Sessiz Çoğunluğun Çığlığı: Kim Duyacak Bu Ülkenin Yorgunluğunu?

Sessiz Çoğunluğun Çığlığı: Kim Duyacak Bu Ülkenin Yorgunluğunu?

Sürekli konuşanların gürültüsünde kaybolan sessiz çoğunluk, artık derinden ama kararlı bir çığlık atıyor: “Bizi gören var mı?”

Sürekli konuşanların gürültüsünde kaybolan sessiz çoğunluk, artık derinden ama kararlı bir çığlık atıyor: “Bizi gören var mı?” Bu yazı, toplumun üstü örtülen yorgunluğunu, görünmez yüklerini ve kimsenin duymadığı bir sese dönüşen gerçek hikâyelerini anlatıyor.

Yorgunluğun Adını Koymak

Bu ülkede bir kesim sürekli konuşuyor, bağırıyor, anlatıyor, şikâyet ediyor, yön veriyor. Ama bir kesim var ki, en çok çalışan, en çok yorulan, en çok bekleyen…
Onlar konuşmuyor. Çünkü konuşacak nefesleri kalmadı.
Onlar şikâyet etmiyor. Çünkü kimsenin dinlemediğini çok iyi biliyorlar.
Adına sessiz çoğunluk deniyor ama aslında çoktan seslerini kaybetmiş bir kalabalıktan söz ediyoruz.

Bugünlerde toplumda duyduğumuz en büyük cümle şu:
“Böyle gelmiş böyle gider.”
Ama gerçek şu ki: Böyle gelmedi ve böyle gitmiyor. Sadece kimse o sessiz çığlığı duymuyor.

 “Yük Taşıyanların Sesini Kim Duyuyor?”

Evine ekmek götürmek için sabahın köründe yollara düşen işçi…
Çocuğunun okul masrafını görünce içten içe çöken anne…
Her ay aynı hesaplamayı yapan emekli: “Bu ay hangisini eksik ödeyeceğim?”
Yıllarca okumuş ama iş bulamamış genç: “Benim hayalim ne zaman başlayacak?”

Bu insanların ortak bir özelliği var:
Hepsi kendi yükünü taşıyor ama kimseye yük olmamaya da çalışıyor.

Her gün televizyonlarda tartışanlar var ama onların gündemi başka.
Sokakta yürüyen insanın derdi ile ekranlardaki hararet hiçbir zaman aynı olmadı.
Ve biz bu farkın adını bir türlü koyamadık. Çünkü adını koyarsak yüzleşmemiz gerekir.

Sessiz çoğunluk, gün içinde bin tane sorun yaşıyor ama gece uyumadan önce tek bir soru soruyor:
“Yarın daha iyi olur mu?”
Cevabı da kendileri veriyor:
“Bilmiyorum.”
Bu bilinmezlik, belirsizlik ve sürüklenme hâli, ülkenin gerçek yorgunluğudur.


“Gürültü Yapan Azınlık, Bedel Ödeyen Kalabalık”

Toplumun en enteresan fenomenlerinden biri şudur:
Konuşanların çoğu bedel ödemez, bedel ödeyenlerin çoğu konuşmaz.

Sosyal medyada her gün fikir beyan edenler var, politik tartışmanın tam ortasında yaşayanlar var, sürekli şikâyet edenler var…
Ama gerçek yükü taşıyanlar konuşmanın değil, çalışmanın derdinde.
Gürültü yapanlar sürekli görünür, sessiz kalanlarsa hep görünmez olur.

Bu görünmezliğin doğurduğu en tehlikeli sonuç ise şudur:
Bir ülke kendi gerçek sahiplerini görmezse, sorunlarını da göremez.

Sessiz çoğunluk; ne polarizasyonda taraf, ne tartışmalarda aktör, ne de günlük mücadelede vitrin.
Onlar; faturayı ödeyip çocuğunun okuluna yetişmeye çalışan, ekmek kuyruğunda bekleyen, trafik çilesini çeken, iş bulmak için CV gönderen, torununa harçlık vermek isteyen sıradan ama onurlu insanlar.

Bu insanların sesi yükselmediği için ülkenin nabzını yanlış ölçüyoruz.
Toplumun gerçek kalp atışı, yüksek volümdeki bağırışlarda değil;
yorgun ama kararlı adımlarla yaşayan insanların hikâyesindedir.


 “Bir Ülke Ne Zaman Değişir?”

Büyük toplumsal değişimler, büyük sloganlarla başlamaz.
Yıkıcı protestolarla, parlayan manşetlerle ya da bir anda patlayan öfkeyle de başlamaz.
Asıl değişim, herkesin kendi evinde sessizce söylediği cümle ile başlar:
“Artık yeter.”

Bugün insanlar bunu yüksek sesle söylemiyor olabilir.
Ama içlerinde kaynayan bu cümlenin gücü, bir gün büyük bir dönüşümü tetikleyebilir.
Değişim için bağırmak gerekmiyor; bazen sadece yorgunluğun biriktiği noktaya gelmek yeter.

Ülkeler, sessiz çoğunluk yorulduğunda yön değiştirir.
Onlar artık “Bu böyle gitmez” dediğinde kartlar yeniden dağıtılır.
En büyük dönüşümler, sessiz çoğunluğun sessiz kararlarında gizlidir.

 

 Sessiz Çoğunluk Çok Şey İstemiyor

Bu ülkenin sessiz çoğunluğu neler istiyor biliyor musunuz?

Adil bir yaşam

Emeğinin karşılığını almak

Torununa iyi bir gelecek

Gençlerinin umudunu kaybetmemesi

Güvende hissetmek

Alım gücünün erimediği bir ekonomi

Yarın ne olacağını bilmek

Ve en önemlisi: Değer görmek


Aslında istekler büyük değil, sadece uzun süredir karşılanmıyor.

Toplumun gerçek taşıyıcı kolonu olan bu kitle, artık içten içe şöyle diyor:
“Bizi görün. Bizi duyun. Biz bu ülkenin sessiz gücüyüz.”

Bu yazı, işte o görünmeyenlerin görünür hâli olsun diye yazıldı.



Haber Editörü

Hakan DİKMEN

hakandikmen30@gmail.com
Yorumlar (0)

GÜNDEM

Haberi Sesli Oku