Prof. Dr. Vechi Sönmez: Bugün Müslümanların içerisinde olduğu en büyük sıkıntı aile kurumudur

Prof. Dr. Vechi Sönmez: Bugün Müslümanların içerisinde olduğu en büyük sıkıntı aile kurumudur

Alimler Buluşmasında konuşan Prof. Dr. Vechi Sönmez, “İnsanlık tarihinin en önemli kurumu olan sosyalleşmenin, ahlaki değerlere bağlılığın ve toplumun düzenini sağlayan en ciddi kurum olan aileyi tahrip etme elbette ki siyonist düşüncelerin, İslam düşman

Alimler ve Medreseler Birliği (İTTİHADUL ULEMA) tarafından tertip edilen, Kürdistan Bölgesi başta olmak üzere dünyanın farklı coğrafyalarından alim ve akademisyenlerin katıldığı 10'uncu Alimler Buluşması Diyarbakır'da gerçekleştiriliyor. Programa HAMAS yetkilileri de katıldı.

Her yıl gerçekleştirilen alimler buluşmasının 10'uncusu "İslami Kimliğimiz Üzerine Kurgulanan İdeolojik Girişimler" temasıyla Diyarbakır merkez Yenişehir ilçesi Selahaddin Eyyubi Camii Konferans Salonu’nda yapılıyor.

Gazze’deki şehitlere selam göndererek sözlerine başlayan Sönmez, aile kurumunun önemine v eonu korumanın gerekliliğine vurgu yaptı.

Bugün Müslümanların en büyük meselesinin aile kurumu olduğunu belirten Sönmez, “Bugün Müslümanların içerisine bulunmuş olduğu en sıkıntı verici, en huzursuz edici bir meseleyi sizlere dilimin döndüğü kadar anlatmaya çalışacağım. O da aile kurumudur. siyonizm nasıl yeryüzünde ifsat harekesini tarih boyunca devam ettirdiyse, bugün bütün İslam ülkelerinde ve başta özellikle ülkemizde o siyonist yapının zararlı gidişatını da bizlere hissettiriyor. Yüzyıldır devam eden bu hissiyat bitmiş değildir. Gittikçe körüklenmiş bir şekilde Müslüman aile mefhumunu ortadan kaldırmaya çalışan bir güç kazanma peşinde hareket etmektedir. Malumunuz insanlık tarihinin en önemli kurumu olan sosyalleşmenin, ahlaki değerlere bağlılığın ve toplumun düzenini sağlayan en ciddi kurum olan aileyi tahrip etme, elbette ki siyonist düşüncelerin, İslam düşmanlarının yegâne prensibi haline gelmiştir.” dedi.

“Maalesef aile diye bir şey bırakmadılar”

Kur'an-ı Kerim ışığında ailenin önemini dile getiren Sönmez, “Aileyi bir sükûnet, bir huzur makamı olarak, kurumu olarak, beyan buyuruyor. Resûl-i Ekrem aleyhissalâtu vesselâm Efendimiz de aile içerisindeki dayanışmayı, yardımlaşmayı, ahengi birçok hadisi şerifinde bizlere tavsiye buyuruyor. Ama gelin görün ki şimdi birkaç maddede sizlere anlatmaya çalışacağım hususlardan dolayı maalesef aile diye bir şey bırakmadılar. Toplumun tamamen raydan çıkması için inhiraf etmiş, seküler anlayışlara, deist anlayışlara, materyalist anlayışlara kapılmasına sebebiyet verecek bazı meselelerde maalesef toplumu tahrip etmişlerdir. Onlardan bir kısmını şu şekilde özetlemek mümkündür. Sabahtan beridir burada çok samimi bir şekilde ciddiyetle dinliyorsunuz. Çok da fazla doğrusu uzatmak da istemiyorum. Kısa kesmeye çalışacağım. Malumunuz olduğu üzere inanç üzerindeki baskıları arttırarak ailede Allah korkusu, Allah sevgisini ve Peygamber sevgisini, İslam aşkını yok etmeye yönelik müfredatların nasıl bir şekilde uygulandığını hepimizin malumudur. Okullarda, eğitim yuvalarında bunu yapabilmek için yüzyıldan beridir İslami bir müfredatı yasaklayan, adeta o siyonistlerin uşaklığını yapan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Besmelenin, besmeleyle başlamanın, Kur'an'la başlamanın yasak edildiği, efendim Kemalist zihniyetlerin kendi prangalarıyla dayatmış oldukları söylemlerle bir eğitim mekanizmasından çıkacak olan nesil nasıl olabilir?” diye sordu.

“Modernleşme adı altında, hürriyet adı altında aileyi tahrip ediyorlar”

“Anne babasını tanımayan, aile mefhumunu tanımayan, toplumun ahlaki değerlerini tanımayan, örfünü, adetini hiçe sayan, batının dayatmış olduğu o küfrü ve şirki dayatmaların pençesinde kalan bir nesil yetiştirmeye çalıştılar.” diyen Sönmez, şunları kaydetti:

“Ve bunu yapanlar da modernleşme adı altında, hürriyet adı altında, efendim baskıcı bir eğitim mekanizması olmasın adıyla bunu yapmaya çalıştılar. Oysaki İslam'ın hürriyet anlayışı, İslam'ın eğitim anlayışı ve toplumu huzura, saadete götürecek eğitim planlaması tarih boyunca buna şahittir ki hiçbir İslami eğitim bulan zümreden o topluma zarar geldiğine tarih şahit değildir. Toplumun huzur bulduğu, ailenin huzur bulduğu, devletin huzur bulduğu sistemlerin İslam'daki o eğitim sisteminden, o aileyi koruma sisteminden geçtiğine tarih şahittir.”

“Medya ve dijital kültürün toplumu ne hale getirdiğini müşahede ediyoruz”

Medya ve dijital kültürün toplumu getirdiği durumun vahametine değinen Sönmez, “Medya ve dijital kültürün toplumu ne hale getirdiğini müşahede ediyoruz. Yatak odaları sahnelerinin bile aktarılmaya çalışarak nesli tarif etme projeleri bir siyonist mekanizmanın içeriden yürüttüğü bir çalışma biçimidir. Aynı şekilde kadın ve erkeklerin rollerinin değiştiği, kadın hegemon bir topluma doğru bir zorlamanın dayatıldığı, bir çalışmanın var olduğunu hiç kimse inkar edemez. Biz kadını dışlama, eve hapsetme ya da onun hizmet alanını kısıtlamaya yönelik, İslam'ın bu konudaki faaliyetlerinin nedenli efendim hizmete yönelik olduğunu biliyoruz. Ama bunu kadını tamamen bir reklam aracı olarak kullanan, ‘Rical-u Kavvamun alennisa’ ayeti celilesini ve buradaki düsturu efendim hiçe sayan kadını dışarılarda bir eğlence meta aracı haline getiren zihniyetin de yapısında bugün tel'in ettiğimiz o siyonist düşüncenin unsurları, onların çalışmaları bunu maalesef yapmaktadırlar.”

“Üniversitelerin durumu içler acısı”

Sözlerine devamla Sönmez, “Ve yine dini ve ahlaki değerlerin tamamen yok edilmeye çalışıldığı, dinin bizlere öğretisi olan haya, edep, çalışkanlık, dürüstlük, doğruluk, bu mefhumların aile içerisinden silinmesi yönündeki atılımları da hem eğitim mekanizması içerisinde hem medya, sosyal medya kuruluşlarının yapmış olduğu programlar içerisinde net bir şekilde müşahede ediyoruz. Onun için çözüm önerileri nedir diye sormamız lazım? Çözüm önerileri bellidir. Sabahki oturumda Doktor Nevvaf hocamızın çok güzel bir ifadesi vardı. Ne diyordu? Diyordu ki ‘alimler sağlam olmadıkça, görevini hakkıyla ifade etmedikçe…’ o alimler başlığı altında muallimler, öğretmenler, müderrisler, müderriseler vesaire ilmi vukufiyeti olan her bir Müslümanın bu konudaki görevi sorumluluğu çok önemlidir ve çok ağırdır. Biz müşahede ediyoruz. Üniversitelerin durumu içler acısı. Üniversitelerdeki hocalarımız efendim ilim menbai diye geçilen hocalarımız ne yapıyor? ahlaki yönden edep ve haya yönünden çocuğa dürüst bir şekilde çalışkan olmayı, ilmi noktada kendisini iyi yetiştirmeyi o noktadaki çabalarının, gayretlerinin ne kadar az olduğunu, zayıf olduğunu maalesef müşahede ediyoruz. Bunun için medreselerimiz, medrese alimlerimiz, hocalarımız, her birimizin aslında uykularımızı kaçıracak şu neslin gidişatında, bu siyonist planların programların uygulanmasında onlara karşı mücadele etme ruhunu kazanmamız şarttır, farzdır. Duyarsız, duygusuz, düşüncesiz, fikirsiz, idealsiz bir eğitim sistemi, bir öğretici profili, bir öğrenci profili, bizim bu sıkıntılardan kurtulmamız noktasında bize destek olmayacak. Onun için bu noktadaki çalışmalarımızı ne yapıp yapıp ciddiyetle arttırmamız gerekiyor.”

“Televizyon programlarına kim dur diyecek?”

“Maalesef utançla televizyonların hemen hemen birçoğu bu aile programlarını o kadar ciddi bir şekilde yaygın hale getirdiler ki, aile içerisindeki bütün kötülükleri getirip insanlara adeta öğretici bir şekilde insanların gözünün önünde müşahede edeceği bir sistem kurulmuş tahrip ediyor.” diyen Sönmez, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Buna kim dur diyecek? Bugün ülkemizde maalesef Müslümanların destekleriyle idareye gelmiş bir hükümet var. Peki bu hükümetin bu noktalarda bir şey yapma pozisyonu yok mu? Yapamaz mı? Yani gidip Gazze'de, oradaki şehitlere diyelim ki birebir yanında sadece söylemde durmak, bu yetmez. Mademki orada birebir onun cephesinde, safında yer alamadık, hiç olmazsa içeride bu nesli tahrip eden, yok etmeye çalışan mekanizmayı durdurma noktasında da gücün mü yok? İraden mi yok? Onun için tepkili olmak lazım. Onun için her yapılanı neyse günümüz şartları bunu gerektiriyor diye boyun eğmemek lazım. Bugün bölgedeki bütün hocalarımın değindiği ırkçılık mekanizmasının da yüz yıldan beridir bu bölgeyi ne hale getirdiğini hepiniz biliyorsunuz. Bunları anlatmamıza gerek yok. Onun için bu sistemin değişmesi lazım. Bu gidişata dur demek lazım. Buna eğilim gösteren, temayül gösteren bu zulme, bu zorbalığa, bu gidişata göz yuman herkes vallahi sorumludur. Elimizden geldiği kadar bir bir muallimsek öğrencilerimize, müderrissek öğrencilerimize, kendi çevremizdeki akrabalarımıza, kardeşlerimize, insanımıza, komşularımıza, bu noktada ne yapabiliriz diye düşünmek, çaba içerisine girmek gerekiyor değerli kardeşlerim.”

“Şimdi evlilik meselesi o kadar sıkıntılı bir pozisyon aldı ki boşanmalar had safhada”

Evliliğin zorluluklarına da değinen Sönmez, “Şimdi evlilik meselesi o kadar sıkıntılı bir pozisyon aldı ki boşanmalar had safhada. Yani diyor ki evlenirken bile onu söylüyor. Diyor ki ‘biz evlenelim işte geçinemezsek efendime boşanırız.’ Allah Allah! Subhanallah! Yani senin ahlaki yönden, ahlaki değerlere sahip, seni utandırmayacak, dindar, ahlaklı birini arama yerine, efendim işi, gücü, ekonomik durumu iyi olan birileri peşinde koştuğunuz zaman, elbette ki bu işin sonu hayır değil, akıbeti hayır değil. Ondan sonra evde kavgalar, sıkıntılar. Ne oluyor? Boşanmalar had safhaya ulaştı. Evlenmek isteyen gençlere de mâni oluyor bunlar. Niye bakıyorlar ki çevrede efendim boşananların haddi hesabı yok, geçimsizlikler, maddi sıkıntıları bahane ederek birbirinden ayrılmalar, gençler bu noktada evlenmeye rağbet etmiyor. İşte bu da aslında sistemin İslamileşmemesi, o noktadaki çabanın ve gayretin olmayışından kaynaklı bir problem olarak önümüzde duruyor. Kısaca vaktim kalmadı. Şunu ifade etmek istiyorum. Sabahtan beridir burada anlatılan sıkıntılar bir sürü değil mi? Müslümanların içerisinde bulundukları sıkıntıları bütün hocalarımız neredeyse bire birer anlattılar. Bunları aşmanın tek yolu Kur'an'a dönmek. Kur'an'a dönmek, Hazreti Resulullah Aleyhissalatu Vesselam'ın sünnetine ittiba etmek, onun bizlere bırakmış olduğu o iki emanete sarılmak, Allah'ın kitabı ve Resul-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam'ın sünnetine sarılmak. Buradan geçiyor. Sözün özü, kısası budur. Kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacak.” (İLKHA)



Yorumlar (0)

GÜNDEM

Haberi Sesli Oku