Maskelerin bol, yüzlerin sahte olduğu bu çağda asıl eksik olan şey karakter. İnsanlar yüzünü değiştiriyor ama yüzsüzlüğünü gizleyemiyor.
Her Yerde Maske Var, Ama Kimse Maskeli Olduğunu Kabul Etmiyor
Modern toplumun en ilginç özelliği şu:
Herkesin yüzünde bir maske var,
ama kimse kendinde maske olduğunu kabul etmiyor.
Kimi çıkarı için takıyor,
kimi popüler olmak için,
kimi görünmez kalmamak için,
kimi de aslında kim olduğunu unuttuğu için.
Sosyal medya filtrenin dijitalini sunduysa,
toplum da filtrenin psikolojik hâlini çoktan satın aldı.
Artık insanlar maskesiz dolaşmanın ayıp olduğunu düşünüyor.
Gerçek yüzünü gösterenler ise “saf”, “salak”, “hayat bilmez” ilan ediliyor.
Gerçek Yüzsüzlük, Maskeyi Yüzü Sanmakta
Eskiden yüzsüzlük ayıptı.
Şimdi marifet oldu.
Bugün yüzsüzlüğün bin türü var:
Sorumluluğu yok sayıp başkasına atan,
Yanlışı bilip üstüne konuşan,
Hak yemeyi hak sanan,
Kendine yapılınca ağlayıp başkasına yapınca keyiflenen…
Bunlara “karakter problemi” denmez oldu.
Direkt “yaşama stratejisi” diyorlar.
Yani toplumda yüzsüzlük artık bir kusur değil;
kariyer basamağı.
Gerçek yüzsüzlük de burada başlıyor zaten:
Maskeyi yüz sanmak,
yüzsüzlüğü normal görmek.
İnsanlar Değişmedi, Maskeler Gelişti
Bu çağda kimse karakterini geliştirmiyor,
maskesinin sürümünü yükseltiyor.
Eskiden insanlar kötü olunca suçluluk duyardı.
Şimdi kötü olunca taktik geliştiriyor.
Bir insanın maskesi ne kadar parlaksa,
arkasındaki gerçek o kadar karanlık.
Bazıları o kadar çok maske takmış ki,
hangisinin gerçek yüzü olduğunu kendisi bile unutmuş.
Bu yüzden toplumda en güven veren insanlar genelde konuşmayanlar;
çünkü konuşanların çoğu maskesini parlatmakla meşgul.
Yüzsüzlük Ne Zaman Normalleşti?
Bir toplumda yüzsüzlüğün normalleşmesi üç aşamada olur:
1. Ayıp olmaktan çıkar.
“Ne var canım?” cümlesi belirir.
2. Meşrulaşır.
“Herkes yapıyor, ben niye yapmayayım?” denir.
3. Ödüllendirilir.
“Aferin, akıllı adammış” diye övülür.
Bugün hangi aşamadayız?
İçten içe biliyorsun:
Üçüncünün tam ortasındayız.
Cebi dolu olanın karakteri sorgulanmıyor.
Makama gelenin geçmişi sorulmuyor.
Yalan söyleyenin niyeti tartışılmıyor.
Toplum yüzsüzlüğü önce tolere etti, sonra alıştı, şimdi de alkışlıyor.
Maske Düşünce Kimse Suçu Kabullenmez
Maskeler düştüğünde ortada gerçek yüz değil,
gerçek sorumluluk kalır.
Ama herkes sorumluluktan kaçmaya programlanmış durumda.
Bir yanlış olduğunda ilk refleks:
“Ben yapmadım.”
“O başlattı.”
“Ben sadece uydum.”
“Sistemin suçu.”
Yani kimse maskesini çıkarmıyor;
ama herkes “maskem kaymış olabilir” diye bahane üretiyor.
Hiç kimse “Evet, bu bende yanlış” demiyor.
Çünkü yüzsüzlük, hatayı sahiplenmeye değil,
başkasına itmeye dayanır.
Son Söz: Gerçek Yüzünü Kaybeden, Gerçek Hayatını da Kaybeder
Bir insan maskesini takar, takar, takar…
Sonra bir gün fark eder ki,
maskesiz yaşayamaz hâle gelmiş.
O gün işte en tehlikeli andır.
Çünkü insanın gerçekliği önce yüzünden gider,
sonra karakterinden,
sonra hayatından.
Sahte yüzlerle kurulan bir toplumun sonu bellidir:
Herkes tanıdık görünür ama kimse güvenilir değildir.
Bizim ihtiyacımız yeni maskeler değil;
yeni yüzler değil;
yüzsüzlüğe karşı gerçek yüzlerin cesareti.