Köşe Yazarları

Köşe Yazarları Haberleri

Şanslıyım Elçibey’le yüz yüze oturup röportaj yaptım

Şanslıyım Elçibey’le yüz yüze oturup röportaj yaptım

Şanslıyım Elçibey’le yüz yüze oturup röportaj yaptım

Ebulfez Elçibey. Bu ad benim için çok şeyi ifade ediyor. Elçibey dedikte gözümün önünde her şeyden önce büyük bir Türk insanı canlanıyor. Tüm azametiyle bir Türk devleti. Çünkü Elçibey “in hayaliydi bu. Hayatta en büyük isteği bunun gerçekleşmesini görmekti. Kendisini tanıyan herkes Elçibey’in bu emeli uğrunda canı kadar sevdiği yavrularını bile feda etmekten çekinmeyeceğini bilir. Elçibey’i 1998 senesinde yakından tanıdım. O zamana kadar kendisini uzaktan tanırdım. Doğru, Elçibey’le SİDSUH (SRDSİH-Seçim Reformlarının Demokratik Seçimler İçin Haraketi) toplantılarından sonra arada bir görüştüğümüz oluyordu. Bu da basın toplantılarına denk gelirdi. İtiraf etmeliyim ki, benim için diğer siyasilerden pek farkı yoktu. Hatta kendisini eleştirdiğim yazılarım da olmuştu. Yaptığının anlaşılmadığını, yönetimden neden bu kadar kolay ayrıldığını defalarca yazdığım yazılarda sorgulamıştım. Bir gün basından her kesin iyi tanıdığı Sevil Ulvi isimli bir arkadaşım bana “neden Elçibey’le röportaj yapıp tüm bunları kendisine sormuyorsun?” ve “istersen röportajı birlikte yapalım mı?” dedi. Anlaştık. Gazete genel yayın yönetmenliğiyle görüşüp Elçibey’le röportaj yapmak istediğimizi söyledik. İzin verildi. O sırada çalıştığım 'Millet' gazetesinin başyazarı Asaf Hacıyev gülümseyerek: “Nigar, biraz zorlanacaksın” dedi. Özgüvenimi kaybetmeden “hiç de zorlanmam” desem de içime bir tedirginlik doğdu. Büyük bir insanla söyleşi yapacaktım. Sevil hanım yapacağımız röportajın zamanının teyit etmek için Elçibey “in yardımcısını aradı. Oktay Kasımov ve Ulvi Hekim ov da bize yardımcı oldular [caption id='attachment_117577' align='alignnone' width='640'] Elçibey[/caption]   Bir hafta sonra biz Elçibey’in çalışma odasında kendisiyle yüz-yüze oturarak röportaj yaptık. Elçibey’in çalışma odasına girdikten 5 dakika sonra tüm heyecanım gitti. Bu büyük insanın cana yakın tavırları, sanki yıllardan beri bir-birimizi tanıyormuşuz gibi davranması, her hareketinde Türk insanına, en önemlisi de Türk kadınına olan saygısı dikkatimden kaçmadı. Röportajı bitirmiştik. Fakat Elçibey’le samimi söyleşimizi bir saat daha sürdü. Onun ideallerini, Türk dünyasıyla ilgili bitmek bilmeyen dileklerini, Azerbaycan’ı Türkiyesiz düşünememesini, birleşik Azerbaycan devletinin kurulmasıyla ilgili konuştuklarını dinledikçe ben Elçibey’i yeniden keşfettim. Bu büyük insanın Türk dünyasının birliği, bütünlüğü için ne kadar çaba harcadığını ve bu uğurda savaş vermek için nasıl yandığını gördüm. Onun tüm yaşamını bu uğurda harcadığını anlayabiliyordum. Elçibey’le ilgili yazdıklarımdan dolayı utanç duymadım desem yalan söylemiş olurum. Onun fikirlerini dinledikçe yazdıklarım teker-teker gözümün önünden geçti. Nasıl büyük bir yanlış yaptığımı anladım. Neden yönetimden kolayca ayrıldınız sorusuna ise gülümseyerek “her şeyin zamana ihtiyacı var, zamanı geldiğinde her şeyi bileceksiniz, zamanı geldiğinde bu konuda konuşacağım”. Bu sözlerinden sonra artık kendisine soru soramadım. O kadar içtenlikle söylemişti ki, beklemekten başka çare yoktu. Fakat çok yazık, Elçibey’in ömrü dediği zamanın gelmesine yetmedi. Tanrı onu bizden ayırdı. Elçibey’le 1998 senesinin güzel bir ilkbahar günü Bakü’de Hakani sokaktaki parti merkezinde başlayan tanışlığımız 2000 senesinin ilkbaharına kadar devam etti. Elçibey o sene tedavi için Türkiye’ye götürüldü. Son nefesini de uğrunda hayatını feda etmeğe hazır olduğu Türkiye’de verdi. Tanıştığımız iki sene boyunca zaman-zaman Elçibey’ler görüşmüştük. Basın toplantılarında, konferanslarda. Her defasında ışık dolu bakışlarıyla gazetecileri seyreden Elçibey bizlere sabırlı olmayı tavsiye etti. Henüz genç olduğumuzu, bir gün Türk topluluklarının birliğini ve Türk dünyası karşısında tüm dünyanın zayıf kalacağını göreceğimizi söyledi. Birleşik Azerbaycan uğrunda verdiği mücadelenin bizlerce sürdürüleceğine ve bu işi sonuca bağlayacağımıza çok inandığını söyledi büyük Elçibey. [caption id='attachment_146320' align='alignnone' width='225'] Elçibey[/caption]   Ebulfez Elçibey’le yaptığımız o röportajda pek çok konulara girmiştik. Cumhurbaşkanı olduğu dönemde göreve getirdiği hükumet üyelerinin kendisine nasıl ihanet etmelerinden 1998 senesi başkanlık seçimlerinde Elçibey’in başkanı olduğu AHCP-nin kendi müttefiği olan parti liderleri tarafından desteklenmekten vazgeçilmesine kadar pek çok konuları konuşmuştuk. Bu konuyu hatta röportajdan sonra da konuştuk. Her defasında Elçibey bir kelimede bu insanların kimler olduğunu bize anlatmadı. “Acele etmeyin, zamanı geldiğinde onların kim olduğunu bileceksiniz” dedi. Bunu telaffuz ederken yüzündeki ifade bile bizlere çok şeyler söylüyordu sanki. İşte o an kimin kim olduğunu bir daha anladım. İşin ilginç tarafı Elçibey’in çalışma odasında edindiğim kanaatlerin doğruluğunu aradan geçen 20 senelik zaman zarfında teyit ettim. Kimin hain olduğu, iktidarın kesesinden nemalanarak Elçibey’e kimlerin ihanet ettiği malum oldu ve şu anda da malum olmaya devam ediyor.   Not: Ben bu yazıyı 2008 yılında yazmıştım. Onda Bey'in doğum günüydü. Şimdi ise ölüm yıldönümüne tekrar paylaşmak istedim. Mekânın cennet olsun bey. Ne yazık ki tüm büyük tarihi şahsiyetler kimin senin de değerini millet olarak hala anlamıyoruz.  Tarihi şahsiyetleri iktidarlar değil halk değer vermelidir. Tarihine tarihi şahsiyetlerine değer vermeyen halka iktidarlar da değer vermez. Kanıtı göz önünde. Nasipse o dünyada görüşene dek bey. Umarım görüşürken yanında yüzümüz ağ olur. Ruhlar ölmüyormuş. Hele hele kalbi vatanım milleti devlet için atan Elçibey gibi büyük insanların ruhları hep yaşarmış. O yüzden de ruhuna yüzümü tutup diyorum hakkını bizlere helal et bey. Nigar Ögeday

Haber Editörü

Dikmen Hakan

hakandikmen30@gmail.com
Yorumlar (0)

GÜNDEM

Haberi Sesli Oku