ATEŞİN, YAKAMADIGI İNSAN, YARADANIN KENDİSİNE HALİLULRAHMAN LAKABINI VERDİĞİ PEYGAMBERLER HALKASININ, MUBUVVET SIRRINI İNSANLIGIN 2.ATASI NUH'UN (A.S) OĞLU SAM'IN OĞLU
YASEFTEN TAŞIYAN
Bizim neslimizden de sana itaatkâr ve Müslüman bir ümmet yarat. Dediği
Ve o ümmet içinde öyle bir Resul gönder ki insanlara senin ayetlerini okusun; azamet, kudret ve vahdaniyet delillerini bildirsin.
Onların nefislerini, akıllarını, kalplerini kötü ahlâklardan, bâtıl fikir ve inançlardan temizleyip pâklasın. Diyerek Oğlu İsmail(As.) amin buyurduğu
Son mubuvvetın sönmeyen Nuru
"Ben, ceddim, babam, atam, İbrahim`in duası, kardeşim İsa`nın müjdesi ve annemin de rü`yasıyım.
Hz. Muhammed Mustafa(As.)
Selay ve selam ''0'' na ve Onun Pak ve temiz soyuna olsun. Anamız Babamız fedadır sana ey Allah’ın Habibi Muhammed Mustafa(a.s)
MEZHEP NEDİR
Mezhep" kelimesi Arapça kökenli olup "mazhab" kökünden türetilmiştir.
Gidiş, yol, rota anlamındadır. Arapça sözcük Arapça ḏahaba ذهب "gitti, bir yol izledi" fiilinin masdarıdır.
İslâm mezhepleri, dinin anlaşılmasında siyasi, içtimai, iktisadi, coğrafi, tarihî ve daha başka sebeplerle meydana gelen
Farklılaşmalarla belirli fikirlerin ya da şahısların etrafında teşekkül etmeye başlayan, zamanla sistemleşerek Müslümanların dini inanç,
Düşünce ve hayat anlayışlarını etkileyen, sadece dini hayatta değil sosyal hayatta da derin izler bırakarak varlığını devam ettiren ve din anlayışlarının zamanla kurumsallaşması sonucu ortaya çıkan beşerî oluşumlardır.
İslam açısından Mezhep nedir dediğimizde Kuran sünnet icmâ çerçevesinde izlenen yol denir.
İcmal İslam hukukuna göre, herhangi bir çağ veya dönemde yaşamış İslam bilgini ve müctehidlerin kitap (Kur'an), Sünnet ve bazı mezheplere göre kıyasın delillerine dayanarak, şeriatın (İslami hükümlerin) konuları hakkında hüküm vermeleri veya benzer diğer hükümler arasında birleşmeleridir.
Türk Birliğine doğru çıktığımız yeni yol haritasında Türk devletleri içinde Gayrı Müslim olgusunun gerçeği, Müslüman olan Türk Devletlerinin İslam anlayışları ve Mezheplerini göz önüne alırsak, almamızda elzemdir, bu noktalarda neler yapılmalı mezhep farklılıklarının doğuracağı veya doğurması muhtemel olan konuların Kuran sünnet icma çerçevesinde birliğin sağlanması acısından neler yapılmalı, ortak yol haritasında birleştirici Ünsanların doğurduğu ayrıcalıkların nasıl giderileceğinin hesaplarımda yapılmalıdır.
Bu konuda Devletimizin ve Türk Cumhuriyetlerindeki Din ve Diyanetinin oluşturacağı bir Yüksek Din Şurasının oluşturularak çözümler üretilmesi gerekmektedir. Yoksa Geçmişten gelen, o asrın ve zamanın anlayışı, örf adet çerçevesinde kalmış, İslam âleminin içine düştüğü buhranı yeni oluşan
Türk Birliğinde de yaşamayacağız anlamına gelmemekle beraber, bu konular zaten patlamaya hazır dinamit lokumu misalı, Türk Ve İslam Aleminin Düşmanları tarafından fevkalade bizden daha iyi bilinmektedir.
Geçmiş dönem ve yakın tarihimize baktığımızda bunun örnekleri hepimizce malumdur.
Rasulllah efendimizin vefatı ile İslam Tarihinde sonu gelmez gibi görünen kabuk bağlamayan yara dediğimiz Arapların İslam öncesi kavmiyetçiliğinin getirisi olan sürtüşmelerden doğmuş İslam adına, gayri İslam’ı mezhep kavgalarının ve anlayışının artık sonunun gelmesi gerekmektedir.
İnsanlığın ikinci atası olarak kabul edilen Nuh (As.) ın üç oğlu içinde Sam'dan olan oğlu Yafasın torunu olan İbrahim(a.s.)ın künyesinden de anlaşılacağı üzere
Hz. Muhammed’in Arap olmadığı kesindir. Zira onun soyu, aslında Arap olmamakla birlikte sonradan Araplaşan bir etnik kökene dayanmaktadır.
Böyle olduğu için onun soyuna “Araplaşan Arap” ya da “Sonradan Araplaşan” anlamında “Arab-ı Müsta’ribe”, ya da “Arab-ı Mütearribe” denilmektedir.
Ebu Davut tan nakledilen bir hadisi şerifte Resullah efendimiz buyuruyor ki;
Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayın Allah’ın ümmetime verdiği mülk ve saltanatı ellerinden ilk olarak alacak kavim Kantura oğullarıdır. Ceddi İbrahim(a.s) üç sefer evlenmiş 3.Hanımı Türk hakanlarından birinin kızı olduğu kabul edilen
KANTURA isimli bayanlarda birinci eşi Saranın vefatı sonrası evlenmiş bu hanımından olan çocuklarına Araplar KANTURA OGULLARI derlerdi.
Hz. İbrahim'in Kantura Hatun'dan Zimran, Yaksan, Madun, Madyan, Esbuk ve Şuht olmak üzere altı erkek çocuğu meydana gelmiştir.
El Cahız'a göre işte Hz. İbrahim'in bu altı oğlundan dördü Horasan'a gelip yerleşmiş ve bunların soyundan da “Horasan Türkleri” meydana gelmiştir.
Bunun güzel bir sonucu olarak Hz. İbrahim, Oğuz Han'ın kızı Kantura Hatunla evlenmiş ve bu evlilikten yeni bir Türk nesli ortaya çıkmıştır. İbnü'l-İbri de Tarih-u Muhtasar ed- Düvel isimli eserinde ise “ Hz. İbrahim Türk Hakanının kızı Kantura ile evlendi” ibaresi yazılıdır.
Peygamberimiz Türkler ’den Kantura oğulları diye söz ederdi. Hatta bu sebepten 9. asırda Müslüman olup Halife etrafına toplanmaya başlayan Türkler, soyları sorulduğunda, “babamız İbrahim, amcamız İsmail” derlerdi.
Horasan adı Eski Farsçada hur (güneş) ve âsân (âyân “gelen, doğan”) kelimelerinden oluşarak “güneşin doğduğu yer, güneş ülkesi; doğu bölgesi”
anlamlarına gelmektedir. Bu adın Sasaniler döneminde ortaya çıkıp yaygınlaştığı görüşü hâkimdir.
Horasan tarihte, İran’ın kuzeydoğusunda bulunan çok geniş bir coğrafî bölgenin adıydı. Günümüzde bu coğrafî bölge üç parçaya ayrılarak
Merv, Nesa ve Serahs yöresi Türkmenistan, Belh ve Herat yöresi Afganistan, kalan kısımlarda da İran sınırları içinde bulunmaktadır.
İşte dünyanın sonuna geldik deyiminden yola çıkarak mademki dünyanın sonuna geliniyor bu son bulmadan KANTURA OGULLARI olarak
Allah’ın seçtiği geçmişten geleceğe zor zamanların zor insanları, ruh ve beden DNA’larında ilahi kodlarla kodlanmış olan YAFES atamızdan gelen İbrahim (a.s) ve Oğuz Atamızın ve dahi Oğuz Atamızın kızı Kantura ilede evlilik yoluyla da soylarının tekrar birleştiği
Türk Milleti olarak Bizler Arap diyarında ZUHUR EDEN son kutlu ışık ve kutlu insan Hz Muhammed Mustafa’nın dinini Arapların cahiliye adetleri içerisinde kirletmeye ve kirletenlere karşılık tavrımız Türk İslam Ülküsünde Kuran Sünnet İcma çerçevesinde Türk birliği noktasında yeni rotamızı (mezhebimizi)
Ortaya koymadığımız müddetçe Türk Birliği Düşmanlarımız tarafından her zaman patlamaya bitirilmeye müsait zemin üzerindedir.
Kurucu Genel Başkan Adnan Albayrak ŞİMŞEK