Taşlar Yerine Oturmaya Başladı 2…
Taşlar Yerine Oturmaya Başladı 2…
Dün bir tanıdık telefon açarak biraz sitem biraz da soru niyetinde bir şeyler sıraladı.
Severim kendisini, ben de susup dinledim ve bugünden dolayı bir yazı yazacağımı, cevabını orada rahatlıkla bulabileceğini belirterek telefonu nazikçe kapadım. Bu günlerde aklımız karma karışık, kimsenin kalbini kırmaya gelmez ama bazı şeyleri de, eğer bu işin içindeyseler ve yorum yapıyor iseler, gerektiği zaman kafataslarını açarak içine koymaya mecburuz…
Siyaset, kimsenin kumda oynayabileceği bir oyun değildir. Öncelikle bu durumda antant kalalım. Tamam, kanunlarımız gereğince bazı şartları yerine getiren her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşımız, siyasette istediği şekilde hareket etme özgürlüğüne sahiptir. Bu aynı zamanda anayasal bir hak, insanlık onurunun da temel taşlarından birisidir diye düşünüyorum.
İş bu yazımızın ilkinde dile getirmeye çalıştığımız durum hususunda dostumuz bize, neden açık açık dillendirmiyorsun deyince; biz de karar aldık ve en azından seçim süresince bazı konularda isim kullanıp yönlendirme yapalım dedik.
Neden olmasın ki.
Öncelikle;
Siyaset, erkek dünyasının oyuncağı değildir.
Baştan hemen bu durumda pozitif ayrımcılığa girerek “kadın” aday adaylarının çokluğuna, siyasette kadınlarımızın varlığının alışılmasına ve hatta bazı bakanlıkların dahi sorumluluğunun “anne” durumunda olan kadınlarımıza verilmesine “taraf” olanlardan birisiyim. Hayatımızın yönlendirilmesi açısından evde eşimize yetki verip “namus” kavramımızı emanet edebiliyorken, okulda canımız evladımızı teslim edip “gelecek” kavramımızı emanet edebiliyorken, ameliyat masasında canımızı ellerine bırakıp “sağlık” kavramımızı emanet edebiliyorken demokrasi şenlikleri çerçevesinde birçok erkekten çok ama çok daha iyi yapabileceğine inandığımız pek çok bakanlığı ve bazı işlerin sorumluluğunu neden emanet edemiyoruz ki? Kâinatın tek sahibi olan Allah’ın cenneti ayaklarının altına serdiği anaya, siz bir koltuğu çok göremezsiniz her halde. Kadının hayatımızdaki ve tarihimizdeki yerini bilmeyeniniz yoktur umarım.
Saklamaya çalıştığımız bir şeyler mi var? Yoksa sahiplenmeye çalıştığımız bir şeyler mi?
Erkek olarak, hep bir şeylere sahiplenmek ruhumuzda var ya;
Tıpkı bir meta gibi gördüğümüz, bütün maddi ve manevi değerleri sahiplenmeye kalktığımız gibi…
Dedik ya; taşlar yerine oturmaya başladı.
Neden saklayalım ki; erkeklerin birçok şeyi eline yüzüne bulaştırdığı aleni olarak ortada. Hayatımızı paylaştığımız kadınlarımız ile siyaseti neden paylaşmıyoruz ki?
Eşit oranda.
Ve mümkün ise daha fazla oranda.
Şahsi kanaatim o dur ki; kadının artık bir şeylere el atmasının zamanı geldi gibi.
Niye mi?
Durumumuz ortada ya işte daha ne diyelim.
Önceki yazımızda yazdığımız gibi; “laf ile peynir gemisi yürümüyor”. Bilhassa bir önceki dönem seçimlerinde, birilerine yaptırmış oldukları hizmetlerin karşılıklarını ve hatta fatura ödemelerini dahi yapmadan bu seçimde tekrardan adayım diyenlere ve göğsünü gere gere Cumhuriyetin Caddesinde yürüyenlere ithaf olunur.
Genel Başkanlarının ardından hakaret edip, hiçbir şey olmamış gibi gülücükler dağıtarak, inancına ve milli değerlerine dahi saygı duymadığı halkın arasında gezmeye çalışan o göğsünü gere gere yürüyenlere ithaf olunur.
Kendisi; daha dün başka bir siyasi partiden istifa edip, sözde üyeler ile gelip başka bir siyasi partinin çatısının altına sığınanların, bugün başkaları için aynı hareketi çok görmelerine aldırış etmeyenlere ithaf olunur.
Ki;
Bu daha başlangıç
Ve
Taşlar yerine oturmaya başladı…