Sen ne güzel adamdın be Aziz aga!
Sen ne güzel adamdın be Aziz aga!
Bu sıralar toprak altına bayağı bir sevdiğimi yolladım. Gerçek değerli şeylerin nerede ve nasıl biriktirildiğini Rabbim biz insanoğluna ibretlik olarak her an örnekleriyle gösteriyor göstermesine de, biz farkına varıyor muyuz orası meçhul.
Kimimiz; oturduğu yerden mal mülk peşinde, onu biriktirir.
Kimimiz; eşine, dostuna hançer nasıl sırtlanır örneğini yansıtır ve böyle gidenlerimiz olduğunda da göstermelik birkaç kelam, gerçeğini aratmayan birazcık timsah gözyaşları ve sonrasında hayat devam ediyor tesellisi.
Hayat devam etmiyor aslında biz öyle zannediyoruz.
Zaman akıp gidiyor, evet.
Günler yarınları kovalarken, yakalanamayan yarınlar hep var olacak, evet.
Umudun diğer adı olan yarınlar.
Ama birileri o yarınlarda olmayacak.
Daha bir fidan iken toprağa verdiğim Soner’imin olmadığı gibi, ağabeyimin, ablamın ve hatta daha geçen ay uğurladığım babam gibi. Hepimizin vardır vedasız gidenleri.
Aziz gibi…
Sen ne güzel oğuldun be Aziz’im. Sen ne güzel “adam”dın.
Sana baktığım zaman hep kendimi görürdüm sende. Sırtında kaç hançer biriktirdin bilmem ama bu saatte kalpten gittiğine göre, kim bilir ne acılarını gömmüştün oraya? Ve sonunda o da dayanamadı ve aldı seni çıkıp gitti buralardan.
Alın işte, istediğiniz ne var ise sizin olsun. Evleriniz, arabalarınız, altınlarınız ve hatta sözde adamlıklarınız…
Makamlarınız, mevkileriniz, rol yaptığınız reklam kokan sadakalarınız ve sözde ibadetleriniz…
Arkadaşlığınız, dostluğunuz ve menfaatlerinize az bir şey ters düştüğü zaman kaybettiğiniz sözde insanlığınız…
Gelmek istedim ama gelemedim yanına, gelip vedalaşmak ve hatta tabutunun başında biraz da ağlamak istedim ama olmadı. Midem kaldıramazdı orada göreceklerimi, oraya sırf sana veda etmek için gelenlerin bir kısmının, nasıl bir ruh hali içerisinde olduğunu sen artık daha rahat görebiliyorsun değil mi kardeşim?
İşte bu yüzden acı çektin hep, işte bu yüzden sıkıntı çektin… Samimi olmayan, sahte olanlar yüzünden. O yüzden gencecik kalbin dayanamadı taşıdığın yükünün ağırlığına.
Sen ne güzel insandın be Aziz aga…
Hem biliyor musun?
Bu şehir, ikinci kez kaybetti seni.