Terörle mücadelede ülkemizin önüne konulan “İmralı’ya gidilsin mi, gidilmesin mi” tartışması, meseleyi sığ bir zemine hapseden kısır bir döngüdür. Türkiye’nin gerçek gündemi; kanın durması, evlatlarımızın yaşaması, milletin huzura kavuşmasıdır.

Bugün hâlâ toplumsal kutuplaşma üzerinden siyaset üretmeye çalışan, ülkeyi sadece belli coğrafyalardan ibaret gören, acı tablosunu bilmeden ahkâm kesen çevreler; meselenin ağırlığını kavrayamayan kesimlerdir. Bu ülkede çocuklar, kadınlar, siviller, öğretmenler, polisler, askerler şehit olmuş, 50.000’e yakın insanımız resmî kayıtlara geçen terör saldırılarında hayatını kaybetmiştir. Bu gerçekleri yok saymak, milletin hafızasına haksızlıktır.
📌 Terör örgütü dün de terör örgütüydü, bugün de terör örgütüdür, yarın da öyle kalacaktır.
📌 Hiçbir terör yapılanması meşru değildir, hiçbir talebi meşru kabul edilemez.
Ancak barışın, huzurun ve silahların susmasının yolu; sahadaki tüm dinamikleri doğru okumaktan, doğru yerde doğru iradeyle adım atmaktan geçer. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesi, terörün bitirilmesine yönelik süreçlerde “kimseyi dinlemem” kolaycılığına sığınmamıştır. Terörü bitirecek irade; milletin iradesidir, devlet aklıdır, hukuktur.
Bu çerçevede kurulmuş Meclis komisyonunun görevi bellidir:
Kimin elinde bilgi varsa dinlemek, kimin etkisi varsa analiz etmek, silahların tamamen sustuğu bir geleceği tesis etmektir.
Bu; terörü meşrulaştırmak değil, milleti yaşatacak yolu aramaktır.
Siyasette karşılığı olmayanların, toplumda tabanı bulunmayanların, oy gücüyle değil “gürültü” ile var olmaya çalışanların bu sürece yön verme çabası millet nezdinde karşılık bulmaz. Üniversiteden, fabrikadan, Karadeniz’in köyünden, Diyarbakır’ın mahallesinden, Ege’nin kasabasından yükselen ortak ses şudur:
“Artık yeter. Akan kan dursun.”
🔹 Bir tek evladın daha toprağa düşmemesi için gerekirse herkes dinlenir.
🔹 Devlet, milletin huzuru için doğru zeminde her kapıyı çalar.
🔹 Meclis, millet adına çözümü arar; bu, onurlu bir duruştur.
Muhalefetin dahi komisyonda temsil edildiği bir tabloda, “şunu dinlerim, bunu dinlemem” yaklaşımı; tarihin kara sayfalarında yer alacak bir hatadır. Çünkü bugün mesele siyaset meselesi değil, insanlık meselesidir. Bugün mesele oy meselesi değil, can meselesidir.
Eğer gerçekten barış istiyorsak;
Nefsimizi değil, insanlığımızı öne koymak zorundayız.
Eğer gerçekten huzur istiyorsak;
Önyargılarımızı değil, milletimizin geleceğini düşünmek zorundayız.
Dün birbirine en ağır sözleri söyleyen siyasi odakların bugün ülkenin selameti için el sıkışıyorsa, bu; nefislerini ayaklar altına almaları sayesindedir. Aynı olgunluk ve aynı sorumluluk, terörün tamamen bittiği bir Türkiye yolunda herkes tarafından gösterilmelidir.
Çünkü barış, cesaret ister.
Çünkü huzur, irade ister.
Çünkü milletin geleceği, kısır tartışmalara kurban edilemeyecek kadar değerlidir.
Ve en önemlisi:
Bir annenin gözyaşı, hiçbir siyasi hesabın üzerinde değildir.
Bir evladın hayatı, hiçbir popülist çıkıştan daha değersiz değildir.
Bu ülkenin hakiki meselesi; kiminle konuşulacağı değil, artık kimsenin ölmemesidir.
Bu duruşu sahiplenmek; siyaset üstü bir görevdir, insanlık borcudur, devlet aklının gereğidir.
24 dönem Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten