TÜRK-İŞ, başta Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü olmak üzere geçim şartları ve iş barışını bozan gelişmeler, ücret ve vergideki adaletsizlik ve benzeri sorunlar ile ilgili Konfederasyon Genel Merkezi'nde Genel Başkan Ergün Atalay açıklamalarda bulundu.
Yarın Kamu Toplu Sözleşmesi'nin 2 yılının dolduğunu hatırlatan Atalay, açıklamasında şunları paylaştı: “2 yıl önce kamu sözleşmesini imzaladığımızda aldığımız zamlar kısmen iyiydi fakat aradan kısa bir süre geçti, enflasyondan ve hayat pahalılığından dolayı ne sözleşme kaldı, ne ücret kaldı. Son 30 senedir görmediğimiz bir ekonomik sıkıntıyla karşı karşıyayız. 2 yıl önce sözleşme imzaladığımızda bazı basın organlarında ‘işçi müdürü geçti, çöpçü daire başkanını geçti’ haberleri yapıldı. Bugüne kadar işçi ve memur ayrımını hiç yapmadık, yapmıyoruz. Memur çok ücret almıyor ama işçi çok az ücret alıyor.
“Bundan 6 ay evvel önce 60 bin arkadaşımız emekli oldu. Sebebi şu; şu anda ülkemizde yeni emekli olan kamu çalışanından yüzde 50 daha fazla ücret alıyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle çarpık bir emeklilik sistemi göremezsiniz. Kamuda savunma sanayinde 400 işçi işi bıraktı geçen sene. Sebebi, ücret düşüklüğü. Aynı işçi özel sektörde iki üç misli alıyor. Çalışma Bakanına Maliye Bakanına ‘Bu kalifiye insanları bulamazsınız’ dememize rağmen kapının önüne koydular. Dışarıdan kalifiye eleman bulamazsınız. Yetişmesi 4-5 yıl. Yok ‘ışık göreceğiz’ yok ‘ekonomi düzeliyor…’ Düzelirse mutlu oluruz ama bir şeyin düzeldiğini filan görmüyoruz. Ekonominin kötü yönetiminin maliyetini A'dan Z'ye herkes biliyor.
“Kamu toplu sözleşmelerine ocakta başlayan martta başlayan arkadaşlarımız var. Bizim dışımızda HAK-İŞ’den arkadaşlar pazarlık masasında. Her sendika kendi sözleşmesini kendi yapıyor. Bir ortak komisyon kurduk, beraber hareket edip ortak sıkıntı ve taleplerimizi ortak iletelim diye. İlk teklifi 27 Şubat'ta verdik. Bugüne kadar 2 ayı geçti ama hükümetten bize olumlu ya da olumsuz hiçbir dönüş olmadı. Hiçbir şey yok ortada, bize bir teklif gelmedi. İnsanların artık dayanma gücü kalmadığı. TÜİK’in açıkladığı rakamlarla marketteki, pazardaki rakamların arasında dağlar kadar fark var.”
Çalışma Bakanına, Maliye Bakanına ve Cumhurbaşkanına seslenen Atalay, grev sinyali vererek şöyle devam etti: “Sözleşme görüşmeleri, asgari ücrete, emekli zammına, memur zamlarına da benzemiyor. Ocak ayında ve mart ayında başlayan arkadaşlarımızın bir kısmı şu anda tarafsız arabulucuya gittiler. Örneğin ben Demiryollarının da başlakanıyım. Bu ayın 5’inde demiryolcular tarafsız arabulucuya gitti. “Onun 15 günlük bir süresi var. Akabinde süreç çalışıyor. Ne olacak, 2 ay içerisinde greve kararı alıp uygulamak mecburiyetinde. Akabinde haftaya enerjide var, onun arkasından karayollarında var… 12 Eylül'den kalma bir grev yasağı var enerji, savunma sanayi gibi iş kolları bunun dışında kalıyor. Fakat bu şu anlama gelmiyor; bunun dışında kalıyor diye işçinin tepkisini, sıkıntısını her alanda her noktada göstermek zorundayız.
“Onun için sendikaların ve işçilerin taleplerini bir an evvel yerine getirsinler. 21 maddelik bir teklif sundu arkadaşlarımız 27 Şubat’ta. İş veren sendikasıyla (Türk Ağır Sanayii Hizmet Sektörü Kamu İşverenler Sendikası), arkadaşlarımız görüştü. Bize, 'Parasal konuyu konuşmam, benim yetkim yok' diyor. Peki ne konuşursun? Parasal olmayan konuları konuşuyorsun. Parasal olmayan konunun bize bir faydası yok ki! Gece mesaisi, servisi, yemeğine kadar bizim sıkıntılarımız. Herkes gözünü dikmiş Maliye Bakanına. Çünkü yetki Maliye Bakanında.
“TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu işçinin önünde gitmek zorunda. Bu sıkıntılar yalnız kamu işçisinde değil, Altındağ Belediyesinde, İstanbul Belediyesinde, İzmir’in çeşitli belediyelerinde de sıkıntılar var. ‘Grev yapalım, iş durduralım’ halkı sıkıntıya sokalım… Biz bunların doğru olmadığını biliyoruz ama yapacak başka bir çaremiz kalmadı. Kanunun verdiği yetki çerçevesinde grev yapılması gerektiğinde… Sendika başkanlarımız burada, bu açıklamayı birlikte yapıyoruz.”
Vergi ile ilgili geçen yıl bir eylem takvimi hazırladıklarını hatırlatan Atalay, “Türkiye'nin her ilinde eylem ve mitingler yaptık. 2002’de 22 katıydı vergi ikinci dilimine girmek, şu anda 6 katı. Biz mart ayında yüzde 20’ye, haziran ayında yüzde 35’e giriyoruz. Sayın Maliye Bakanı bunların hiçbirini ne görüyor ne duyuyor, bir politikası var onu uyguluyor. Onun izlediği politika bu ülkede ne emekliye ne çalışana fayda getiriyor. Maliye Bakanının şimdiye kadar işçiyle ilgili olumlu bir şey yaptığını, geçmiş dönem de bu dönem de görmedim. Göreceğimi de hiç zannetmiyorum. Çünkü onun dünyası başka.” diye ekledi.
TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ, Şubat 2025’te ortak zam taleplerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na sunmuştu. Talepler arasında; En düşük günlük ücretin 1,800 TL’ye çıkarılması, 2025’in ilk 6 ayı için yüzde 50 zam, sonraki 6 aylık dönemler için yüzde 25 zam ve yüzde 10 refah payı yer alıyor.
TÜRK-İŞ’in her kesimin sesini duyurmak zorunda olduğu tespitini yapan Atalay, “Bu ülkede 70 yaşında çalışıp iş kazasına uğrayan abilerimiz var. Dünyanın hiçbir yerinde örneği yok, 70 yaşında adam niye çalışsınki? Demek ekonomik sıkıntı var, adam geçinemiyor. Bizler çok cefa çekiyoruz, sefa görmüyoruz.” diye konuştu.
Açıklama sonrası sorulara yanıt veren Atalay, Asgari Ücret Tespit Komisyonunun yapısıyla ilgili soruya, "Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun yapısı değişmeden bir daha o masaya oturmayacağımızı geçtiğimiz Aralık ayında açıkladık. 2 milyon maaş alan adam bizim 20 bin lira alacağımız maaşa karar veriyor. Ortada adil bir kurul yok. Biz olmadan da karar alamazlar!" tespitinde bulundu.