Sakın ha Turan’a bir şey demeyin…
Sokakları boş bu şehrin…
Say ki, hüzün kol geziyor soğuk kaldırımlarında.
Bir ben,
Bir kendim
Ve
Bir de yalnızlığım geziniyoruz,
Hani o meşhur Cumhuriyet Caddesinin,
Temmuz ayına inat, ayaz kokan;
Arnavut olamamış ama her şeye Fransız kalmış kaldırımlarında…
İncelerden bir ses yankılanır Yakutiye’nin gri duvarlarından, ahanda Lala Paşa’ya doğru
“yavri yavri” diye
Veya
Öyle zannettim,
Yoksa ne işi vardır?
Güzel ad ve atlarıyla gidenlerin,
Yakutiye’nin kimsesizlik kokan, şuh yalnızlığında.
Bilir misin gardaş?
Muhabbet almış başını gitmiş buralardan,
Hûma kuşunun kanatlarında,
Bize kalan ise
Dadaşlık vakarı sonrasının
Koskocaman bir yalnızlık kokusudur,
Ki;
Unutulmuşluğun korkusudur.
Ses dahi çıkaramadığımız…

Heyhat!
Hep boşunaymış heveslenmelerim.
Boşunaymış umut etmelerim…
Hem göçler yola dizildikten sonraları
Gara camışları kimseler bayıra vuramadı daha,
Ne yar koynunda beslenen Sunalar kanatlanabildi;
Ne de uyanabildi artık.
Tembelliğimize bahane olarak
Zaten hep seyretmedik mi? Kudreti Mevla ne eyledi diye…
Eyvah ki ne eyvah…
Bizi sadece Turan’a bir şey demeyin diye uyarmışlar oysa…
Turan’a bir şey demeyin…
Bilir misin?
Horoz şekerleri de eridi bitti,
Ne pilavı kaldı, ne godu;
Zaten beşede kimseler dönüp bakmıyor artık.
Arkası yarınlar kesileli bayağı bir uzun zaman oldu,
Herkes tanko, herkes her şeyi biliyor artık.
Hemi, sosyete mi olduk ne?
Üstelik
Üstelik biz daha bir yalnız kalmışız, bu tahta bavullular arasında…
Onlar ağa oldu da, biz maraba dahi kalamadık,
Haddimize mi düştü ki sorgulamak;
O gün bugündür zaten de Turan’a bir şey demedik gitti.
Böyle çalınmış türkümüz bizim, yapacak bir şey yok.
Say ki,
Say ki kaybolup gitmişiz;
Bu üşüyen şehrin, dar sokaklarında…

Hani çocukken kız severdik ya ölümüne susamışçasına;
Gavurboğanda, mehle başında, çırçırın
İşte o Çırçır’ın çıkmaz sokaklarında kayboluşlarımızdı tek gerçek olan.
O kadar zaman geçse de üzerinden
Kimseler gelmeyecek biliyorum.
Bize kardeş kalacak,
Palandöken heybetinde dahi olsa,
Bu unutulmuş, biçare yalnızlığımız.
Ha bir de
Temmuz ortasında ki sahte üşümelerimiz…
Zaten
Çukur çeşmenin suyu bile kesmez oldu artık hararetimizi
Bu arada bir iken kaç oldu unuttuk sayısını
Biz halen daha Turan’a, pardon Turan’lara bir şey demiyoruz.
Diyemiyoruz…
Son ki bahanemiz olsun ya; sessizce seyreyleyelim bakalım, kudret-i Mevla neylemiş?