdeki yandaşları dış ve iç politikalarında ve ideolojilerinde açıkça sağcı sayılacak yönelimlere girdiler ve bunları sosyalizmin-komünizmin yönelimleri olarak gösterdiler. Bu da kişisel temelde “sağcı” veya “solcu” olmanın kişilik sel özelliklerini iyice karıştırdı.
Öte yandan, Batı Avrupa ve dünyanın birçok yerindeki solcu ve sosyal demokrat partiler (Sosyalist Enternasyonal partileri başta olmak üzere) mevcut sistemin devamından yana tavırları iyice benimsediler ve onların yüz milyonlarca yandaşı da aynı çizgiyi izlemekle, yoksullara yalnızca acıyan ama onlara yönelik görece iyileştirmeler dışında fazla bir şey önermeyen, vicdanları pörsümüş solculara dönüştüler ve solculuk kavramı böylece, psikolojik anlamda iyice belirsizleşti.
Bugün, kişisel anlamda solculuğun ortak özelliği nedir, diye sorulsa verilecek çok anlamlı yanıtlar yoktur. Kala kala pek az şey kalmıştır. Aşırı dindar olmamak, başka deyişle, dine inanılsa bile laiklikten yana tavır almak özelliği söylenebilir, ki bu bazı sağcıların da tutumudur.
Başka bir özellik olarak sosyal adaletçi (yoksulları az çok gözeten) bir tutum almak denilebilir, ki o da bazı sağcıların benimsediği bir değerdir. Herhalde en büyük farklılık soyut plandadır. Komünistlere, devrimcilere, eski kuşaklardan olsun bugünden olsun, duygudaşlık hissetmek veya hissetmemek planında...
Sağ ile sol arasındaki siyasi farklılıkların azalması psikolojik boyutta kişilik yapıları bakımından yirmi otuz yıl önceki farklılıkları da azaltmıştır.
Ali Berham ŞAHBUDAK…