
Tarihin en stratejik duraklarından biri: Erzurum.
Yüzyıllar boyunca doğunun kapısı, ticaretin kalbi, kervanların nefes aldığı şehir… Bugün bakıyoruz, İran’a birkaç saat, Azerbaycan’a bir uçuş, Gürcistan’a bir yol mesafesinde. Yani haritada değil, kaderde de merkez.
Ama gelin görün ki, sağlık turizmi denince bu merkezden ses yok. Sanki koca şehir anjiyo olmuş da damarları tıkanmış gibi…
Doktor Var, Donanım Yok
Erzurum’un tıp fakültesi, Türkiye’nin en köklülerinden biri. Sayısız profesör, cerrah, bilim insanı bu topraklardan yetişti; bazıları ülkenin, bazıları dünyanın dört bir yanında hayat kurtarıyor.
Peki soru şu:
Bu kadar iyi doktor yetiştiren şehir, neden kendi hastanesinde turist hasta ağırlayamıyor?
Çünkü sistem “şifa”yı değil, “şov”u destekliyor.
Yatırımcının gözü betonlaşmada, yöneticinin gözü makamda.
Bir şehir “doktor ihracatçısı” olup da kendi halkına ve coğrafyasına sağlık hizmeti satamıyorsa, burada sadece eksiklik değil, vizyon felci vardır.
Konum Altın, Fırsat Pas Tutmuş
İpek Yolu’nun göbeğinde oturuyorsun; İranlı, Gürcü, Azerbaycanlı hasta akın etmeye hazır.
Kış turizminin yanında sağlık turizmini entegre etsen, termal tedavi merkezlerinden estetik operasyonlara kadar geniş bir yelpazede büyük bir ekonomik dönüşüm sağlanır.
Ama kimse düşünmüyor.
Birileri hâlâ “devlet hastanesi mi yapsak, özel mi beklesek” tartışmasında boğuluyor.
Oysa Erzurum sadece konumuyla değil, insan kaynağıyla da sağlık turizmine doğuştan hazır.
Hazır ama hareketsiz.
Potansiyel var ama “niyet” yok.
Başka Şehirler Markalaşırken
Antalya, İstanbul, Ankara derken; Erzurum’un adı bu listelerde yok.
Halbuki yüksek rakımda iyileşme süresi kısa, hava temiz, maliyet düşük, hekim kalitesi yüksek.
Ama kimsenin aklına “biz bu avantajı nasıl markaya çeviririz?” sorusu gelmiyor.
Çünkü şehirde “sağlık” deyince akla hâlâ “SGK sırası” geliyor, “sağlık turizmi” değil.
Şifa Dağıtan Şehir, Kendine Serum Bağlamalı
Erzurum, bu haliyle kendi potansiyelini boğuyor.
Her yıl yüzlerce genç doktor mezun veriyor, ama özel hastanesi YOK
Bir şehir kendi evlatlarının uzmanlığını değerlendiremiyorsa, o şehir kalkınma planlarını değil, bahanelerini gözden geçirmeli.
Artık Erzurum’un “sağlıkta marka şehir” olma zamanı geldi de geçiyor.
Yoksa dünya sağlık turizmiyle milyarlar kazanırken biz hâlâ “uçak var mı, hasta gönderelim mi?” diye düşünürüz.
Unutmayalım:
Şifa dağıtan şehir, kendine serum bağlamazsa, yarın kendisi yoğun bakıma kalır.