Taşlar Yerine Oturmaya Başladı…
İş resmiyete bindi artık;
Bu saatten sonra pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. Meydan açıldı ve güreşçiler peşrev çekerek gelmeye başladılar. Bu yarışın sonunda kimler elini havaya kaldırır, kimler boyun büküp kenara çekilir veya kimler yenilgiyi kabullenmez ve kazanan da benimdir der ve bütün elleri havaya kaldırır bilinmez. Ama bilinen bir şey var ki, bu yarış hiç te öyle kolay bir yarış olmayacak.
Seçim kardeşim seçim. Güreş falan değil…
Birileri bana; örnek verme, okuma yazması kıt olanlar anlamıyor ve hemen konuya farklı yorum yaparak olayı başka taraflara çekiyorlar deyince, bende onların dediğini yapayım dedim ama olmuyor; bu iş, cin ali alfabesi olayı değil ki örnekleme yapmadan direk konuya gireyim. İstesem de zaten konuya girilmiyor.
Nasıl gireyim; bu seçimin o kadar çok dalı var ki, daldan dala atlamaktan yere çakılmamak elde değil. Bu olayın hem iktidar kanadı var, hem de muhalefet kanadı var. Ama gördüğüm kadarıyla İktidar kanadının sıkıntısı daha çok. Amiral köşkünde oturan kurucu üyelerin sahaya yeniden inmek için kendi koydukları uygulama maddelerini çiğnemeye çalışma manevraları, birilerinin ise gizliden gizliye bazı fısıltı gazeteleri kanalıyla kamuoyuna isimlerini alıştırmaları, her şehir için geçerli olan ve bilhassa Erzurum’da olan iktidar partisinin kilit isimlerinin gündemden düşmemeye çalışma adımları ve akla hayale gelmeyen bir sürü şey daha…
Daha bu günler iyi günler.
Bu işin daha le le si,
Bir de lo lo su var…
Peki; taze kan diye tabir ettiğimiz yeni adaylar ne olacak?
Çiçeği burnunda vekil adaylarımız ne olacak?
İlk kurulduğu günden bu yana; bütün samimiyetiyle, sadakatiyle ve maddi-manevi kazanımlarıyla bu partiye gönül vermiş, hizmetine devam etmekte olan, gece gündüz kavramını unutmuş ve mesai gözetmeksizin, mesafe gözetmeksizin ter dökerek, emek sarf ederek, tevdi edilen her görevi layıkıyla yerine getirmek için çalışan gerçek dava sahipleri ne olacak?
Bizler çok iyi biliyoruz ki; siz, her seçimde böyle şehir dışından her hangi bir aday getirip “şehrimizin adayı” olarak tanıttığınızda demokrasi kavramının ne kadar boş ve manasız bir şey olduğunu görüyoruz. Bu şehirde yaşayan yüz binlerce insan içerisinde, kendinize layık bir adayınız yok ise veya bulamıyor iseniz o parti yönetimini lağvedip tabelanızı kaldırın derim. Yok; bizim istediğimiz aday, istediğimiz yerden gelecek ve hatta “hazır” diye bir zaruri teklifiniz var ise o zaman bu kadar insanı konu mankeni olarak kullanmadan, samimi olarak yaklaşımınızda fayda var diye düşünüyorum. En azından size gerçek manada gönül vermiş insanlarımızın hayallerini yıkmazsınız. Bu durum bütün siyasi partilerimiz için de geçerlidir.
İthal aday ile bu iş olmadı, olmuyor ve olmayacak. Şehrimizin geldiği nokta apaçık ortada. Bu şehri, bu şehrin insanını ve hatta bu şehrin sıkıntılarını kim, ne kadar dert ederek kendisince çözüm aramış görmek istiyoruz. Öyle ağızdan çıkan her kelime için veya günlük gündemler için basın karşısına çıkıp, basın toplantısı düzenlemekle vekil olunmuyor. Zaten atalarımız daha evvelinden “laf ile peynir gemisinin yürümediğini” ispat etmişlerdi. Vatandaşından bihaber yaşayarak, şehrin sorunlarına yabancı kalarak, merkeziyetçi hareketler ile halka mesafeli davranarak vekil olunmuyor. Halkın bulunduğu ortamlara girildiği vakit ayrıcalık beklemek ile de vekil olunmuyor ama ne yazıktır ki bizim memleketimizde “yabancı sevdasına dayalı” bu siyaset böyle ezberlettirilmiş, yapacak bir şey yok. Ancak gelinen noktada gerçek manada değişim şart olduğu da görülmektedir. Öyle Nasrettin Hoca gibi bütün herkese mavi boncuk dağıtıp, sonrasında “mavi boncuk kimdeyse benim gönlüm ondadır” demenin devri de, vakti de bitti artık.
Bu şehrin insanı olmak başka şeydir, bu şehrin kahrıyla yaşamak başka şeydir. Kahrını çekmeyen, sıkıntısını çekmeyen ve ayazında yanmayan birilerinin, gelip bu şehirden vekil olmasını ve Ankara’da Meclisin sıcak duvarlarının içinden, karnı tok bir vaziyette bu şehrin 7-8 ay boyunca ısınmaya harcadığı serveti görmeden ve sıkıntılarımızı bilmeden bizi savunacağına inanın hiç inanmadım. Savunan da hiç olmadı zaten… Ve hep; ekmek bulamıyor iseler, pasta yesinler denildi…
O yüzden, sırf birileri kendi menfaatleri doğrultusunda aday tespiti yapmaktan vaz geçip gönlüm şundadır, bundadır diyeceğimize bırakalım demokrasi gerçek manada çarkını işletsin ve hak eden gitsin, vekâletimize baksın.
Uzatmanın faydası yok farkındayım ama anlaşılan odur ki, bu durumun seçime kadar böyle gün be gün, saati saatine, hatta ve hatta anlık olarak takipçisi olacağız ve umarım ki birileri yazdıklarımızdan bir şeyler anlar. Ayrıca bütün bunları ben demiyorum ki, etin kilosunun 250 tl olduğu bu dönemde hangi cesaretle yanına gidip oy isteyeceğinizi merak ettiğim vatandaşın kendisi diyor.
Aksini söylemek isteyen olursa buradayız efendim, bekleriz ama gelmeden önce hazırlıklı gelmenizde fayda var derim, çünkü ortada o kadar yığılmış problem var ki, inanın sizin vekillik hayallerinizi bile geçer.
Nasıl olsa taşlar yerine oturmaya başladı…