Prof. Dr. Öztürkmen: Kuraklık ve mevsim kaymaları tarım verimini ve su kaynaklarını tehdit ediyor

Prof. Dr. Öztürkmen: Kuraklık ve mevsim kaymaları tarım verimini ve su kaynaklarını tehdit ediyor

Kuraklık, mevsim kaymaları ve son yıllarda hızla azalan su kaynakları, özellikle hububat ve mısır üretiminde tarımsal verimi ve kaliteyi ciddi şekilde tehdit ettiğine dair açıklamalarda bulunan Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.

Mevsim kaymalarının tarımda çiftçilere büyük sıkıntı çıkardığını belirten Öztürkmen, çiftçilerin ekinlerini alışmış oldukları düzenli olarak her sene aynı ayda ürün toplarken son zamanlardaki mevsim kaymalarından ötürü ne yapacaklarını bilemediklerine dikkat çekti.

Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Rıza Öztürkmen, su kaynaklarındaki azalma ve çiftçilerin ekim ve hasat sorunu için modern sulama teknikleri ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının hızla yaygınlaştırılmasıyla bu kayıpların önüne geçilebileceğini ifade etti.

Kuraklık ve su kaynaklarındaki azalma, yalnızca tarım verimini değil, aynı zamanda çiftçilerin gelecek planlarını ve bölgesel su yönetimini de tehdit ettiğini belirten Öztürkmen, konuya ilişkin İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

“Nisan ayında sıcaklık artarsa hububat kurumaya başlar”

Tarımdaki mevsimsel olarak ürünlerin toplanma ve ekilmesine dair süreçlerle ilgili açıklamada bulunan Öztürkmen “Normalde ekim ayı adı üstünde olduğu gibi ekim zamanının olduğu aydır; hububat ekim tarihi olduğu için denk gelmiş bir isim bilerek verilmiştir diye düşünüyorum. Çünkü biz Ekim ayında buğday, arpa, mercimek gibi hububatlarımızın ekimini yapar, normal olarak da yılbaşını geçtikten sonra Nisan aylarında biçimimizi yaparız, hasatımızı yaparız ve hasatı yaptıktan sonra sulu tarım arazilerinde 2. ürün adını verdiğimiz pamuk ya da mısır genellikle mısır oluyor ekimi yaparız. Ancak bugün baktığımızda kuru tarım arazilerinde hemen hemen çiftçilerin yüzde 90'ından fazlası ekimi henüz yapmamış; Aralık ayındayız. Ekim, Kasım, Aralık yani 2 aya yakın bir zaman geçmiş ve önümüzün hâlâ daha karanlık olduğunu, herhangi bir yağış olmadığı için çiftçilerimizin beklediğini duyuyorum. Tabii ki bu bekleme ve sarkması, buğdayın ve hububatın vejetatif dönemini de uzatacak. Yani biz ne yapmalıyız? Nisan ayında buğdayı hasat edip mısır ekerken şimdi Mayıs veya Haziran’ı bulacak, Haziran ortalarında buğdayı kaldıracağız. Bu iyi bir senaryo; daha sonra mısır ekebileceğiz. Kötüsü ise buğdayın, her bitkinin kendine ait vejetatif dönemi var; o dönemi tamamlamadan, yani çok iyi hububat bağlamadan, dane bağlamadan, dane doldurmadan mevsimlerin hızlı bir şekilde ısınması ki geçen yıl Türkiye'nin son 50 yılın en düşük sıcaklığa sahip Nisan ayını yaşadık, yarın Nisan ayında yine sıcaklıklar artınca hububat kurumaya başlayacak. Kurumaya başladığı zaman hem verimde hem kalitede azlıklar meydana gelecek; çünkü sıcaklık tarımdaki en önemli komponentlerden bir tanesi. Bu yüzden bu değişimin verimi ve kaliteyi bozabileceğini tahmin ediyorum.” şeklinde konuştu.

“Sadece 10 tane kentimizde yağışta azalma olmamış”

Geçmiş yıllar ve bugün arasında kötü bir durumda olunduğunu verisel olarak dile getiren Öztürkmen “Sulu tarım arazilerinde bir sonraki ekim tarihi ilerlediği için onda da verim azalacak. Yani mevsimler kaydı; özellikle vurgulamak istediğimiz şey bu ve mevsimlerin kayışı tarımda bir miktar verim ve kalite azalmasına neden olacağı kesin. Benim yaptığım araştırmaya göre Türkiye'deki su kaynaklarında yüzde 18 bir azalma olmuş; son 50 yılda ciddi bir azalma var. Su kaynaklarından bahsediyorum. Yağışlardaysa 7 bölgeye baktığımız zaman, Karadeniz Bölgesi çok olmamakla beraber 5.7 idi galiba; bütün bölgelerde mesela Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 58,9 yağış azalması olmuş, geçmiş yılların ortalamasından. Bir de geçen yılın yağışı karşılaştırıldığı zaman, yani biz geçen yıl ortalamadan yüzde 59 daha az yağış aldık; Şanlıurfa'dan bahsedelim: 434 milimetre uzun yıllar boyunca ortalaması vardı, geçen yıla göre 58 milimetre yağış almışız, yani 1/3 kadar; yani yüzde 60 bir azalma olmuş. Tabii bu Türkiye'nin tamamında olan bir şey; bazı bölgelerde yüzde 30'larda, mesela Doğu Anadolu'da yüzde 41 civarında bir azalma olmuş. Ben buna il il baktığım zaman sadece 10 tane kentimizde yağışta azalma olmamış; Karadeniz'in doğu olan kısmında biraz yüzde 3-4 bir artış var. Bütün illerde yüzde 30 ve yüzde 60 arasında yağış azlığı söz konusu. Hayatımızı etkiliyor.” ifadelerini kullandı.

“Geçen yıl yanan orman yangını sayısı 5 binin üzerinde”

Herkesin bu kuraklıktan kendine pay çıkarıp her ne iş olursa olsun suyu daha idareli kullanılması gerektiğini vurgulayan Öztürkmen “Bugün haberlerde duyduğumuz şeyler, tabii ki mutlak doğru olduğuna inanıyorum: bugün Bursa'da, İzmir'de su kesintilerinin olması, bazı yerlerde su göletlerinin, barajların tam olarak kuruması oldukça büyük bir tehlike ve alarm zilleri çalıyor. Ben bu iklim değişikliğinin yağış rejimlerini değiştirdiğini düşünüyorum; kuraklığı artırıyor, toprak sağlığını da azaltıyor. Tabii ki bu son 30 yılda dünyada kurak alanlar 4,3 milyar kilometrekare; yani Türkiye'nin 5,5 katı kadar, Avustralya kıtasının da yarısı kadar. Kurak alanlar büyüdü, yani dünyada olan bir şey var, ama ülkemizde tabii tarım ülkesi olduğu için, biraz da yarı kurak iklime sahip olduğumuz için bu etkiyi daha hızlı bir şekilde yaşıyoruz. Bir defa tarım arazilerinin hızlı bir şekilde bozulması; yanılmıyorsam en son hazırlanan verilere göre dünyada da bu artış söz konusu; fakat ülkemizde oldukça fazla bir artış: 4,6 İstanbul kadar tarım arazilerinde bir bozulma söz konusu. Yine baktığımızda betonlaşan alanlardaki yağışın azlığı veya sıcaklığın artışı, yine ormansızlaşma; geçen yıl yanan orman yangını sayısı doğrusu 5 binin üzerinde; bu Orman Bakanlığı'nın vermiş olduğu rakam. Yani biz yağışı azaltmak için olabilecek bütün felaketleri ortaya koymuşuz; bununla beraber sıcaklıkların artışı, su kaynaklarının bozulması, suyu hoyratça kullanmamız; bunlar bana göre kuraklığın krizini arttıran önemli unsurlar.” diye konuştu.

“Sürdürülebilir tarım uygulamalarını yaygınlaştırmalıyız”

Kuraklık ve mevsim kaymasından olumsuz etkilenmemek adına neler yapılabileceğini anlatan Öztürkmen , sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yerel yönetimlerde mutlaka bölgesel su yönetimi ve altyapı projeleri öncelikli olarak uygulanması şart. Biz bunu sıklıkla söylüyoruz. Normal koşullar altında bizim ülkemizde, dünyada suyun yüzde 70'i, ülkemizde de yüzde 77'si tarımda kullanılıyor. Dünya topraklarının yüzde 33'ü bozulmuş durumda ve böyle devam ederse 2050 yılında da yüzde 90'ı bozulmaya maruz kalacağı söyleniyor. Ancak bizim hızla yapmamız gereken şey, toprak ve su kaynaklarının korunumu için birçok yasalarımız var; bunları uygulayabilmek, bunları uyguladığımız takdirde bunların korunmasını da sağlamış oluruz. Bugün kendi ülkemizden veya bölgemizden bahsedelim; önemli su kaynaklarına sahibiz, yani Fırat ve Dicle gibi çok önemli iki tane nehirimiz var. Bugün Fırat üzerindeki barajların doluluk oranlarına bakacak olursak yüzde 25-30 seviyelerine düştü; yani geçen yıllarda yüzde 45-50 olan aktif doluluk oranından bahsediyorum. Su seviyesi düştü; bu önümüzdeki yıllarda ne olacağı belli olmayan bir konu. O yüzden hızlı bir şekilde yenilikçi sulama yöntemleri ve sürdürülebilir tarım uygulamalarını yaygınlaştırmalıyız. Yani bu Tarım Bakanlığı'nın, tarım teşkilatının ve üniversitelerin işi. Tabii ki az önce söyledim, verimde azalışın en büyük etkilerinden bir tanesi mevsimin kayması. Yani ileriye doğru gitti ve vejetasyon süresi az. Şu anda birçok tohum şirketi, vejetasyon süresini azaltan, yani daha kısa sürede verim veren ürünlerin araştırmasını yapıyor veya kurak durumlarda daha iyi verim veren tohum yetiştirmeye bakıyorlar. Bunlar güzel çalışmalar; yapan arkadaşlarımızı tebrik ediyorum, çünkü bu çalışmalar ülkemiz ve dünya için önemli. Gelecekte ne olacağı belli değil. Biz insan olarak neler yapmalıyız? Yenilenebilir enerji kaynaklarına hızlı bir şekilde geçip dünyanın ısınmasını azaltabiliriz; su yönetimi ve tasarrufu çok önemli. Az önce söylediğim gibi Türkiye'de suyun yüzde 75'i tarımda kullanılıyor; yüzde 10'unu evsel işlemlerde, yüzde 15'ini sanayide kullanıyoruz; bu TÜİK’in son rakamları. Dolayısıyla evde yaptığımız yüzde 10 tasarruf, toplam suyun yüzde 1'ine denk gelir; ama tarımda yapacağımız yüzde 10 tasarruf, yüzde 7,5’a denk geliyor. Yani tarımda hızlı bir şekilde reform yaratmamız lazım; suyun yönetimini iyi yapmamız lazım.”

“Su kaynaklarını korumak bizim için bir ulusal güvenlik meselesi”

Kuraklık ve su kaynaklarının azalması, modern sulama yöntemleri ve sürdürülebilir tarım uygulamalarıyla aşılmaz bir tehdit olmaktan çıkabileceğini ifade eden Öztürkmen “Modern sulama sistemleri, yani damla sulama sistemi gibi artık dijital birçok yöntem var; toprak nemini kontrol eden, toprağın nemini iyiye ayarlayan sistemler ucuzladı. Bunların kullanımını artırmak lazım ve damla sulama gibi suyun daha az kullanıldığı yöntemleri yaygınlaştırmalıyız. Su artık kıymetli ve pahalı olduğunu hissetmeliyiz. Tarımsal sulamada, bitkiye ihtiyacı olduğu dönemde yeteri kadar su verildiğinde bitkinin direnci ve stres toleransı artıyor; verimde ve kalitede artış sağlanıyor. Su kaynaklarını korumak bizim için bir ulusal güvenlik meselesi. Normal koşullar altında su kaynakları etkin bir şekilde yönetilirse ve tarımda modern sistemler uygulanırsa hem kuraklığın önüne geçmiş oluruz hem tarımdaki verim ve kazanç artar. Biz kuraklığın ve suyun ne zaman yok olacağını, kuraklığın ne zaman artacağını bilmiyoruz. Kuraklık, ülkemizin üretim kapasitesini tehdit eden en önemli unsurlardan biri. Dolayısıyla mutlaka kuraklık ve iklim değişikliğinin gelecekte tarım sektörünü daha fazla etkilememesi için bu baskıyı azaltacak su yönetimi sistemlerini kurmamız lazım. Bugün GAP Projesi gibi çok güzel bir projeye sahibiz; bu nedenle Türkiye, kuraklıktan az etkilenen bir ülke oldu, çünkü sulu tarım arazilerimiz biraz daha fazla. Ancak Türkiye üretimini daha da artırabilmek için GAP’ın ve suyun kontrolünün hızlı bir şekilde tamamlanması lazım. Bu projelerde kullanılacak öğeleri bir an önce ortaya koyup suyu iyi kontrol etmeliyiz. Geçmişte bu projelere emek veren binlerce insan var; onları rahmetle anıyor ve teşekkür ediyoruz. Ben ümit ediyorum ki önümüzdeki günlerde bu projelere zaman ayırıp bir an önce tamamlarsak suyu daha etkin ve düzgün kullanabiliriz.” dedi. (İLKHA)



Yorumlar (0)

GÜNDEM

Haberi Sesli Oku