"Müslümanların kurtuluşu İslami kimliği korumaya bağlıdır"

Diyarbakır'da İTTİHADUL ULEMA tarafından düzenlenen 10'uncu Alimler Buluşmasına katılan alimler, Müslümanların kurtuluşunun İslami kimliği korumaya bağlı olduğunu vurgulayarak önemli mesajlar verdi.

Alimler ve Medreseler Birliği (İTTİHADUL ULEMA) tarafından Diyarbakır'da "İslami Kimliğimiz Üzerine Kurgulanan İdeolojik Girişimler" temasıyla 10'uncu Alimler Buluşması gerçekleştirildi.

Programa katılan alim ve akademisyenler, emperyalist güçlerin coğrafik olarak Gazze'yi hedef aldığı gibi yaşam tarzı ve sosyolojik olarak aileyi hedef aldığını vurgularken bunun karşısında durmanın İslami kimliğe sahip çıkmakla mümkün olabileceğini kaydetti.

Programa katılan akademisyenlerden Mehmet Saygın, küreselleşmenin azgın bir şekilde popüler kültürü nesle dayattığını, İslami kimliği ve hürriyeti korumanın ümmeti korumak olduğunu ve en büyük musibetin dine gelen musibet olduğunu belirterek dini duyarlılığını kaybeden bir neslin benliğini ve varlığını kaybetmekle karşı karşıya kalacağının altını çizdi.

"Allah’ın boyasıyla boyandığımız sürece benliğimizi ve varlığımızı koruyabiliriz"

Saygın, "Yüce Allah’ın bu kâinattaki yasası gereği insanlar belli bir çevrede ve coğrafyada, belli kavimlere ve ırklara ayrılarak belli kültürlere ait olma ve aidiyet duygusuyla yaşamaktadır. İnsanlar doğduğu çevreye hem etki eder hem de ondan etkilenir. Dolayısıyla bu bir aidiyet duygusudur. Müslümanların da kendine özgü bir kültürü, medeniyeti ve dünyaya bakış açısı vardır. Bunu belirleyen naslarımızdır. Naslarımız sabittir. Naslarımızın sabit olduğu kadar, kimliğimizin de sabit olması gerekir. Bu, Allah’ın boyasıdır. Allah’ın boyasıyla boyandığımız sürece benliğimizi ve varlığımızı koruyabiliriz." şeklinde konuştu.

"Müslümanlar olarak, tarihte olduğu gibi bundan sonra da insanlara rehberlik edecek, onlara barışı ve kardeşliği götüreceğimizi bilmeliyiz" diyerek konuşmasını sürdüren Saygın, "Fakat kimliğimizi kaybettiğimizde, değerlerimizden uzaklaştığımızda kendimizi de kaybederiz. Bugün küreselleşme ve Batı kültürü bütün aparatlarıyla, medya ve sosyal medyasıyla neslimizi çember altına alarak hürriyetinden ve kimliğinden uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Bu konu hayati bir konudur; ümmetin varlığını doğrudan ilgilendiren bir meseledir. Ümmet kimliğine sahip çıktığında, benliğine ve varlığına da sahip çıkar. Ümmet kimliğini kaybettiğinde aidiyetini kaybeder. Ümmet aidiyetini kaybettiğinde ise diğer kültürler arasında kaybolup gidecektir. Bu konuyu bu yıl gündeme getiren ve tema olarak işleyen İTTİHADUL ULEMA’ya saygılarımızı sunuyoruz." ifadelerini kullandı.

"Bu nesil; davasına, kimliğine ve ideallerine sahip çıkan, bu uğurda fedakârlık yapan bir nesildir"

Kimliğin öneminin bugün Filistin’de görüldüğünü sözlerine ilave eden Saygın, "Filistin yıllardır büyük bir mezalimle karşı karşıyadır. Dünya ülkeleri ve güçleri, siyonizme destek vererek oradaki bir avuç insanı mağlup etmek, onları değerlerinden ve topraklarından uzaklaştırmak istemişlerdir. Ancak bunu başaramamışlardır. Filistin’deki bacılarımıza, gençlerimize ve çocuklarımıza baktığımızda, onların en az Kur’an’ın yarısını ezberlemiş bir nesil olduğunu görüyoruz. İslam’ın mayasıyla mayalanmış, Allah’ın boyasıyla boyanmış bu nesil; davasına, kimliğine ve ideallerine sahip çıkan, bu uğurda fedakârlık yapan bir nesildir. Batı, orada kendilerine yardım edecek hainleri bulmaya çalıştı ve ancak yüz kadar kişi bulabildi. Bu şekilde hedeflerine ulaşmaya çalıştılar. Kimliğini kaybeden, değerlerine yabancılaşan toplumlar, diğer milletlerin saldırısına uğradıklarında dışarıdan çok içeriden zarar görürler." dedi.

Saygın, "Filistin halkı ise kimliğine sahip olduğu, büyüğüyle küçüğüyle Kur’an hafızı bir toplum olduğu için hainlere fırsat vermemiştir. Onlara ispiyonculuk yapmamış, mücahitlerin sırlarını ifşa etmemiştir. Dolayısıyla Müslümanların kurtuluşu, geleceği ve bir kez daha tarih sahnesine çıkıp diğer ümmetlere liderlik etmesi; bu kimliği korumaya bağlıdır." diye belirtti.

"Gazze denildiğinde izzet, zulme karşı başkaldırı, emperyalizmi dize getirme hareketi akla gelir"

Düzenlenen programın çok önemli ve anlamlı bir buluşma olduğunu vurgulayan Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Abdulvahap Ekinci, bu tür programlara özellikle hocaların bir araya gelmelerinin büyük önem arz ettiğini söyledi.

Alimler ve Medreseler Birliği'nin böyle bir programı her sene yapmasından dolayı tebrik ve teşekkürlerini ileten Ekinci, programda ağırlıklı olarak Gazze ve aile konularının ele alınmasının çok isabetli olduğu söyledi.

Gazze konusuna değinen Ekinci, "Gazze, tüm ümmetin ortak bir sorunu ve önemsenmesi ve gündemde tutulması gereken bir hakikattir. Çünkü Gazze denildiği vakit insanın aklına izzet, zulme karşı başkaldırı, emperyalizmi dize getirme hareketi akla getirir. Bu iki yıl içinde dünya emperyalist güçlerin yok etmek için çalıştıkları bir açık hava hapishanesine mahpus bırakılan yoksun halka karşı istediklerini yapamamaları ve en son diz çöküp bir barış sürecini başlatmalarına hangi açıdan bakılırsa bakılsın Gazze, bir tema ve temaların başında yer alması gereken bir konudur. Bir taraftan barbarlığın ne olduğunu, insanlıkla bağdaşması mümkün olmayan zulümlerin had safhada olduğunun canlı fotoğrafı olan Gazze; diğer taraftan onurun ve izzetin simgesi olan Gazze. Bu anlam ve çerçevede İTTHADUL ULEMA'nın toplantıda bunu gündeme getirmesi hem isabetli hem gereklidir. Bunun içinde teşekkür ediyorum." ifadelerine yer verdi.

"Onlar, bir yandan kültür emperyalizmi bir yandan da biyolojik savaşı veriyor"

Programın gündeminde olan aile hususunda da görüşlerini paylaşan Ekinci, şunları söyledi:

"Bir diğer önemli hususta ailedir. Bilindiği üzere bu yıl aile yılı ilan edildi. Aile toplumun vazgeçilmezidir. Ailesini kaybeden, aile mefhumunu yitiren bir toplum akan selin karşısında dayanamayan çerçöpe dönüşmeye mahkûmdur. Onun için dünya emperyalizmi, ırkçı emperyalizm, siyonizm ve siyonizmle iş birliği içinde bulunan güçler aileyi yıkmak için her türlü plan, proje ve tezgâhları kurduklarını biliyoruz. Çünkü onlar biliyorlar ki ailesini yitirmeyen bir toplum ayakta olur, ayakta kalan bir topluma karşı da gelinemez. Dolayısıyla onlara göre arz-ı mev'ud safsatasının gerçekleşmesi etraftaki insanların insanlıktan, dinden, ahlaktan uzaklaşmasıyla yapılabilir. Bir yandan kültür emperyalizmi savaşını verdiler bir yandan da biyolojik savaşı veriyorlar. Onun için alimlerin gündeminde olması gereken bir konudur." (İLKHA)



Yorumlar (0)

GÜNDEM

Haberi Sesli Oku